Psk. Dan. Yusuf BAYALAN

Psk. Dan. Yusuf BAYALAN

NAMAZ, PANİK ATAK VE MODERN İNSAN

NAMAZ, PANİK ATAK VE MODERN İNSAN

Bir psikoterapistin, zorlandığını hissettiği durumlar arasında, ”sizce bu nasıl olur?” ya da “ne yapmalıyım?” tarzında sorular önemli yer tutar.  Burada danışan, sorumluluğu karşı tarafa havale etmekte, yükünü hafifletmekte ve kendi içindeki çatışmadan kurtulmayı talep etmektedir. Genelde de beklenilen/umulan cevap “zaten duymak istenilen” cevaptır. Burada danışan aslında terapistine şöyle der: bana öyle bir şey söyle ki bu zaten benim duymak istediğim şey olsun. Bununla birlikte terapisti iki arada bir derede bırakan sorular da vardır. Benim için buna dönük en ilginç sorulardan biri “Namaz kılmak panik atağı azaltır mı?” oldu.

Bir psikoterapist, insan olduğu için belli dini algıya, inanç sistemine, felsefi düşünceye vb. sahip olabilir. Ancak yapmaması gereken en önemli şeylerden biri, danışanına kendi inanç sistemini bir çözüm önerisi olarak sunmak, ya da danışanın kararlarını kişisel değer yargısıyla değerlendirmektir. Dolayısıyla bana yönlendirilen soruyu terapi seansımda, ifade ettiğim temel yaklaşım doğrultusunda ele aldım. Ancak sorunun, kendisini mühim kılan çok daha önemli bir boyutu vardı: Bu sorunun sorulabilir olması! Danışanlar/hastalar toplumun psikolojik gidişatına dair çok önemli verileri içlerinde barındırırlar. Bir toplumun içinde bulunduğu ya da yöneldiği bakış açısına dair en önemli veriler belki de psikolojik destek alan, almak zorunda kalan insanlardan elde edilir. Çünkü onlar, ortalama insanın ortalama durumda gizlediği, üstünü örttüğü pek çok işareti size sunarlar. Bu açıdan danışanımın sorusu son derece önemliydi.

Her insan karşılaştığı problemlerin çözümü için çeşitli arayışlara(hiçbir şey yapmamak da olabilir bu) girişir. Bu arayışlar olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurur. Burada problemi yaşayan kişi, problemin kendisi ve probleme dönük üretilen çözüm yöntemi, üzerinde dikkatle durulması gereken boyutlardır. Panik atak problemini yaşayan kişi zamane insanıdır; yani içinde bulunduğumuz dünyanın verileriyle/iklimiyle, algısıyla, bakış açısıyla kısaca zeitgeistiyle bakan, değerlendiren, yorum yapan ve eyleme geçen insandır. Bu açıdan o insan aslında biziz ya da bizim bir parçamız, yönümüzdür. Bu insanın yaşadığı problemin de zamaneliği son derece önemlidir. Çünkü çağımız “kaygı çağı”dır ve panik atak da temeldeki kaygının dile gelme şekillerinden biridir. Zamanımızın kaygılı insanının çözüm yöntemini anlamaya çalışmak, yani bize dair olanı anlamaya çalışmak kendini tanımayı dert edinenlerin en önemli uğraşlarından biridir.

Psikoterapi, zamanımızda psikolojik problemlere dönük üretilen en etkin çözüm yöntemlerinden biri olduğu için danışanım panik atağının çaresi olarak psikoterapiyi görmüştü. Ama din de danışanımın hayatında belirli bir şekilde var olan, belirli bir yerde duran(danışanım Cuma namazlarına giden, oruç tutan; onun dışında çok dindar olmayan biridir)  olgudur. Ve danışanım doğal olarak psikoterapi seansına “din”i getirmiş oldu; çünkü psikoterapiye, insana dair her şeyin gelmesi mümkün ve beklenilendir.

Namaz, panik atak ya da başka bir hastalığa çare olur mu? Bu soru bir alime sorulmuş olsaydı muhtemelen şu meyanda cevap alınırdı: “Allah hastalığı ve şifayı yaratan sonsuz güç ve kudret sahibidir. O’nun için bir şeyin olması “ol” demesinden ibarettir. O’nun izni olmadan yaprak bile kımıldamaz. O merhametli ve çok yüzedir. Bu yüzden namaz ve dua ile Allah’tan şifa istenirse, ve Allah da bunu dilerse insan tüm hastalıklardan kurtulabilir.” Bu cevap tabii ki müslümanca bakış açısından doğrudur ve yerindedir. Ancak benim açımdan mesele, Allah’ın insana yardım etmesi ve duanın önemi(muhakkak ki bunlar da çok çok önemli meselelerdir) değildir. Mesele, zamane insanının dine yaklaşım biçimidir.

Bir insanın “müslümanca yaşamanın psikolojik problemlerle ilişkisi nedir/nasıldır?” sorusu ile “namaz panik atağa iyi gelir mi?” sorusu arasında, kendini konumlandırma, anlamlandırma açısından çok ciddi mesafe vardır. İkinci soru tam da zamane insanının sorusudur. Çünkü zamane insanı pragmatik/çıkarcıdır; yani ona göre bir şey hedefe götürüyorsa işe yarar götürmüyorsa işe yaramazdır. Buna din de dahildir. Oysa din hiç bir şekilde kendini böyle tanımlamaz. Din bir orjin, merkezdir; yani insan kendini dine göre tanımlar; yaptıklarının iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğunu dine göre belirler. Modern insana göre ise hayatın merkezinde kendisi vardır. Kendi dışındaki her şey işine yaradığı oranda değerlidir. Bu açıdan, panik atağa etkisi açısından “nefes egzersizi” ile “namaz kılma” arasındaki önem farkını işe yararlılığı belirleyecektir.  Modern insanın dine karşı takındığı tavır her şey için geçerlidir: Ne işe yarayacak? Misafir ağırlamanın bir “karı” yoksa uğraşmaya ne gerek var. Kendisine dokunmuyorsa, yılanın yapıp ettikleri modern insanın umrunda değildir.

Modern insan otantik/sahici, derinlikli ve kalıcı olandan uzaktır. Gelip geçici olan onun daha çok tercih ettiği olmaktadır. En derinde yatan ihtiyaç ve duygularından ziyade yüzeyde hissettikleri önemlidir.

Modern insan en nihayetinde hızlıdır; üç beş rekatla panik atağından kurtulma düşüncesi ona çekici gelmektedir.

Peki namaz panik atağa iyi gelir mi? Hayır! Çünkü namaz, bir bütünün parçasıdır ve parça bütünden ayrı düşünülemez. Namaz, kendini “araç” olarak gören zihinlere “kar” getirmez!!!

Mavi Nokta Psikolojik Danışma Merkezi

www.yusufbayalan.com

Bu yazı toplam 5804 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Psk. Dan. Yusuf BAYALAN Arşivi