Uzm. Psk. Ayşe TEPELTEPE İLTAR

Uzm. Psk. Ayşe TEPELTEPE İLTAR

POST TRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU

POST TRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU

Post Travmatik Stres Bozukluğu (PTSB)  kavramı bireyin ruhsal ve bedensel varlığını çok farklı biçimlerde derinden yaralayan, sarsan, inciten, ve kalıcı izler bırakan her türlü olay için kullanılmaktadır. Örnek verecek olursak çocukluk yıllarında ebeveynin ölümü çocuk için ağır bir travmadır. Bu tür bir kayıp çocuğu derin etkileyebilecek akut bir travma olduğu gibi , yaşamında sonraki yıllarında ortaya çıkacak olan problemleri ortaya çıkarmaktadır.

Bunun yanında ruhsal bozukluğu olmayan kişilerde doğal afet, felaketler, ciddi kazalar, yangın, ölüm, işkence, terör gibi bireylerin bedensel, ruhsal, toplumsal yaşamını tehdit eden olaylar karşısında ağır stres tepkisi birdenbire ortaya çıkar, zamanla azalır ve geçer. Başlangıçta aşırı korku, çaresizlik, dehşet belirtilerinin yanında dalgınlık, donukluk, ilgisizlik, kişilik bölünmesi gibi belirtiler bulunabilir. Uyku bozuklukları vardır. Bu bozukluk en az iki gün en fazla bir ay sürer. Uzaması travma sonrası stres bozukluğuna neden olur. Kişi sürekli endişe, kaygı, korku, çaresizlik, dehşet içinde yaşar. Olayı anımsamak, düşünmek istemez. Bu belirtiler üç aydan fazla sürerse bozukluğun kronikleşmesi söz konusu olabilir. Uyum bozukluğu kişinin aile ev , iş, yakın ve uzak çevre ilişkilerini olumsuz etkiler. Güven duygusu kaybolur. Başarı, çaba, çalışma gücü azalır.


Travma DSM-IV’te “kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kişinin fiziksel bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşaması ya da başka bir kişinin ölümüne veya ölüm tehdidi altında kalmasına, yaralanmasına ya da fizik bütünlüğüne bir tehdit oluşturan bir olaya tanıklık etme veya ailesinden birinin ya da başka bir yakının beklenmedik ölümünü veya şiddete maruz kalarak öldürülmesini, ağır yaralanmasını, ölüm ya da yaralanma tehditi altında kaldığını öğrenmesi ve kişinin yoğun korku, çaresizlik ya da dehşet ile tepki vermesi” olarak tanımlanmaktadır (Altaylı, 2000).

BELİRTİLER VE BULGULAR

1-Genel Görünüm ve Davranış: Hasta aşırı telaşlı ve kaygılıdır. Normalde aldırış edilmeyecek uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlıdır ve en küçük uyaranlarla irkilme tepkisi gösterir. Yerinde duramayacak kadar huzursuzluk belirtileri olabilir. Ellerde büyük titremeler görülebilir.

2-Konuşma ve İlişki Kurma: Belirgin bir bozukluk yoktur; fakat aşırı bir telaş ve duyarlılık nedeni ile hasta uyarıcı durumlardan kaçınmak isteyebilir. Bazı hastalarda, ilişkilerde bir duygu azalması, ilgisizlik ortaya çıkabilir

3-Duygulanım: Duygulanımda bunaltı egemendir. Travmatik olay anımsandıkça, rüyalar tekrar yaşandıkça hastanın sıkıntısı artar. Çok huzursuz ve tedirgin olur. Bunaltı çok uzun sürerse bazen depresyon gelişebilir, Bu hastalarda sıklıkla kişiler arası ilişkilerde ilgi azalması ve duygusal uyuşukluk olur.

4-Bilişsel Yetiler: Travmatik olayla ilgili anılar için bellek çok güçlenmiş, fakat başka olaylara karşı ilgi ve dikkat azalmıştır. Eğer kazada kafa travması da olmuşsa bellek ve yönelim bozukluğu görülebilir en tipik belirti olayın sık sık anımsanması ve her anımsanışta yeni baştan yaşanıyor gibi olmasıdır. Olayın yineleyici biçimde anımsanması düşlerde olur. Kişi travmatik olayı düşlerinde aynı biçimde sık sık görür korkuyla uyanır. Algılama ileri derecede artmıştır. Hafif uyaranlar şiddetli algılanır; irkilme tepkisi doğurur; dikkatin belli bir konuda tutulması güç olabilir. Yönelimde bozukluk yoktur. Çok ağır durumlarda şaşkınlık, zihin karışıklığı ve yönelim bozukluğu olabilir.

5-Düşünce Akımı ve İçeriği: Düşünce akımında genellikle belirgin bozukluk yoktur. Düşünce içeriğinde olayın yineleyici olarak anımsanması hastayı çok tedirgin eder. Hasta olayı unutmak, düşünmemek ister; bunun için çabalar, fakat travmatik olay bütün sahnesiyle ayrıntılarıyla tekrar tekrar düşüncede yaşanır. Travmatik olayı anımsatan ya da simgeleyen uyaranlarla belirtiler daha da şiddetlenir. Bunların yanı sıra hastada suçlanma, çevreyi suçlama, hipokondriyak uğraşlar, gelecek kaygıları bulunmaktadır.

6-Fizik ve Fizyolojik Belirtiler: Korku ve bunaltıya ilişkin bütün fizik ve fizyolojik belirtiler vardır. Organizma sürekli bir uyarılış içinde irkilmeye hazır durumdadır. Ayrıca, travmatik olay düşlerde sık sık yinelendiğinden uyku çok bozulur. Hatta bu düşleri görmemek için hasta bilinçli olarak uykusunu önlemeye çalışır (Öztürk, 1997).

TEDAVİ

1- Hastanın ağır bunaltısını yatıştırmak ve uykusunu düzene sokmak gerekir. Kısa süreli olmak koşulu ile psikiyatrist önerisi ile bunaltı giderici ilaçlar kullanılabilir.

2- Hastayı rahatlatacak, gevşetecek, korku ve endişelerini azaltacak psikoterapötik yaklaşım zorunludur. Bilişsel- davranışçı terapiler başarı göstermektedir.

3- Hastada fiziksel bir  engel yoksa en kısa zamanda günlük yaşamına döndürülmeye ikna edilmelidir. işine, görevine başka uğraşlara yönelmesinin yararları olabileceğine ikna edilmelidir. Bu yönde sürekli olarak desteklenmelidir. Organik engel olmadığı halde uzun süren dinlenmeler süregenleşmeye yol açabilir.

4- Post Travmatik stres bozuklu olan  dirençli hastalarda uzun süre psikoterapi gerekli olabilir

Bu yazı toplam 43721 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Uzm. Psk. Ayşe TEPELTEPE İLTAR Arşivi