Dücane CÜNDİOĞLU

Dücane CÜNDİOĞLU

Yürüyoruz ya işte!

Yürüyoruz ya işte!

Mükemmel olmaya çalışmak, tamamlanmayı istemekle alâkalı hiç kuşkusuz. Daireyi tamamlamakla.

İnsan, insana özgü tüm yetilerini, yeteneklerini kullandığı/kullanabildiği takdirde ancak yetkinleşir. Tamamlanır.

Tüm yetilerini: duyu, duygu, düşünce yetilerini... Tümüyle, yani eksiksiz bir biçimde.

İnsanın tekâmülünü düşleyebilir, kemâle erme, tamamlanma yolundaki tüm çabalarını takdir edebiliriz. Etmeliyiz.

Peki ya tekemmülünü? Bitmiş, tamamlanmış bir insanı? Yani tanrılaşmış bir insanı? Maddeden, doğadan, maddenin ve doğanın sebep olduğu tüm zayıflıklardan arınmış olanı? Üstelik böyle olduğu takdirde bile 'insan' sıfatı taşıyabileceğini sananı?..

* * *

Sorudan, sorgudan, eleştiriden muaf olduklarını sanan tanrıcıklara en çok siyasette rastlanır. Yöneticilerde ya da yönetmeye talip olanlarda.

Kusursuz liderler. Yanılmayan önderler. Kahramanlar.

Hepsi de mükemmeldir. Kusursuzdur. Eleştiri kabul etmez.

İnsanoğlu, tanrılaşamaz ama tanrılaştırır. Mükemmelleşemez ama mükemmelleştirir. İdealize eder, idealleştirir. Pek tabii ki zihninde. Hayalinde. Umud eder bu yüzden. Hayal eder. Mükemmelmiş gibi yapar. Kendisini veya başkalarını mükemmelleştirir. Kusursuz hâle getirir. Hatalardan arındırır.

Kemâle ve mükemmele ihtiyacı olduğu için yapar tüm bunları. Yücelmeye ihtiyacı olduğu için. Yücelmek için yüceltir. Yüceltmek zorundadır.

İnsanın yanılmaya ihtiyacı vardır. Ve aldanmaya.

Aldanmak ister insan. Hem de kendilerine kendisini aldatma hakkı verdiği kimseler ve/veya nesneler tarafından. Aldatır ve aldanır.

Aldanmak, insanın yazgısı. Yücelmek istediği için yüceltmek zorunda olanın.

Hz. Ömer'in dediği gibi: "Biz bizi Allah adına aldatmak isteyene aldanırız. Çaresiz. Bile isteye aldanırız."

* * *

Gerçek!

Tüm çıplaklığıyla kimin ona ihtiyacı var?

Kim gerçeği tüm çıplaklığıyla bilmek ister?

Kimse!

Evet, hiç kimse tüm çıplaklığıyla gerçeği bilmeye ihtiyaç duymaz. Bilmek de istemez. Gerek yoktur.

Şaşırma ey talib, gerçeği bilmenin gereği yoktur!

Üstüne çıkmak gerekir gerçeğin. Bile bile aldanmak gerekir. Aldanmak ve aldatmak. Yücelmek için yüceltmek gerekir. Kendini ve/veya başkalarını. Hatalardan arındırmak, kusursuzlaştırmak, mükemmelleştirmek gerekir, yücelmek için yüceltilmesine ihtiyaç duyulanları.

Kör olmak gerekir. Yani aşık olmak. Aşka ihtiyaç duyacak denli kusurlu olmak. Hasta olacak kadar. Mükemmelleştirmek gerekir. Bile bile aldanmak gerekir.

İhtiyaç olduğundan, ihtiyacımız olduğundan. Hem de hava gibi, su gibi.

Aldanmaya ihtiyaç duyduğumuzdan.

* * *

Aşk gelicek, cümle eksikler biter

Bitmez ise ko ki kalsın n'olusar?

Aşk gelince tüm eksiklerin biteceğine, bitmese bile, aşıkın gözlerinin, o eksik ve kusurları göremeyeceğine işaret ediyor şair. Aşkın ve aşıkın gözlerinin kör olacağına...

Bile bile...

Ben de diyorum ki ey talib, şimdi gözlerini bitmemişe çevir. Tamamlanmamışa. Eksik ve kusurlu olana. Sürene. Devam edene. Son noktasını bulmamış olana. Aleme ve insana.

Tüm noksanlarıyla çamur içinde çırpınan insanı gör. Bitmemiş, tamamlanmamış, eksik ve noksan insanı. Hz. İnsan'ı.

Böylece sev onu. Tamamlanmadığı için ve asla tamamlanamayacağı için. Mükemmellikten uzak bir biçimde. Yücelteceksen, çamurun içine sokarak sev onu, omuzlarına mumdan kanatlar takarak değil.

Ey talib, sırf dualarını kabul ettiği, edeceği için seviyorsun sen Tanrı'yı. "Mucize göster ki inanayım!" diyorsun. Elindeki zarların bir kere de 7+7 gelmesini istiyorsun. Düştükçe, çöktükçe, battıkça kanatlanmak istiyorsun.

Hakkındır. İste tabii. Kendini iyi hissetmek için, yücelmek için. Yücelt! Aldanmak ve aldatmak için.

Gerçeğin içine tükür, çekinme! Vehminle, hayalinle. Tüm umutlarınla. Keyifle ve neşeyle.

Fakat bu arada şu küçük hikâyeyi de unutma!

* * *

Son devir melâmî büyüklerinden Muhammed Nur'ul-Arabî hazretleri, bir gün bir müridiyle yolda yürürken, müridi bir aralık durmuş ve,

— "Efendim!", demiş, "bütün şeyhler keramet gösterirler, gösteriyorlar ama siz bize henüz bir keramet göstermediniz. Lütfetseniz de bir kerametinizi görsek!"

Efendi hazretleri kaşları çatılmış bir hâlde hiddetle müridine şu cevabı vermiş:

— "Yürüyoruz ya işte!"

Sonra da hiç konuşmadan yürümeye devam etmiş.

* * *

Ey talib, uçanları kaçanları bırak da hakikat ehlini yürüyenlerin arasından seçmeye bak!

Kemâli bitmemişlik/tamamlanmamışlık içinde arayanları sen de ara bul!

Hikmeti çamurun içinde arayanları önemse! Toprağın ve insanın içinde arayanları. İnsanı yine insanda arayanları. Tevazuyla arayanları. Mükemmel olduğunu iddia etmeden, insanı tüm eksik ve kusurlarıyla arayanları.

Hürmet edeceksen, insanın eksik ve kusurlarına hürmet edenlere hürmet et, bitmemişliği/tamamlanmamışlığı fazilet bilen çamurlu elleri öp ille de öpeceksen! Evet, suyu (sevabı) değil, bilâkis çamuru (günahı) önemseyenlerin ellerini.

Çamurdaki toprağa değil, çamurda o toprağı cıvıklaştıran suyu görenlerin gözlerine dik gözlerini.

Hayretle.

Her defasında.

Mütevazı ol, sadece yürü.

Bu yazı toplam 4792 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dücane CÜNDİOĞLU Arşivi