Sınavlara Hazırlık Sürecinin Temel İlkeleri
“Herkes “Başlayabilir” Ama Ancak Güçlü İrade Sahipleri Bitirilebilir!” (E.S.Jones)
Üniversite Giriş Sınavları, bir yönüyle oldukça güç, bir diğer yönüyle de oldukça kolay aşılabilecek birer engel olarak değerlendirilebilir.
Her yıl milyonlarca ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim öğrencisi ve mezunu, kendilerine yönelik olarak düzenlenen yarışma, eleme ve yerleştirme amaçlı sınavlara girmektedir…
Bu sınavların adaylarının tamamının, “bu yarışta bende varım!..”, demeleri; okulların, bölümlerin, uzmanlık alanlarının toplam kontenjanlarının sınırlı oluşu, sınavların yılda bir veya birkaç defa ve sadece iki-üç saatlik süreler verilerek yapılması, okulların, üniversitelerin başarı ortalamalarındaki ve eğitim-öğretim niteliklerindeki farklılıklar, öğrencinin kendisini “psikolojik olarak baskı altında hissetmesi” gibi hususlar, öğrencinin sınavı başarmasını zorlaştırıcı temel nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer taraftan;
» İlköğretimin birinci kademesinden itibaren özellikle Matematik ve Fen Derslerinde öğrencilerin başarı ortalamalarının çok düşük düzeyde olması,
» Başarılı için gerekli olan planlı çalışma alışkanlığı edinerek ve/veya özel takviyeler alarak “bilgi hazırlığı”nı bir sistem içinde yürütebilen öğrencilerin, böyle bir alışkanlığı olmayan öğrencilere göre daha yüksek bir başarı elde etmeleri,
» Yüz binlerce sınav adayının, çok farklı gerekçelerle baraj puanının aşamamaları,
» Okul birincisi olduğu halde, yine baraj puanını aşamayan yüzlerce öğrencinin varlığı ve benzeri hususlar, sınavlara hazırlık sürecinde dikkate alınması gereken gerçeklerdir..
Bütün bu gerçeklerin ışığında, özelde Üniversiteye Giriş Sınavlarında, genelde ise herhangi bir seçme, eleme veya yerleştirme amaçlı sınavda, başarılı olabilmek için, sınav adaylarının “Üç Boyutlu Bir Hazırlık” yapmalarında yarar görülmektedir.
1.Sınavlara “Bilgi Boyutu” ile Hazırlanmak
”Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın uşağı olmak şarttır.” (Balzac)
“Bilgi, güçlü olmanın göstergesidir. İnsana saygınlık kazandıran mal-mülk değildir. Gerçek saygınlık, “bilgiye sahip olan, bilgisini sürekli olarak geliştiren, öğrenmiş olduğu bilgileri insanlığın yararına kullanmak için tüm zorluklara karşı direnmeyi başaran insanların Unvanı”dır…
Hangi sınava hazırlanıyor olursan ol, iç dünyanda bilge ve bilgi sahibi olmayı amaçlamalısın. İster öğretmen, ister mühendis, ister ziraatçı, ister doktor, ister bilişimci, isterse psikolog ya da veteriner hekim ol…
Taşıyacağın mesleki unvanın gerçek hakkını verebildiğin müddetçe varlığın anlam bulur ve fark edilirsin. Böyle bir farklılığı yaşamak istiyorsan, yöneleceğin mesleğe karşılık gelen alanın bilgilerini öğrenerek başlamak durumundasın.
Mühendis olmak için öncelikle Matematik, Doktor olmak için Biyoloji ve Kimya, Yazar olmak için Türkçe derslerinde başarılı olmak önemlidir. Başarıdan da önce bu derslerin aşığı olman gerekir…
İstemek bir başlangıçtır, elde etmek ise uğraş ve çaba gerektirir. İstiyor olabilirsin, peki neden çaba göstermiyorsun?
