2010 Üniversite Yerleştirme Sonuçlarında ÖSYM Fiyaskosu
Merhabalar sevgili arkadaşlar. En sonunda, ÖSYM büyük bir hızla, yerleştirme sonuçlarını açıkladı. Geçen yıldan beri, sınavlara kayıtlar, sınavlar, sınav sonuçları, tercih süresi derken, bu yılki yerleştirme süreci, ek kontenjan süreci dışında tamamlandı.
Herkes istediği bir bölüme yerleşebildi mi? Tabii ki, Hayır!.
Peki, kazananların çoğu istediği bölümü kazandı mı? Yine, Hayır!
Peki, yerleştirme sonuçlarından herkes memnun mu? Yine, kocaman bir HAYIR!!
Son, olarak ÖSYM yerleştirme sonuçlarından memnun mu? Maalesef, Evet!..
İşte, bu noktada, ÖSYM’nin memnun olup, yüzbinlerce adayın memnun olmadığı bir durum varsa, bu durumu sonuna kadar irdelemek gerekiyor.
Yerleştirme sonuçlarına göre, TS-2 puan türünde 8.000’ci olan bir adayın, açıkta kalması nasıl izah edilebilir?
Yine sonuçlara göre, kendi başarı sıralaması 60-70 binlerde olup, 100 bin altına kadar inen bir öğrenci, nasıl olur da bir bölüme yerleşemez?
Bu yıl, yaşanan kaosun tek sorumlusu ÖSYM’dir. Kim ne derse desin, öğrenci yeri gelir başarı sırası yetmez, yanlış tercih yapar, ama ÖSYM’nin bu konuda, kimseyi bir yokuşa sürüklemeye hakkı yoktur.
Bu yıl, sistemi değiştirirken, katsayı farkını azaltırken, ileriye dair, ne kadar düşünüldü?
Hatalı bir kılavuzda, tahmini bir başarı sırası yayımlarken, ne kadar gerçekçi yaklaşıldı, işin ciddiyeti ne kadar önemsendi?
En son yaşanan, yerleştirme sonuçları fiyaskosuna, ÖSYM önceden hazırlıklı mıydı?
ÖSYM’ye daha birçok soru sorma hakkına sahipsiniz, ama hepsinde de maalesef birbirine yakın cevaplar alacaksınız. ÖSYM’nin bu kadar hata içerisinde hiç mi doğrusu mu yok derseniz? Tercih sıralarını 30’a çekmesi, gönderilen tercihlerin tekrar değiştirilmesi ve her yıl olduğu gibi kontenjan artırımında bulunması, bu kadar hata içinde, takdir ettiğimiz doğrularıdır.
Ancak, en baştan hata yapılırsa, siz öğrenciye istediğiniz olanağı sağlayın, onları bilinmez bir yol sürüklemiş olmuyor musunuz?
Bu yıl, kılavuzda yayımlanan 4 yıllık bölümlerin, hiçbir verisi gerçek veri değildi. Orada yazılan, başarı sırası, bir bilgisayar simülasyonunun çalışmasıydı. Yani, o bölüm ne geçen yıl, o puanı, ne de o başarı sırasına sahipti. Sizlere, bölümlerin yanında, puanları ve başarı sıraları olmayan, bomboş bir kılavuz yayımlamamak için, tahmini başarı sıraları yardım etmek istediler. Yardım etmek isterken de, herşeyi de berbat ettiler. Binlerce öğrenci ummadığı bir şekilde açıkta kaldı. İstemedikleri, ancak yazmak zorunda kaldıkları bölümlere yerleştiler.
Peki, bu kadar öğrencinin hakkını kim ödeyecek?
Onlar, öğrenci oldukları için, sistem karşısında, mecbur bir şekilde, boyun mu eğecekler?
ÖSYM, bu yıl alan dışı makasını da daraltarak, bu fiyaskonun da ortaya çıkmasına da yol açmıştır. Elbette ki, her öğrencinin her bölümü okuma özgürlüğü olmalı. Ancak, bu uygulama bir anda değil, bir kamuoyu yoklaması yapılarak, işleme konulması gerekirdi. Yerleştirme sonuçlarında, TM öğrencileri, TS öğrencilerin programına gösterdiği yoğunluk, birçok TS öğrencisini açıkta bıraktı. Zaten, sınırlı bir alana sahip olan TS öğrencilerin, şansları iyice azaldı. MF puan türünde olan adaylarda, yaptıkları iyi matematik netleri ile, TM öğrencilerinden daha iyi başarı sıralarına sahip olarak, tercihte bulundular.
Sonuç olarak, yukarıda belirttiğim gibi, yüksek başarı sıralarına sahip olanlar ve kendi başarı sıralarından çok aşağı inen, birçok öğrenci, bir bölüme dahi yerleşemedi. Kılavuzdaki, “iyimser” başarı sıralamalarına göre tercih yapanlar, çoğu bölüme, aynı anda yüklendiği için, başarı sıraları ve taban puanlar yükseldi. Şimdi, ek kontenjan var diyorlar ama, bu kadar yükselen puanlara göre, yerleşemeyen adaylar nasıl yerleşecek. Biliyorsunuz ki, ek kontenjanda adaylar, kendi puanlarına eşit ve altındaki bölümleri yazma hakkına sahipler.
