Melda BEKCAN

Melda BEKCAN

Yanlış endekslere Endeksli bir yaşam!

Yanlış endekslere Endeksli bir yaşam!

Yanlış endekslere endeksli bir yaşam akıp gidiyor ve ben içinde bulunduğum bu saldan sağlam kayalıklara inmek istiyorum. Bu deniz tutmaya başladı beni. Artık kaldıramıyorum… Bu saplantılı ve takıntılı yaşam biçimi neredeyse boğacak beni…

Endeks deryasının içinde hissediyorum kendimi. Dalgalı bir denizin üzerinde küçük bir salda yolculuk yapmak gibi bir durum bu benim için. Hava günlük güneşlikken bir problem yok; hatta böyle zamanlarda dünyanın en mutlu insanı benim. Amma velâkin dalgalar bir kere hırçınlaşmaya görsünler. İşte o zaman tüm metabolizmam bozuluverir; salın üstünde bir o yana bir bu yana savruluveririm…

Hakikaten endeks dünyası üzerinde yaşamıyor muyuz hepimiz? Geniş bir endeks spektrumu hâkim basiretlerimize. Attığımız her adım, aldığımız her soluk tüm yaşamımızı adadığımız fâni değerlere bağlı sıkı sıkıya.

Bu deryada kimisinin maddiyata endeksli hayatından kazandığı büyük paralarla elde ettiği transatlantiği var. Uçsuz bucaksız denizlere açılıyor tüm hayatını endekslediği paralarına güvenip. Bazen bu seyahatler unutulmaz mutluluklar yaşanmasına sebep olabilir, bazen de böyle maceralara atılmak uğruna büyük kayıplar verilir insanlık adına… Hatırlarsınız o meşhur Titanic gemisi de bunun hazin bir örneğidir…

Bir düşünün bakalım hayat rotamızı endekslediğimiz değerler doğrultusunda yönlendirmiyor muyuz? Kimisinin rotası ise tamamen dış görünüme kilitlenmiş durumda! Güzel olmanın cinsiyeti, yaşı kalmadı artık çağımızda. Binlerce insan güzel olmanın peşinde; maalesef neşter eşliğinde!

Çevrenize dikkatle bakın, endeks deryasının içinde çırpınmıyor muyuz? ‘Başarı yolunda her şeyin mübah olduğu’ savı pek tutulan bir yaşam biçimi iş hayatında; uğruna hoyratça harcanan tüm insanî değerler ise söyler misiniz kimin umrunda?

Sizce çocuklar, gençler sınava endeksli bir hayat yaşamıyorlar mı? Onların çocukluklarını yaşayamadan büyümelerini görmek kahrediyor beni... Daha körpecik beyinler tekil şahıs olamadan çoğulların önünde olma yarışında; aileleri de hemen yanıbaşlarında…

Televizyonlarda da her şeyin reytinge endeksli olduğu kesin! Bu reyting canavarının dişleri o kadar keskin ki bütün programları şekillendiriveriyor birkaç ısırıkla. Ahlakî ve toplumsal değerler ise o azgın canavarın dişlerinin kovuğunda…

Peki yazılı basına ne demeli? Üçüncü sayfa haberi, son sayfa güzeli… Gerçek habere endeksli yayın organları canla başla uğraşıyor ayakta kalabilmek için. Buna rağmen neredeyse topun ağzındalar; fitilin kimlerin elinde olduğu ise belli…

Kabul etmeliyiz, tamamen görünüme endeksli bir hayat yaşanıyor günümüzde. Hatta bir lokantaya gidildiğinde, menüden seçilecek yemeklerin tadının bile önemi yok. Öncelikli olan, yiyeceklerin otantik isimleri ve tabakta nasıl göründükleri…

Sanat bile şöhrete endeksli… Birkaç skandal, dejenere ilişki… Tamam artık popülersin; bu iş bitti!

Çıkar endeksli kuruluyor ilişkiler. Bugün işin düştüyse ‘Canım, cicim!’ Yarın işin yoksa ‘Boşveeer, sil ismini rehberden. Unut gitsin!’

Bunun gibi örneklerden daha niceleri…Hepsi de yanlış endekslere endeksli bir yaşam biçimi. Ben bir an önce içinde bulunduğum bu saldan sağlam kayalıklara inmek istiyorum. Bu deniz tutmaya başladı beni. Artık kaldıramıyorum. Bu saplantılı ve takıntılı hayat şekli neredeyse boğacak beni…

Bu yazı toplam 2857 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Melda BEKCAN Arşivi