Çabalamadan öğrenemezsin, öğrenmeden de başaramaz ve de kazanamazsın. Eğer gerçekten kazanmak ve başarmak istiyorsan, öğrenebilirsin…
Sınavlarda başarıya ulaşmak için, gerekli bilgi donanımı şarttır. Yani, sınav sorularını doğru cevaplayabilmek, ilgili derslerdeki bilgilerin belli düzeyde öğrenilmiş olmasını zorunlu kılmaktadır. İşte bu öğrenme ihtiyacının giderilmesi bugünkü koşullarda ancak, ”gerçekçi ve doğru hedeflerin olması, iyi bir okul eğitimi, sistemli ve düzenli çalışma ile okuma alışkanlığı kazanılmış olması, okul dışı saatlerini amaçlı değerlendirebilmek ve düzenli ve sağlıklı bir yaşam” ile mümkün olabilecektir...
Bu gün için ülkemizin bir gerçeği olan etüt, dershane veya bire bir ders takviyelerinin gerekliliği her ne kadar tartışılsa da, bu eğitimlerin ülkemiz koşulları dikkate alındığında ihtiyaç olmadığını söyleyen bir çok kişinin ya kendileri de bu takviye eğitimlerden yararlanmıştır ya da kendi kardeşleri, çocukları veya torunlarının yararlanmasını önermektedirler...
Gerçek böyle olsa bile, takviye eğitim alıp almamak kişilerin tercihidir. Fakat, kişilerin tercih hakkı olmayan durum; tüm sınavların ciddi şekilde “bilgi boyutlu” bir hazırlık gerektirdiği gerçeğidir…
Eğer bir sınavın adayı isen, ihtiyacın olan ders ve konularda eksik bilgilerini telafi etmeye mecbursun. Bilinmelidir ki, sınav da başarılı olabilmek, ihtiyaç olan bilgileri tam olarak öğrenmeyi gerektirir.Bunun gerçekleşebilmesi için de, önüne koymuş olduğun yakın hedeflerine odaklanarak, istekli ve kararlı bir şekilde, bir planlı ve sistem içerisinde gireceğin sınavlara “bilgi boyutlu” olarak hazırlanmak durumundasın.Böyle bir hazırlık sürecinde öğrenme kanalların açık olduğu sürece bilgiyi öğrenebilir, öğrendiklerini kullanabilir ve bir önceki bilgi basamağından sonraki bilgi basamaklarına da adım adım yükselmeyi başarabilirsin…
2.Sınavlara “Teknik ve Sistem Boyutu” ile Hazırlanmak
Sınav, belli kural, ilke ve esasları olan bir sistemdir. Dolayısıyla “bir yarışma sürecidir…” İşte, bu yarışta başarılı olabilmek için, yapılacak sınavın konusunu, ilke ve esaslarını, katılma koşullarını, değerlendirme kurallarını ve yerleştirme sürecini bilmek gerekir.
Unutulmamalıdır ki, seçme ve yerleştirme amacıyla yapılmakta olan sınavlar, adaylar açısından bir yarıştır ve “bir yarışta başarılı olabilmenin ilk koşulu da, o yarışın kurallarını bilmek”tir.
Daha açık bir ifade ile bir sınav adayı olarak sen; “iyi bir lisenin öğrencisi”, “iyi bir üniversitenin öğrencisi” veya “iyi bir tıp fakültenin asistan doktoru ya da araştırma görevlisi” statüsünü elde etmek istiyor musun?
Akademik öğrenimini devam ettirmek niyetinde gerçekten samimi isen, hazırlanacağın ve katılacağın sınavların her yönüyle ilke ve esaslarının, yani kurallarının neler olduğunu bilmek mecburiyetindesin.
Kuralları ve özellikleri hakkında bilgi sahibi olmadığın bir eleme, yarışma ya da yerleştirme sınavında bir başarı elde etmiş olsan dahi, bu başarı ulaşman gereken “gerçek başarın” olmayacaktır…
3. Sınavlara “Psikolojik (Duygusal) Boyutu” ile Hazırlanmak
Yılların, yani geçirdiğin uzun öğrenim süreci sonucunda sahip olduğun birikimlerin, birkaç saatlik bir zaman diliminde ölçülmesini amaçlayan bir sınav atmosferine “duygusal olarak hazırlanmak” oldukça önem taşımaktadır.
