Siyasal Silahların Üretiminde Dil
Dilin bilimsel gelişimi, kendinden başka diğer alanlara da bir imkân sundu. Bu imkân hem iyi hem de kötü şeyleri kapsayacak nitelikteydi. Çocuk eğitiminde, Afazilerde(sözcük yitimlerinde) kekemelerde psikoloji ilmi içinde dil çalışmalarının müsbet katkılarını sayarak bitiremeyiz. Genel olarak her teknik aracın ve gerecin dilin momentiyle ivme kazandığını görmek zor değildir. Umberto Eco bu hususa kusursuz dil çalışmaları ekseninde baksa da neticede dilin merkeziliği açısından benzer şey söyler: “(…) Bugün uyguladığımız kurumlardan ya da kurumsallaştırdığımız uygulamalardan bir çoğu (doğa bilimlerinin taksonomilerinden karşılaştırmalı dilbilime, biçimsel dillerden yapay zekâ araştırmalarına bilişsel bilimlerin araştırmasına kadar) kusursuz dil anlayışının yan etkileri olarak doğmuştur.” (U.Eco; Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı, Afa, İst.,1995,s.32.). Tüm bu alanlar içinde Siyasal alan, insanların doğrudan etkilendiği dil çalışmalarına sahne olmuştur. Bilhassa devletlerin istihbarat ve önemli merkezlerinde büyük dilbilimcileri görmemiz hayli şaşırtıcı olmuştur. Sovyetlerden kaçan Rus biçimcilerin çoğu Avrupa’da ve Amerika’da kullanıldığını görebiliriz. Roman Jakobson’un Amerikan gizli servisi için bir dizi çalışmalar yürütmesi bunlardandır. E. Sapir’in Yerli dilleri üzerine yaptığı çalışmaların Kızılderililerin nasıl da kültürel çözümüne ve asimülasyonuna yaradığını unutmamak gerek. XIX.yy dan beri Berberilerin dili hakkında yapılan çalışmalar, İslam coğrafyasındaki çatışma alanlarını derinleştirmeye yönelik kolonyalist anlayışa hizmet etmişti. Demek dil, sadece gizli teşkilat düzeyinde değil siyasal dilin kuruluşuyla bir silah olarak kullanılmak istenmiştir.
Bir dilbilimci son yüzyılda ortaya çıkan büyük yıkımların katliamların savaşların kanların arkasında dilin rol oynadığı iddia etmişti. Bu görüşte abartı olmakla beraber bu görüşün küçümsenmeyecek vurgular taşıdığını da görmek gerek. “ Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” diyen deyişte haklılık bulunduğu gibi.
Dilin siyasal bir silah olarak üretimini iki aşamada ele alabiliriz: İlki; dilin maddesinde yani fonetik unsurlarında ikincisi ise dilin formunda yani dilin kavram boyutu ve diğer büyük birim olan metin boyutunda. Dilin maddesi sayesinde ortaya çıkan siyasal silahlar, teknolojik ve bilimsel gelişmeler sayesinde ölümcül hale getirilmiştir. Bunlara birkaç misal sayarak meselenin vehâmeti ortaya koyulabilir. Şöyle ki; bugün cep telefonundaki bir insanın ses karakterinden yer ve kimlik tespiti yapılabiliyor. O kişi başka telefon ve numara kullansa da fark etmeksizin durum aynı kalıyor. Başka misal; kişinin fonetik yapısı çıkarılmışsa yani ses karakteri daha evvel kaydedilmişse o kişi herhangi bir araç ve gereç kullanmaksızın -bulunduğu yer bir dağ başı olsa da- yer tesbiti yapılabiliyor. Bu misallere son olarak, Amerika’da Havalimanında uygulaması da yapılmış olan bir misal verelim: Kişilerin beyin dalgalarının ölçümü onların hissedemediği bir şekilde (yanlarına konan bir bavul içindeki alet vasıtasıyla) yapıldıktan sonra Havalimanında sadece ve sadece ölçümü yapılmış kişiye ait anons yapılmıştır. Böylelikle yanındaki kişiler dahil hiç kimsenin duyamadığı fakat sadece o kişinin duyabildiği bir anons yapılabilmiştir. Bu uygulamanın sisteme muhalif kişiler üzerinde kullanıldığı ve onların akıl sağlıklarının bozulması sağlandığı görülmüştür. Doğal olarak sadece bir kişinin sürekli bir şekilde duyduğu fakat hiçbir kimsenin işitemediği bir ses, -şayet Teolojik bir cephesi yoksa bunun- en azından insanı delirtmeye yeterdir. Burada anlattığımız misalleri çoğaltmanın kanaatimizce sakıncaları vardır. Zirâ bu ve benzeri misaller, “komplo teorileriymiş gibi” bir görüntü ortaya sunar. Demek ki; insanların bildiği (mesela cep telefonla takip gibi), az bildiği ve hiç bil(e)medikleri dilsel silahlar mevcut. Bilhassa Psiko-linguistiğin ve Nörolojinin kendi içindeki gelişiminin dilin maddesi sayesinde elde edilen şeylerde büyük rol oymadığını söylememiz gerek. Genel olarak baktığımızda dilin maddesi sayesinde üretilen silahları kullananların devletler ya da gizli teşkilatlar olduğunu ya da nispeten dar alanlar olarak kaldığını buna mukabil dilin formundan elde edilen silahların yani kavramsal araçların daha geniş bir taban tarafından ve daha geniş bir alanda kullanıldığını görmekteyiz. İkinci düzeyde yer alan dilin formundan yani dilin ürettiği kavramlar ve daha büyük birim olan metinler ve anlatılar ise; siyasal silah türünün en yaygın şeklini oluşturur. Siyasal kavramların ortaya çıkardıkları manipülasyonlar, siyasal meşruiyetler, inkarlar vb… bu türün her yerde görülen etkileridir. Siyasal kavramların hem yapısı hem de işleyişi hakkında daha önce fikirlerimizi dergimizin muhtelif sayılarında birkaç makalede beyân etmiştik. Bu mesele doğası gereği hakkında uzun uzadıya çalışmaların ortaya konulmasını gerektirir. O hâlde burada siyasal kavramların işleviyle alakalı bir misal vermemiz yeterli olacaktır: İslâm dünyasına yapılan saldırı ve her türlü müdahale öncelikle ve bilhassa dilin argümanları üzerinden yapıldığını söylemek gerek. ‘Taliban’ile ‘Nato’nun aynı semantik değere sahip ol(a)madığı hatırlamak yeterli olur. Irakta atılan kimyasal bombalar, Hiroşima’ya atılanlarla eşdeğer olduğu görülmesine rağmen, grobal bir köye dönmüş olan dünya(!) nezdinde aynı etkileri ortaya çıkarmamıştır.
İmdi asri zamanlarda Dil’in de diğer ilmi disiplinler gibi aynı kaderi paylaştığı, bir araca dönüştürüldüğü söylenemez mi? Söylenemez ise Dili istisna yapan şey ne olacak? Bunun söylenmesi gerek. Sonra; Sosyal bilimler bile artık bir yerlere hizmet etmekle ya da bir projenin parçası olmakla “değer” kazanıyorsa, dilin kendinden menkul bir değer taşıdığı mı öne sürülecek? Dilin siyaset içinde etkileyen mi etkilenen mi olduğu ve bunun nasıl mümkün olduğu vb… sorunların, ortaya konmasıyla siyasal silahların etkilerini anlamak bir anlamda tamamen bir anlamda kısmen mümkün olacaktır.
Yazarla iletişim için [email protected] adresine e posta gönderebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.