Tanrı'nın Rengi
Günah.
Alman ressam Franz von Stuck'un (öl. 1928) o ünlü tablosuna verdiği ad.
Die Sünde.
İki nüshası var. İlki 1906 tarihli, ikincisi ise 1909.
Üç gün önce Münih'te bu tablonun karşısındaydım. Neue Pinakothek'te.
Uzun süren hüzün dolu bir merakın ardından.
Repredüksionlarından emin olamamanın sancısı. Sade gerçeğe dokunmak arzusu. Yakından. Olabildiğince. En yakından.
Alman resmini Alman yurdunda temaşa etmeli, Holbein'ın, Dürer'in, Cranach'ın huzuruna sadece Paris'te, New York'ta, Viyana'da değil, bir de Münih'te çıkmalı!
Tevazuyu elden bırakmamalı da Alman ruhunun, ideleri kavradığı kadar o idelerin imagolarını nasıl tasavvur ve tasvir ettiğine de nazar etmeli!
Kısaca, felsefenin yurdunda duyguların nasıl ifade (expression) edildiğini iyi anlamalı! Has anlamalı!
Impressionism ne kadar Fransız ruhunun eseri ise, Expressionism de o kadar Alman ruhunun eseridir çünkü.
Tablonun ana rengi, siyaha çalan bir laciverd.
Koyultulmuş mavi, siyaha garip ve tarifsiz bir buğu katmış. Sanki buğulu siyah. Ürpertici. Üstelik buzhane soğukluğu ölçüsünde.
Buğulu siyahın çerçevelediği bir kadın.... ve bir yılan...
İnsanın kendini kontrol edebilme gücüne meydan okuyan ezici ve yakıcı bakışlar...
Bir masumun bakışı. Masum ve fakat kötü.
Çelişkinin hası.
Doğa ile aklın birbirini ezmeye ahdetmiş diyalektiği.
Günah'ın bedeninin değil, gözlerinin rengi siyah, saçlarının da öyle.
Bakışlarıysa siyah değil, bilâkis karanlık.
O şehvet dolu masumiyeti sarıp sarmalayan yılan, kadının, yani bizatihi günahın (!) o davetkâr görünümüne tam anlamıyla bir meydan okuyuş mânâsı kazandırıyor.
Davet değil sanki, gerçekte cezbe, yani çekim. Çekimin gücü. Günaha doğru sürükleniş. Elinde olmadan. Çaresizce. İstemiye istemiye.
Günahın câzibesi, günahkârın kendisine doğru sürüklenişinin bile bir bilincin eseri olduğunu gösterir.
Hakikatte bilinçten saklı günah olmaz.
Bilinçsizce hata olur, suç olur, ama günah olmaz!
Günahın bilinci yasalarca oluşmaz çünkü. O, içlerde, diplerde bir yerdedir. Kendimizi farkettiğimiz ilk andan itibaren bizledir, bizimledir.
Suçların aksine, karıncanın titreyişlerine bile agâh olanın nazarı önünde işlenir günah.
Suçluluk duygusu, yasak eylemi gerçekleştirdikten sonra ortaya çıkan bir duygu değil aslında. Hiçbir şey yoktan varolmaz çünkü! Suçluluk duygusu bir zuhurdur, zâten varolanın kendini belli edişidir.
Günaha sürüklenirken, eylemin öncesinde hissedilen tarafına bakmalı. Bilinçli tarafına... insanın hem taleb eden, hem reddeden, yani hem koşan, hem kaçan tarafına... iki uç arasında biteviye salınan tarafına...
Siyah, gerçekte günah'ın rengi. Bir de ölüm ve matem'in.
Türkçe'de ise ölümün, yas ve matemin renki kök'tür, gök yani.
Mavi olarak mı çevireceğiz kök/gök kelimesini, yoksa yeşil olarak mı? Turkuaz? Yahut koyu laciverd mi demeliyiz? Bir tür siyah ve karanın rengi midir acep gök?
Ağıtlarında karalar bağlar kadınlarımız, doğru. Lâkin eşya da göğe boyanır. Sadece eşya mı, herşey göğerir. Kararır. Koyulaşır.
Türkçe'de ölümün ve matemin rengidir gök.
Mavi ise, suyun rengidir, mâ'nın... Aynı zamanda parlak semanın, ve uzaklığın...
Kök, Tanrı'nin sıfatıdır. Kök Tengri, "Mavi/Siyah Tanrı" demek bir bakıma. Göğün değil sadece, mavinin de Tanrısı. Mavinin, siyahın, benim nazarımdaysa koyu laciverdin, ölümün ve matemin Tanrısı. Hüznün Tanrısı.
Stuck'un tasvir ettiği günahın rengi de siyaha çalan laciverd. Kötücül kadının rengidir siyah. Acımasızlığın. Cazibenin. Kaçınılmaz olanın.
Kendisinden kaçınılması istenen hata değil, cürm değil, sadece günah. Yani insanın mağfiret umulabileceği yegâne eylem biçimi.
Tanrı yoksa, suç da vardır, hata da. Lâkin Tanrı yoksa, günah yoktur! Çünkü o takdirde vicdan yoktur.
Vicdan, yani arayıp bulmak istediğimizde sığınabileceğimiz melce. Son melce. İstikametimizin tek ölçüsü. Kaybedersek helâk olacağımız yegâne kulp. Kur'an'ın adlandırmasıyla "habl'ul-metîn". Kopmaz bağ.
Ey talib, sen bana bir vicdanın olduğunu göster, ben de sana, sana şahdamarından daha yakın olanı göstereyim.
Görürsen görürsün: Rengi, hüznün rengidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.