Gireceğin sınav ister SBS, ister YGS, ister LYS, ister, KPSS, isterse TUS olsun hiç fark etmez…
Yaşın, gireceğin sınavın adı, içeriği, geçmiş öğrenmelerinin niteliği her ne olursa olsun, gireceğin her sınavın “kendi dünyanda özel anlamları” vardır;
*İleride çok para kazanan birisi olman,
*Geleceğini düşünmen,
*Kendini ispatlaman,
*Bir iş-meslek sahibi olman,
*Birilerine mahcup olmak istemeyişin,
*Bazı vaatlerin bu sınavların sonuçlarıyla bağlantılı olması,
*Belki anne-babana vereceğin bir hesap,
*Sevgilin ya da eşinin beklentileri vb. gibi bazı gerçekler…
Evet, bütün bunlar ve benzerleri gibi gerekçeler sınavlara özel anlamlar yüklenmesine neden olabilmektedir.
Genelde bu anlamlar nedeniyledir ki, sınav adayı olan birçok kişi, çoğunlukla bazı “olumsuz duygular” yaşayabilmektedir… Ancak, bu tür duyguların yaşanması gayet doğaldır, normaldir…
Fakat, asıl sorun, yaşanan duyguların başarıyı olumsuz şekilde etkileyecek düzeyde ve dozajda olmasıdır…
Örneğin;“çok heyecanlıyım”, ”aşırı kaygılıyım”, ”çok korkuyorum”, ”şimdiden strese girdim”, ”sanki her şeyi unutmuş gibiyim”, ”eğer kazanamazsam…”, ”bütün hayatım bu sınava bağlı…” şeklindeki ifadelerde bunu görebiliyoruz. Diğer taraftan sınavı kaybettiğin zaman, tekrar denemek için bazı sınavlar için altı ay, birçoğu içinse tam olarak bir yıl daha beklemek gibi bir gerçek ile de karşı karşıyayız…
Ani bir panikleme, aşırı heyecan veya anlık bir dikkat hatası; güçlü bir zihinsel kapasitesine yoğun, sistemli, düzenli ve de verimli olarak yapmış olduğun hazırlığına, genel kültür birikimine, iç ve dış motive edici koşul ve ortamlarına rağmen seni başarısız kılabilecektir...
İşte, bu gerçeğin bilincinde olarak, ”gireceğin sınava kendini duygusal olarak da hazırlaman” temel bir ilke olmalıdır. Böyle bir duygusal hazırlık için;
» Düzenli yaşaman,
» Önüne koyduğun uzak hedefine, adım adım yaklaşmak hususunda istikrarlı ve kesin kararlı olman,
» Tüm olumsuz koşullara ve deneyimlerine rağmen sadece başarıya odaklanman,
» Kendine güven duyabilmen,
» Eğitim ihtiyaçlarının farkında olman,
» Kendini hazır hissedinceye kadar gerekli egzersiz ve pratikleri zamanında ve bir program çerçevesinde yapman,
» Kendini bir başkası ile kıyaslamadan, sadece kendinle yarışmanı ve kendi başarı grafiğini sürekli yükseltmeyi başarman,
» Sınavların, bir “kişilik ölçeği” yada “zeka testi” olmadığı gerçeğinin bilincinde olman,
» Yaptığın her çalışma ile aldığın her kararın amaçlı ve anlaşılır olmasını önemsemen...Temelde kendi geleceğini kurarken, kendine hizmet etmenin hazzını yaşaman,
» Başarılarını ve başarılı yönlerini hatırlaman,
» Düzenli beslenme ve dinlenmeyi ihmal etmeden, sosyal yaşamını düzenli hale getirmen. Sosyal ihtiyaçlarını da önemseyerek, kendi iç motivasyonunu güçlendirmen ile
» Herhangi bir sorun yaşamıyor olsan bile, önleyici denebilecek “psikolojik destek” alman şeklindeki önlemlerin sınavlara ”duygusal olarak hazırlıklı olma”yı kolaylaştırabileceğini düşünüyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.