Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

Modernite, 'birey' mi üretti, yoksa 'bencil insan' mı?

Modernite, 'birey' mi üretti, yoksa 'bencil insan' mı?

Modernitenin toplumu dönüştürmesinde bireyin konumu öne çıkar. Modernite, topluluktan [Simmel'in kavramsallaştırmasıyla 'Gemeinschaft'tan], bir toplum['Gesellschaft'] inşa ederek birey'i ortaya çıkarır.

Kısaca, moderniteyle birlikte topluluğun topluma dönüşmesiyle, sosyolojik anlamda cemaat insanının yerini birey alır. Türk modernleşmesi, gerçekten bir toplum ['Gesellschaft'] üretmiş midir? Bu soruyu, Türk insanının moderniteyle birlikte bir 'birey' kimliği edinmiş olup olmadığını irdelemek için sorduğum, herhalde anlaşılmış olmalıdır. Türkiye, bu anlamda bir 'toplum' mudur, Türk insanı 'birey' olmuş mudur?

Türkiye'nin bence en değerli sosyologlarından biri olan Doğan Ergun 'Kimlikler Karşısında Ulusal Kişilik' adını taşıyan o çok önemli kitabını şöyle sona erdirir: "Türkiye'de son yıllarda kimi psikiyatrist ve psikologlarımız, ülkemizin ekonomik kaynaklarının eşit paylaşılmamasından ya da son liberal düzenden kaynaklanan bir bireyselliğin ortaya çıktığını söylemekte ve yazmaktadırlar. Bu düşünceler, kanımızca, son yıllardaki sıcağı sıcağına izlenimlerden doğmaktadır. Bize göre, söz konusu bireysellik, sonucu belirsiz bir bireyselliktir. Bu konuda sağlıklı bir belirliliğe kavuşabilmek için, önümüzdeki yılların sosyolojik gelişmelerini, yani özellikle siyasal ve ekonomik geleceğimizi beklemek ve görmek gerekir."

Doğan Ergun'un kitabı, bundan 12 yıl önce, 2000 yılında yayımlandığına göre, birey konusunda, artık, onun deyişiyle 'sıcağı sıcağına izlenimler'den değil de, son on iki yılın 'sosyolojik gelişmeleri[nden]' yola çıkmanın zamanı gelmiş demektir. Bugün, Türk bireyleşmesinin nasıl bir bireyleşme olduğuna dair 'sağlıklı bir belirliliğe kavuşabilme'nin koşulları vardır ve bu konunun konuşulması gerekir.

Söylemek istediğim şudur: Son on yılların sosyolojik verileri, bireyselliği 'sonucu belirsiz bir bireysellik' olmaktan çıkarmış ve birey olmanın nasıl idrak edildiğine ilişkin önemli ipuçları sağlamıştır. Öyleyse, daha başından ve kestirmeden söyleyeyim: Türk insanı, bireyleşmeyi, bencilleşme olarak idrak etmeye başlamıştır: Türk insanı için 'birey olma'nın anlamı, 'bencil olmak'tır...

Gündelik hayatımızın bütün görünümlerinde, insanımızın bencilliği hüküm sürüyor. Bakınız, araç trafiğinde bir dakika değil, birkaç saniye bile beklemeye tahammülü olmayan; büyük ve kalabalık caddelerdeki yaya trafiğindeyse kendi yürüyüşünden tâviz vermeyerek yanından geçmek durumunda olanları hoyratça dirsekleyen insanımız, bu bencilliğin somut örnekleridir. Başka örnekler de verilebilir: Mesela, bilgi edinme ile somut ve maddî çıkarlar arasında kurulan zorunlu ilişki gibi! Öğrenci, kendisine somut ve maddî anlamda bir yarar sağlamayan bilgiyi, bilgiden saymıyor artık!

Demek ki, insanımız, maddî anlamda kendi çıkarını her şeyin üzerinde görmeye öncelik veriyor. Bizi mânen inşâ eden nezaket, saygı, hoşgörü, yardımseverlik ve benzeri kavramların, hayatımızdan çekilmiş olmasını, ne yalan söyleyeyim, hüzünle seyrediyorum. Dünyayı somut ve maddî çıkarların dışında, entelektüel ve ahlakî bir obje olarak idrak edememe malûliyeti! Her şeyin maddiyat ile ölçüldüğü, bir başka deyişle, 'paranın en yüce değer' olduğu sözde ve sahte bir modernlikle malûl bu toplulukta, birey olmanın, bencil olma biçiminde idrak edilmiş olmasına da elbette şaşmamak gerekir.

Türk modernleşmesinin bireyler yerine, bencillikler inşâ ediyor olması, bize bu modernleşmenin mahiyeti hakkında da bir fikir verecektir. Bencilliklerin hâkim olduğu bir toplulukta, herkesin birbirini 'ötekileştirme'si biçiminde gerçekleşen ilişkiler, Türk modernleşme sürecinin ürettiği modernitenin, bir tür Oryantalizm olduğunu, dahası, modern bir toplum inşa edemediğini gösterir; gösteriyor da!

Bu yazı toplam 10870 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hilmi Yavuz Arşivi