Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

Roland Barthes ve 'Yazarın Ölümü'

Roland Barthes ve 'Yazarın Ölümü'

Roland Barthes, 'Yazarın Ölümü' başlıklı yazısında şöyle der: 'Bir metin, birçok kültürden alınan ve karşılıklı diyalog, parodi, yarışma bağıntısı içine giren çoğul yazılardan oluşur.

Ama bu çoğulluğun odaklandığı bir yer vardır, bu da bugüne kadar sanıldığı gibi yazar değil, okurdur.[...]Bir metnin tekliği onun nereden geldiğinde (kökeninde) değil, nereye gittiğindedir.[...] Okurun doğuşu, yazarın ölümü bahasına gerçekleşmek zorundadır.'

Barthes'in okur merkezli bir okumayı öne çıkardığı bu metin, bizzat onun da söz ettiği gibi, XIX. yüzyılda Stephane Mallarmé ile başlayan bir geleneğe işaret ediyor: 'Fransa'da Mallarmé, diyor Barthes, 'hiç şüphesiz, Dil'in, o güne kadar [metnin] sahibi olduğu sanılan yazarın yerine ikame edilmesi zorunluluğunu bütün boyutlarıyla gören ve öngören ilk kişidir.'

Barthes'e göre edebî bir metinde konuşan, dil'in kendisidir; -yazar değil!' Dolayısıyla Barthes'in teorik olarak gerekçelendirdiği Strüktüralist (Yapısalcı) okuma, 'eser'le 'metni' birbirinden ayırır. Eser, yazara, metin de okura aittir. Metin (text), okura kendisi için anlam ve etki üretmek üzere bir gösterenler örgütlenmesi olarak verilmiştir. Anthony Easthope'un Literary into Cultural Studies' te belirttiği gibi, 'ister edebî, ister popüler kültürel metinler olsun, [metinler] bir göstergeler sistemiyle çalışır; anlam da gösterenlerin organizasyonundan çıkarsanır.'

Bu nedenle de Barthes için, okur daha önceleri yazarın yaşadığı alanda yaşar. Burada, David R.Shumway'i Michel Foucault üzerine yazdığı kitabından alıntılayarak söylersem, okurun yerine 'eleştirmen'i koymak daha doğru olacaktır;- Barthes'in istediği, eleştirel bir okuma üretimine, özgün eserden daha büyük bir önem verilmesidir çünkü... Böylece 'kural öznelliğin, teknik de ifadenin yerini alır'.

Barthes'in Balzac'ın Sarrasine okumasında da dilegetirdiği gibi, yazarın Sarrasine'de kendisini ifade etmesi gibi bir durum düşünülemez;- çünkü bu, yazarın, yazdığından bağımsız ve yazdığından önce bir kendilik'i (self) olduğu ve bu kendilik'in dilde yazar tarafından temsil edildiği anlamına gelir. Oysa yazar, metnin bir konvansiyonudur; 'kâğıttan bir yaratıktır', ya da bir 'dil-etkisi'dir;-hepsi o kadar!

John Sturrock, Structuralism and Since'de Barthes üzerine yazdığı makalede, Barthes'e göre yazarın konumunu 'yazar[ın], yazının parçası olan, gerçek ya da içerilmiş bir dilbilgisel özne' olduğunu bildirir. Bu 'kâğıttan yaratık', 'Metnin Hazzı'nda bir 'örümcek metaforu' ile işaretlenir: Yazar ya da özne, 'örümceğin ağını yapmakta kullandığı salgılarının içinde kendi kendini eritmesi gibi' yokolur. Zira, 'metin demek, dokuma demektir; ama bugüne kadar bu dokuma, bir ürün, yapılıp bitmiş bir kumaş olarak ele alınmış, arkasında iyice gizlenmiş ya da hafifçe örtülmüş bir anlamın bulunduğu düşünülmüş olduğu halde bugün, dokumanın kendisine odaklanı[lmaktadır.]'

Pek iyi de, Michel Foucault soruyor: 'Yazarın ölümü mümkün müdür?

Bu sorunun yanıtı ayrı bir yazının konusudur.

Bu yazı toplam 31995 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hilmi Yavuz Arşivi