Cinsellik: çiftleşmek mi, birleşmek mi?
İsa ibn Meryem... yani Meryem oğlu İsa... Oğul İsa, anne Meryem... Hz. Meryem'in oğlu İsa... Peki baba? Baba kim?
Hristiyanlığa göre: Tanrı! Tanrı babadır. Baba Tanrıdır. Hakikî değil, mecazî. Maddî değil, manevî. Fakat her hâlukârda baba Tanrı'dır ve bu yüzdendir ki Hristiyanlığa göre Hz. İsa babasız değildir. Çünkü en azından mecazî ve manevî bir babası vardır. Babası Tanrı'dır. Hz. İsa Tanrı'nın oğludur. (St. Paul Hristiyanlığı burada durmaz, Hz. İsa'yı da tanrılaştırır. Artık sadece baba değil, oğul da tanrıdır nazarlarında.)
Bakire bir anne, bakir bir oğul.
Hz. İsa'nın dünyaya gelişi, onu bir bakire'nin doğurmasıyla mümkün olur. Yani bir erkekle birleşmediği hâlde, bir cinsel ilişki söz konusu olmaksızın annesi Hz. Meryem kendisine hamile kalmıştır. Şehvetsizdir hamileliği. Erkeksizdir.
Hz. Meryem annedir. Sadece anne. Bir oğula, kendi oğluna nisbetle anne. Ama eş değil. Bir erkeğin eşi, zevcesi, kadını değil. Nisbeti olan iki erkek vardır hayatında. Babası ve oğlu. Bir babanın kızıdır ve bir oğulun annesi. Fakat bir erkeğin zevcesi değildir. Olmamıştır.
Betül, Hz. Meryem'in sıfatıdır. O dönemde erkeklerden kesilen, uzak duran, erkek seçeneğini 'ibtal' eden, yani erkeklerden kaçınan, 'tebettül' eden kadınların sıfatıdır Betül. "Allah'tan korkan kadın" anlamı taşıyan rahibenin sıfatı... mabede kapanan, orada vaktini ibadetle geçiren, kendini Allah'a adayan kadınların sıfatı... Allah'tan korkan kadınların, 'rahibe' kadınların sıfatı...
Bu yüzdendir ki rahibeler Hz. Meryem'i, rahipler ise Hz. İsa'yı kendilerine örnek alırlar ve yaşamları boyunca rahibeler erkeklerden, rahiplerse kadınlardan uzak dururlar.
Hristiyanlığın doğa-karşıtlığı tam da bu noktada başlar; kadının ve erkeğin doğasına, yani insan'ın doğasına karşıtlığı... Erkeksiz kadınlar. Kadınsız erkekler. Tanrı'ya adanmış bir yaşamla tamamlanmayı uman erkekler ve kadınlar...
Hristiyanlığın bu kökten doğa-karşıtlığına yönelik Kur'anî eleştiri, en veciz ifadesini İhlâs Suresi'nde bulur. Cenab-ı Hakkı en veciz biçimde hem 'doğurmamış' (lem-yelid), hem de 'doğurulmamış' (lem-yûled) olarak niteler. Hak, varlığını başkasına borçlu değildir. O birdir, biriciktir!
Doğası yoktur. 'Doğa' değildir. 'Doğal' değildir.
Hristiyan inancının olumlu kadın figürü Hz. Meryem'dir. Olumsuz kadın figürü ise Hz. Havva.
Hristiyanlığa göre, erkeği ayartan kadındır. O kadınsa Havva. İnsan neslinin üremesine yol açan kadın. Adının açılımından da anlaşılacağı üzre, yaşamın kaynağı olan kadın. Yaşamın, yani doğal yaşamın...
Evet, doğa'nın: havanın, suyun, ateşin, toprağın kadını... ve erkeği...
Ama sıcak, ama soğuk. Ama kuru, ama yaş. Doğa. İnsanın cennetten kovulmasına yol açan kadın. Hristiyanlığa göre: Şeytan'ın işbirlikçisi. Şeytanın, yani yılanın... yani yaşamın... doğal yaşamın... O hâlde ölümün de.
Yaşamın meyvesiydi, sebebiydi Havva. Aslâ yaklaşılmaması, tadılmaması gereken bir meyve. Sonsuzluk vaadiyle (bireyin değil türün sonsuzluğu vaadiyle) Şeytan kadını, kadın da erkeği kandırdı. En nihayet, aldatılan 'adam' oldu. Adam, yani Adem.
Hristiyanlığa göre Şeytan yılanda, yılan kadında tecessüm etti. Bedenleşti. Böylelikle bedenî olan ruhî'nin, maddî olan sûrî'nin, tabiî olansa ilahî'nın karşıtı sayıldı. 'Doğa' ve 'doğal' Batı'nın tarihinde düşmanın belirtileri oldu.
Bir bakire'nin doğuruşu! Şehvetsiz annelik! Ayartma yok, ayartılma yok, tensel temas yok, hiçbir maddî haz yok! Sadece doğum sancısı! Acı ve doğum. Lâkin bir erkeğin doğumu.
Hz. Meryem:, kısaca iffetin, bereketin ve şefkatin timsali. Bir anne. Oysa Hz. Havva, ilk anne. Annemiz. Bizim, türümüzün, insanın, insanlığın annesi. Sözümona yoldan çıkışı kadınlığından değil, insanlığından. Ayartıcıdan çok, o da ayartılan. Adam gibi. Adem gibi. Hristiyanlığa göreyse, ayartan, yoldan çıkaran, yolda düşüren, günaha, yani dünyaya düşüren... Ayartıcı... fettan... mel'un ve meş'um... sinsi... soğuk... uğursuz... kaçınılası... İlk ilişkinin adı da ilk günah.
İşte size, Batı'da (güneşin battığı topraklarda) doğayı, doğalı, yani yaşamı lânetleyen bir cinsellik karşıtlığının kökeni. Kadınla erkek Batı'da hep çiftleşti, bir türlü birleşemedi. İlk günah yüzünden. Cinselliğin lânetlenişi yüzünden. Kadının ve cinselliğin lânetli ve uğursuz sayılışı yüzünden.
Şeyh-i Ekber, Füsus'ul-Hikem'in "Muhammed Fassı"nda, insanlık tarihinde kadını ve güzeli açıkça yücelten yegâne peygamberin Efendimiz (s.a) olduğunu söyler. Ardından da çiftleşmeyi değil ve fakat birleşmeyi Tevhid'in (birleme'nin) en yüksek formu olarak tanımlar. Hüsn ü aşkı yani.
Son peygamber, hüsn ü aşkı duyan/duyuran peygamberdi. O Hz. Havva'yı aklayan peygamberdi!
Not: Çemberlitaş'ta, Birlik Vakfı'nda, saat: 18.00'de "Babıâli ve İktidar" üzerine konuşacağız. Dostlara duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.