Melda BEKCAN

Melda BEKCAN

Öğretmenim bana kızamazsın, paranı annemler veriyor!

Öğretmenim bana kızamazsın, paranı annemler veriyor!

Neden binbir zorlukla mücadele etmiş, imkânsızlıkların kendisini yıldırmayı başaramadığı bilakis ayakta kalabilmek için daha çok kamçıladığı insanların çocukları, kendilerine tanınan onca imkâna rağmen ancak ‘ortalama başarıya’ sahip oluyor?

 

Artık arkadaş ortamımdan yavaş yavaş soyutlanmaya başladığımı söyleyebilirim. Ne zaman onlarla bir araya gelsem, hep çocuklardan, bakıcılardan, yuvalardan ve sınavlardan bahsediyorlar. Ben de eli mahkûm onları dinliyorum. Her ne kadar muhabbetlerine ortak olup yorum yapamadan bir kenarda otursam da, günün birinde belki işime yarar düşüncesiyle konuşmalarına kulak kabartıp öğrendiklerimden sebep ve sonuç ilişkisi kurmaya çalışıyorum.

Mesela, doğru bakıcıyı bulabilmenin ne kadar zor olduğu, çalışan annelerin akıllarının evde kaldığı, yuvadaki çocukların birbirleriyle kavga ettiği ve bundan böyle her sene yapılacak olan Seviye Tespit Sınavı için birinci sınıftan itibaren iyi eğitim veren bir okula kayıt yaptırmak gerektiği gibi birçok enformasyona sahibim! Aslında onlara hak vermiyor da değilim. Kendi çektikleri sıkıntıları çocukları da çeksin istemiyorlar ve istikballerinin inşası için uğraşıyorlar. Evet; genel eğilim bu yönde. ‘Ben yapamadım, yavrum yapsın; ben gidemedim yavrum gitsin; ben yiyemedim yavrum yesin’ şeklinde düşünüyor ebeveynler…

Geçtiğimiz günlerde ise farklı bir insanla, farklı bir baba ile tanıştım. Çocuğunun kendisi gibi ‘köy okulunda’ okumasını isteyen bir baba! ‘Hayatta böyle insanlar var mı?’ diye düşünerek hayretimi gizleyemedim, hatta kendisi ile bizzat paylaştım. Bana yaptığı açıklama oldukça mantıklıydı. Memur bir ailenin çocuğu olarak orta eğitimi boyunca defalarca okul değiştirmesine rağmen üniversite sınavında ilk binlik dilime girmeyi başardığını, köy okulunda okumanın birçok avantajı olduğunu, çocuğunun da aynı başarıya sahip olmaması için herhangi bir sebep olmadığını düşünüyordu. Bu sıra dışı babanın anlattıklarını ‘dinlemek’ bile huzur verdi, arkadaşlarımın anlattıkları ise nedense beni kaygılandırırdı…

Acaba hangisi doğru; arkadaşlarımın çocuklarına dair gelecek endişesi mi yoksa çocuğunun kendisi gibi köy okulunda okumasını isteyen babanın tutumu mu? Bu konuda henüz bir neticeye varamadım. Amma velâkin kafama takılan bazı noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Neden binbir zorlukla mücadele etmiş, imkânsızlıkların kendisini yıldırmayı başaramadığı, bilakis ayakta kalabilmek için daha çok kamçıladığı insanların çocukları, kendilerine tanınan onca imkâna rağmen ancak ‘ortalama başarıya’ sahip oluyor?

Bugün, kendisine karne hediyesi olarak alınan play station’a saatlerce mıhlanıp kalan çocuk mu daha şanslı, yoksa ödevini bitirdikten sonra kırlarda dilediğince koşturup dolaşan çocuk mu? Ya da bilgisayardan rahatça indirdiği heavy metal parçalarla büyüyen çocuk mu daha büyük öfke potansiyeline sahip oluyor, yoksa akarsu sesiyle büyüyen çocuk mu?

Neden aileler çocuklarına mükemmel kurgulanmış bir hayat yaşatmaya çalışıyor? Hadi varsayalım geçerli sebepleri var. Bunu gerçekleştirebilmek mümkün mü?

Bir anaokulu öğretmeniyle yaptığım sohbette çok çarpıcı gerçekler öğrendim. Aslında çocuğuyla fazla ilgilenmeyen bazı ailelerin okula gelip kendilerine sanki çok ilgililermiş gibi ‘gösteriş’ yaptıklarını anlatarak, sırf para ödedikleri için eğitimcileri satın aldıklarını zannettiklerinden yakındı. Hatta bir gün yuvadaki çocuklardan biri, yaptığı hatanın ardından kendisini azarlayan öğretmenine “Bana kızamazsın, senin paranı annemler veriyor!” demiş.

Daha bir gıdımlık çocuğun, kendi başına böyle bir tespitte bulunabilmesi elbette çok zor; yanlış mantaliteye sahip insanlarca yetiştirildiği ortada. Büyük ihtimalle de zamanında parasızlık çekmiş ve şimdi çocuğunun, parayla başkalarını ezmesini istediği ailesi tarafından…

Ne diyeyim, kafam çok karıştı! Galiba benim, bir süre ortamlardan uzak durup kenara çekilmem gerekiyor…

Bu yazı toplam 5173 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Melda BEKCAN Arşivi