Deprem Korkusuyla Yaşamak: Kaygıyı Eyleme Dönüştürmenin Yolları

Deprem Korkusuyla Yaşamak: Kaygıyı Eyleme Dönüştürmenin Yolları
Deprem korkusu, insanın en temel güven duygusunu sarsan bir tehdit olarak hayatımızda yer alıyor. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar, bu korkunun nasıl yönetilebileceğini ve kaygının nasıl yapıcı bir güce dönüştürülebileceğini anlattı.

NTV'de yer alan habere göre, deprem korkusu, insan doğasının açık bir tehlikeye verdiği doğal ve koruyucu bir tepki olarak tanımlanıyor. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar’a göre, depremler ani ve öngörülemeyen doğasıyla insanların temel güven duygusunu zedeliyor. Deprem gibi büyük tehditler karşısında korku hissetmek son derece doğal olmakla birlikte, bu duygunun yönetilme biçimi ruhsal sağlığımız üzerinde belirleyici bir etki yaratıyor.

Kaygı ise, somut bir tehlike bulunmamasına rağmen kötü senaryoları zihinde canlandırmanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Deprem ihtimali, geceleri ansızın gelen bir telefon ya da ani bir gürültü gibi durumlar, kaygı belirtilerini tetikleyebiliyor. Bu süreçte bedenin verdiği tepkiler — çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi gibi — kaygının daha da büyümesine yol açabiliyor ve kişi bir kısır döngü içinde kendini çaresiz hissedebiliyor.

Haberde, kaygının tamamen olumsuz bir duygu olmadığına dikkat çekilerek, bu duygunun doğru yönetilmesi gerektiği vurgulanıyor. Deprem riskinin yüksek olduğu İstanbul gibi şehirlerde yaşayan bireylerin korkuyu yok etmeye çalışmak yerine, bilgilenme ve hazırlık yoluyla bu duyguyu yapıcı bir güce dönüştürmeleri öneriliyor. Gerçekçi hazırlık adımları atmak, bireysel güvenlik önlemleri almak ve doğru bilgiye ulaşmak, ruhsal dayanıklılığı artırmada kritik rol oynuyor.

Korku Doğal Bir Tepki

Deprem gibi ani ve büyük ölçekli afetler, insanların hayatları üzerindeki kontrol hissini zedelerken, beraberinde doğal bir korku ve hazırlık ihtiyacı doğurur. Bu durum, bireyin hayatını felç edebilecek bir kaygıya dönüşebileceği gibi, doğru yönetildiğinde yaşam kalitesini artıracak bir farkındalık kapısını da aralayabilir.

Kaygı çoğu zaman kötü bir duygu olarak algılansa da, gerçekte hayatta kalma içgüdüsünün bir parçasıdır. Sorun, kaygının şiddetinin ve süresinin yönetilememesiyle başlar. Deprem korkusuyla yaşamak, sürekli bir felaket beklentisi içinde olmak değil; olası riskleri soğukkanlılıkla değerlendirmek ve önlemler alarak psikolojik dayanıklılığı artırmak anlamına gelmelidir. Paniklemeden, hayatın akışını kesmeden alınan küçük ama etkili tedbirler, hem zihinsel hem de fiziksel güvenliği destekler.

Bu çerçevede, bireylerin yapması gereken en önemli şey, korkuyu bastırmak değil, onu tanımak ve onunla birlikte yaşamanın yollarını bulmaktır. Depreme hazırlıklı olmak sadece çantalar hazırlamakla sınırlı değildir; aynı zamanda zihinsel esneklik geliştirmek, bilgi kirliliğinden uzak durmak ve sosyal destek sistemlerini güçlendirmekle mümkündür. Gerçek tehditlere karşı sağlıklı bir yaşam sürdürmenin yolu, korkuyu düşman değil, rehber olarak görmekten geçer.

Bu haber toplam 40 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.