Melda BEKCAN

Melda BEKCAN

Deniz Seki, denizdeki küçük bir damla...

Deniz Seki, denizdeki küçük bir damla...

Son yıllarda edindiğim tecrübelerin ardından, kişinin sadece iyi olmak için çaba sarf etmesinin yeterli olmadığının, içinde bulunduğu ortamı seçerken de titiz davranması gerektiğinin farkına vardım.

Ozaman ya ateşsin ya külüm… Ya ölümsün ya düğün… Ya yüzümsün ya hüznüm… Birkaç ay öncesinde, televizyon kanallarını değiştirirken rast geldiğim bu şarkıyı, konuk olarak katıldığı bir eğlence programında söylüyordu Deniz Seki. Gözlerini kapatmıştı. Sanki bir parçayı seslendirmiyor, uzaklarda birilerine sesini duyurmaya çalışıyor gibiydi. Ben de onun sesine kulak verdim ve söylediği şarkıyı dinledim…

O sesini duyurmaya çalıştığı kişi, onun yüzü mü, düğünü mü, yoksa hüznü mü oldu bilmiyorum; ama uyuşturucu temin etmek suçlamasıyla cezaevine giren Deniz Seki’nin, bugünlerde oldukça sıkıntılı günler geçirdiği, gün gibi ortada.

Hukuki anlamda hüküm giymemiş olduğu için onu yargılayamayız. Zaten bunu yapmak, adaletin yetki verdiği kişiler dışında kimseye düşmez. Ama tutukluluğu göz önünde bulundurulduğunda, suç kapsamında olan bir fiille ilgili, hakkında ‘kuvvetli’ şüphe bulunduğu sonucunu çıkartabilmemiz mümkün.

Gözaltına alınması ve tutuklanmasının ardından henüz gündemden düşmemişken, kardeşi Serkan Seki’nin yaptığı açıklamalarla son günlerde tekrar manşetlere taşınan Deniz Seki’nin, ailesini oldukça üzdüğü anlaşılıyor. Kan bağından kaynaklanan koruma güdüsüyle ‘Yaşadığı müddetçe, ablasının bir daha aynı kişilerle bir araya gelmesine izin vermeyeceğini’ söyleyen acılı kardeş, konuşmasında yer yer, ‘ablasının görüşmesini tasvip etmediği arkadaşlarından, bir türlü kopamadığından’ yakınıyordu.

Kardeş Serkan Seki’nin yaptığı açıklamaların ardından, Deniz Seki’nin bugün bu noktaya nasıl geldiği, büyük bir ölçüde netlik kazanmış oldu. Açıkçası bireylerin içine düştükleri durumun, sadece bulundukları nihai konum itibarıyla değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar, belli bir konuma, uzaydan nokta atışıyla atılır gibi ulaşmaz, belirli bir zaman dâhilinde mesafe katedildikten sonra o pozisyona gelinir.

Bu süreci hazırlayan en önemli etkenlerden birinin de ortam olduğu kanısındayım ‘artık’. Son kelimeyi, tırnak içine almamın özel bir sebebi var; çünkü bendeniz, yaklaşık 5-6 yıl öncesine kadar ‘her şeyin insanın kendisinde bittiği, bu sebeple başkalarının dışarıdan hiçbir tesirinin olamayacağı’ iddiasındaydım. ‘Ben merkezli’ oluşturduğum bu düşünce sistematiğine göre içine girdiğim ortamların niteliğinin fazla önemi yoktu; nasılsa kendime dikkat ettikten sonra kimsenin bana zararı dokunamazdı!

Fakat son yıllarda edindiğim tecrübelerin ardından, kişinin sadece iyi olmak için çaba sarf etmesinin yeterli olmadığının, içinde bulunduğu ortamı seçerken de titiz davranması gerektiğinin farkına vardım. Fertlerin davranış biçimlerinin ve alışkanlıklarının şekillenmesinde, arkadaşlıkların rolünü hiçe saymak doğru değil elbette…

O gün, ‘Ne olur dinle…’ diyordu Deniz Seki, şarkının bir yerinde. Şimdi ben de ondan, ‘ailesinin ve yaşadıklarından ders çıkartmasını isteyenlerin’ söylediklerini dinlemesini rica ediyorum. Ne demişler; ‘Beşer, şaşar’. Herkesin yaptığı hatadan dönme ve kendini düzeltme hakkı vardır. İnşallah bugüne kadar yaptığı yanlışları anlar, kötü alışkanlıklarını bir kenara bırakır ve dünyaya gözlerini kapattığı şarkıdaki özlem duyduğu mutluluğa kavuşur Deniz Seki.

Bu yazı toplam 4870 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Melda BEKCAN Arşivi