Servet Kızılay

Servet Kızılay

Sakarya Akıyor…

Sakarya Akıyor…

Sakarya akıyor… kesret vahdete dönüyor, dönüyor envai çeşit millet yekpare bir bedene. Sanki bir ateş şehrin böğründe yanmış da pervaneler ona doğru uçmuş gibi. Kimi uzaktan gelmiş kimi yakından… hikâyeleri başka fakat ağızları bir olmuş gurbet kuşlarının... coğrafya konuşsa Sakarya dökülürmüş avuçlarından; bir tarafı Balkanlardan Kafkasya’ya ötür tarafı hicrandan bu yana.

Sakarya akıyor… Orhan Camii nin nefesiyle sular raks ediyor. Sanırsın Sakarya mürid de/ Orhan camii bir Şeyh. Boynunu bükmüş de/ kahrını veriyor. Şeyhin kalbinde ağrısı, sızlıyor. Semada yıldızlar sönmüş de/ avluya iniyor…

Sakarya akıyor… millet-i sadıka’dan Uzun Çarşıya. Kader, taş olmuş; işlemiş mührünü pazarın sokaklarına. Tesbih tanesi gibi sıralanmış hatıralar, dükkanlar. Tezgahlar dolup taşmış yitik masallarla. Çarşının dehlizlerinde . boynuna dolanmış bir rüzgar

Sakarya akıyor… şehrin ahşap evlerini gizleyen gazab ile. Evler ağladı ağlayacak öksüz bir çocuk gibi. Sıkışıyor sanki feleğin Çarkları arasında göğsünün kafesi. Param parça olmuş bir ayna parmakları kesiyor.

Sakarya akıyor…semt semt kabul edilmemiş bir dua gibi. Papuçcular, Hasırcılar, Semerciler… kadim bir mevsimden düğümlenmiş her biri. Kök salmış derinlere gönle inmek için, hazanın bahçesinde efsuna dalmak için.

Sakarya akıyor…boydan boya bulvara. Bulvar, kelimelerin dolduramadığı boşluk Sakarya’nın kalbine serilmiş. Ne söylesen az ne anlatsan fazla… bazen seyrü sefere çıkanların düğün alayı bazen küsmüşlerin gariplerin mahkumların volta yeri olmuş… bahar başka gelmiş buraya yaz başka güz başka… kar musikisini en güzel nağmelerle burada söylermiş. Rüzgar sevgiliden haberleri burada fısıldarmış. Gençlik bacaklarına burada dolanırmış, asude bir feryat kendinden kaçanları burada yakalarmış. Burası bir vadi ovanın ortasında, yarılmış bir ruh gibi binalar arasında. Ay kandil olmuş asılırken başına, gece kalem çekermiş o incecik kaşına. Küçük bir tekne oldum Bulvarın kıyısında, sarhoş değil ayığım salınırken devranda. Gittim de dönemedim derman yoktu dizimde geldi de diyemedim adın yandı dilimde.

Meğer ne çok imiş bu şehirde çınarlar, ayakta ölüp gitmiş o rüyaya dalanlar. Bizden kaçan her şeyi saklar kendi ardına, çağırsan çıkmaz şimdi o yaldızlı yarına.

Sakarya akıyor… Yeni cami kahvesinde dumanlara karışarak… karışarak en hummalı yalnızlığa. Asırlardır süren kelamın kervanına katılarak… katılarak en içli bir şarkıya. Ceplerimizde kırlangıçlardan başka hesap taşımadan, kayıttan düşerek kendimizi, ab-ı hayatı içerdik demlenmiş çay yerine. Sanki dibinden bakmış gibi bir nehrin üzerine. Seneler kervan kıranlar olup amansız geçti…bozkırda ağlayan çıngıraklar misali. Yazık ki aldanmışız kelamı terk ederek, kubbeleri ters ettik büyüdük zannederek. Sözü kınından çekip bileklere sürmeden cenge gittim diyemem yaraları görmeden. İşte gördüm yakından ne büyükmüş yaralar, mazi değil şüphesiz ihanetler yaralar.

Sakarya akıyor… yağmurdan sonra sızlayan bir şehre. Caddeler sokaklar yüzlerini kapamış, arabalar çığlık çığlığa… Aynı şehirde bir kez bile yolları kesişmemiş iki yabancı savrulmuş ruhlar birbirinden kaçıyor. Yakalanmak, dip akıntılarına yollar boyunca. Tekmelemek, teneke kutularını hıncını alırcasına. Sanki dudaklarda yarım kalmış bir ıslık, pişmanlıkları söyler köşe başları… ansızın çıkarmış hayaletler sesler çarpar çok kısık, duyulsa anlaşılmaz şehrin tarumar saçları.

Kedileriyle köpekleriyle düşermiş bir şehir çöplüklere. Rahmet bile kururmuş o derin nehirlerde. Yumarken pervasız şehir ışıklarını, batar karanlıklara kaybolur yolcuları. Semavat kabarmış dökülürken gözünden, arz sönüp durmuş şifa bulmaz nefsinden. Yuttu da doyamadı girdap gibi tüm eti, şehrin kalbinde kaldı sevgilinin sureti.

Şimdi uzak bir gelin gibi Sakarya akıyor…  

Bu yazı toplam 4490 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Servet Kızılay Arşivi