Buradan ÖSYM’ye sesleniyorum…
Vicdanınız şu an gerçekten rahat mı?
Adayların geleceği ile oynayarak, sebep olduğunuz fiyasko ile gurur duyuyor musunuz?
Yerleştirme sonuçları ile ilgili, “sonuçlarda hata” iddiaları ile ilgili mailler alıyorum. Haklı olarak öğrenciler, ummadıkları tablo karşısında, düşüncelerini dile getiriyorlar. Ben, en son noktada, ÖSYM’den bu kadar yanlış içinde, yerleştirme sonuçlarında hata beklemiyorum. Çünkü, yaptıkları tek olay, sisteme gelen öğrenci sonuçları için, bir tuşa basmalarından ibaretti. Ben, yaşanan fiyaskoyu, birden değişen sistem ve yapılan kılavuz hatasına bağlıyorum. Siz, böyle bir sistemi hemen uygulamaya koyup, “iyimser” başarı sıralarını koyarsanız, her öğrenci, en iyi üniversiteden yüklenmeye başlar ve baraj yükselir. Sonra, bunun sonucunu da maalesef bizler çekeriz. Şayet, bir hata çıkarsa da, kimse dediğim gibi ÖSYM’ye kolay kolay güvenmesin ve hakkını sonuna kadar arasın. Biz de bu konunun takipçisi olacağız.
Önümüzdeki dönemlerde, Ösym’nin bu tür sonuçlara sebebiyet vermemesi için, daha dikkatli, daha özverili, daha çok çalışması şart ki şart. Onlara, önümüzdeki süreçler ile ilgili tavsiyelerde bulunmak istiyorum.
-Yerleştirme sonuçlarında fiyaskoya sebep olarak, hayallerini yıktığınız adayların, geleceğini tamamen karartmak istemiyorsanız, ek kontenjanda “kendi puanınızın üstünde bölüm tercih edememe” şartını kaldırın. Yoksa, zaten çoğu bölüm, ve özellikle vakıf ve Kıbrıs üniversiteleri istenilen düzeyde dolmayacak. Bunu geçen yıl DGS’de yaptınız, LYS’de de yapın.
-Artık, açık bırakmaya yüz tutan, Kimya, Fizik, Biyoloji gibi bölümlerde düzenlemeye gidin. Ya, bu bölümlerin çoğunda formasyonu birlikte verilen programlar uygulayın, ya da farklı alternatifli bölümler açın. Binlerce öğrenci, geleceği olmayan bölümleri seçmeyerek, açıkta kalma ihtimalini de göze almış oluyorlar.
-Kıbrıs Üniversiteleri konusunda da uygulamaya gidilmesi gerekiyor. Kıbrıs’ı seçen, öğrencilerin çoğu, öğretmenlik bölümlerine gidiyor. Diğer bölümler ise açık bırakıyor. Açık oranının azaltılması için, “tam burslu” ve “yüzde elli” burslu kontenjanlarını, imkanlar dahilinde daha fazla arttırın.
-Türkiye’deki vakıf üniversitelerinde, %8 kdv oranını, %1’e indirin. Ücretler konusunda belli bir indirime ve ücretler konusunda da esnek ödeme kolaylıkları sağlayın. Dediğim konular tabii ki, imkan dahilinde ama, sonuçta bu koşullarda da eğitim ücretlerini alacaklar.
-Türkiye’de açık bırakan bir çok programı, “fakülte ortak programı adı altında” alan bölümler olarak alan üniversitelerin sayısını arttırın. Yani, bir öğrenci bu programda, en az 1 yıl ortak ders aldıktan sonra, belli koşulları yerine getirip, o fakülte adı altında istediği bölümde okuyabilsin.
-Önümüzdeki yıl, kılavuzda yayımlanacak, bu yılın gerçek verilerin de en ufak bir hataya dikkat edin. Adayların geleceği ile bir kez daha oynamayın. Yoksa, yine olacakların sorumlusu yalnız siz olursunuz.
Sizlere tercih süreci boyunca, gerek ben ve gerek Aktüel Psikolojisi ailesi olarak tercihlerinizde elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Yaşanan yoğunluktan dolayı, cevap veremediğimiz ya da cevaplarında geç kaldığımız arkadaşlar için ise özür dileklerimizi gönderiyoruz.
Sizler hangi sonucu alırsanız alın, bizlerin gözünde gerçek kazananlarsınız. Kendi emeğinizin ve değerinizin kıymetini bilin ve hayatınıza, hangi koşul ve durumda olursanız olun, farklı bir başlangıç yapmayı deneyin. Çünkü, siz bunu zamanında göze alan, cesur yüreklersiniz. Şimdi, ise kendi yolunuzda, daha da cesur ve emin adımlarla ilerlemelisiniz. Bu hayat, sadece sizin hayatınız, ve geleceğiniz yalnızca sizin..
Hayatta herşey gönlünüzce olsun. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek, hoşçakalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.