Dinsel ve cinsel şehvet
— "Bu gördüğünüz Asur ordusunun Başkomutanı Holofernes'in başıdır!"
Böyle der Yudit. O güzel, o cesur, o dindar dul.
Yudit, İsrail kavminin efsanevî kahramanlarından.
Özellikle XVI. yüzyıldan sonra Batı resminin en önemli figürlerinden...
Kimlerin fırçasına mevzû teşkil etmemiş ki! Boticelli, Cranach, Caravaggio, Caracci, Gentileschi, Rubens, vd.
Hikâyesi, Michelangelo'nun Roma'da Cappella Sistina'nın tavanına resmettiği sahneler arasında yer almakla kalmaz, Paris'te Sainte-Chapelle'in o ünlü vitraylarında da boy gösterir.
Yudit'in hikâyesi Tevrat'ın Deuterokanonik metinler dizisinden Yudit Kitabı'nda ayrıntılı bir biçimde yer alır. (Bu metinlerin tamamı 1987'de Türkçe'ye çevrilmiştir.)
Önce hikâyeyi bilmeli, sonra da Yudit resimlerinin tarihsel gelişimini.
Genellikle çatık kaşlar altından bakan sert gözler ve gergin ve sinirli bir yüz ifadesi.
Bir elinde kılıncı, diğer elinde iki darbede gövdesinden ayırdığı Holofernes'in kellesi.
Bazen kellenin kanlar fışkıra fışkıra gövdeden ayrılışını seyrederiz, bazen de komutan kellesinin sepet içindeki zavallı duruşunu...
Holofernes'in gözlerindeki gaflet ve zavallılığa inat, Yudit'in bakışlarında hep ne yaptığını bilen bir kadın kararlılığı vardır.
Şaşırmaksa, hep yanındaki yaşlı hizmetçiye düşer. Hayranlıkla karışık bir dehşet ifadesi takılıp kalmıştır kadıncağızın yüzüne. Hem hanımına hayrandır, hem de vahşetin ilk elden tanığı olmanın onurlu dehşeti içindedir.
Ülke kurtulacaktır çünkü.
Kurtulmuştur da.
Hem de güzel ve cesur ve dindar bir dulun fetanetiyle.
Yudit çantadan Holofernes'in başını çıkararak halkına gösterir ve onlara şöyle der:
— "Bu gördüğünüz Asur ordusunun başkomutanı Holofernes'in başıdır; bu da Holofernes'in sarhoş yattığı gölgelik! Allah bir kadının elini bu işe vesile ederek onu yok etti. İlerlediğim yolda beni koruyan Allah'a şükürler olsun! Yüzüm onu baştan çıkarttı ve bu da onun sonu oldu. Benimle beni utandıracak veya rezil edecek herhangibir günah işlemedi." (Yudit'in Kitabı, 13: 15-16)
Burada iki hususa dikkat etmek gerekir:
1) Yudit, Holofernes'i tuzağına düşürmek için cinsel çekiciliğinden yararlanmakta tereddüt etmemiştir. Nitekim şöyle demekten çekinmez: "Yüzüm onu baştan çıkarttı."
Erkek veya kadın farketmez, insan, hakikatte, yüzünden ibarettir!
Yüz (çehre) kelimesi birçok dilde, aynı zamanda ya kişiliğin bütünü (zat) hakkında kullanılır, ya da kişinin ahlâkı hakkında.
Yüz bütün bedeni, göz ise bütün yüzü temsil eder!
2) Yudit, cinsel cazibesini son noktaya kadar da kullanmamıştır. Yani kendisini Holofernes'e teslim etmemiş ve/veya etmesine gerek kalmamıştır. ("Benimle beni utandıracak veya rezil edecek herhangibir günah işlemedi.")
Böyle bir duruma gerek yoktur zaten, çünkü güçlü komutan içmiş içmiş ve sızıp kalmıştır.
Kıssanın baş tarafında şöyle denir:
— "Holofernes Yudit'i o denli sevdi ki yaşamında ilk kez şarap içerken ölçüyü kaçırdı. (...) Yudit çadırda, içtiği şarapla kendinden geçip yatağına uzanan Holofernes'le yalnız kaldı."
Bazı yorumcular —metnin anlamını biraz zorlayarak— Yudit'in o gece Holofernes'le zevk almaksızın birlikte olduğunu îma ederler. Sonuç değişmez aslında. Ülkesi, halkı ve dini için her türlü tehlikeyi göze alarak düşmanını tuzağa düşürmeyi başarmış muzaffer bir kadındır burada sözkonusu olan.
Amaç aracı aklar mı? Teoride hayır! Pratikte ise her zaman!
Bir tarafa kaydedelim: Yudit tasvirlerinin çoğu giyiniktir, nadirense çıplak.
Ne var ki Yudit çıplak tasvir edilirken bile elinde kılıç erkeksi bir kadın vardır karşımızda. Cinsel çekicilikten arındırılmış, iffet ve cesaret sembolü bir Yudit...
Ne zamana kadar?
Gustav Klimt'e kadar.
Sanat tarihinde Yudit tasvirlerinin en tartışmalısı Gustav Klimt'in resmettiği iki tablodur: Judith I (1901) ve Judith II (1909).
Bu tabloların teknik yorumlarını bile bile ihmal etmek zorundayım. Birkaç nokta hariç. Yarı çıplak bir Yudit'tir bu. Güya yarı çıplak. Gözleri yarı kapalı, ağzı ise yarı açıktır. Üstelik kendinden geçmiş yarı çıplak bir kadın.
Nasıl? Gözleri zevkten yarı kapalı, dudakları zevkten yarı açık.
Tablonun erotik konturları hemen hemen kemâle ermiştir. Yudit'in cinsel çekiciliği had safhadadır. Klimt, sol omuzunun üstündeki "Necm-i Davud"la tablodaki kadının yahudiliğini vurgulamakla kalmaz, çalışma sırasında zaten yahudi bir sanatçıyı da model olarak kullanır.
Rönesans'tan itibaren sanat tarihinin o iffet sembolü, çatık kaşlı, gergin, sinirli, erkek gibi Yudit'i gitmiş, bu sefer onun yerine zevk içinde yüzen dişi bir Yudit gelmiştir. Tam bir kötücül kadın yani. (Öyle ki bazı eleştirmenler bu kadının Yudit değil, Hz. Yahya'nın başını isteyen Salome olduğunu bile iddia edebilmişlerdir.)
Klimt'in Bizans ikonalarından ve mozaiklerinden ne denli yararlandığı malum. Bilhassa altın varak (yaldızlama) tekniklerinden... Tabii ki bir de Bizans'a, yani Doğu Roma'ya özgü o saraylı kadınların entrikalarından...
Acaba bu değişiklik "belle epoque" şımarıklığının bir ürünü olabilir mi? Tüm imgeleri yerli yersiz erotize etme ucuzluğu meselâ?
Aslâ! Amaç, asıl zevkin şiddetten alınabileceği hakikatine işaret idi. Çünkü Yudit'in huşû ile aldığı zevk hakikatte cinsel değildi, dinseldi.
Yani ey talib, Şeyh-i Ekber'in sözünü ettiği, Tevhid'in en yüksek mertebesi olan vuslat-ı a'zam (büyük kavuşma) sadece cinsel değil, aynı zamanda dinseldir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.