Modern tıp, alternatif tıp ve ‘malum’ kafa karışıklığı…
Niçin düşüncelerimiz, ip yumağı misali dolanır, durur? Neden düğümleri çözmek, onca zaman alır da insanlar sağa sola savrulur?
Günlük hayatta, sık kullandığımız bir tabirdir, kafa karışıklığı.
Bazen mikserle çırpılmış gibi, bazen de arapsaçı gibi kafamızın karıştığını söyler durur, bu durumda da kimse yanımıza yaklaşmasın, ses etmesin diye sosyal hayattan, yakın çevremizden hatta işimizden gücümüzden bile kopar gideriz.
Kafamız karıştığında, doğru ile yanlış arasındaki ayrımı yapamayız, hangi yolu tercih edeceğimizi bilemeyiz, yani kararsız kalırız.
Af buyurun, ‘aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık’ durumudur, kafa karışıklığı.
Zihin sürekli meşguldür, konsantre olamaz; ruhumuz ise firardadır, evine, ait olduğu yere pek uğramaz.
Peki, nedir kafa karışıklığını meydana getiren? Niçin düşüncelerimiz, ip yumağı misali dolanır, durur? Neden düğümleri çözmek, onca zaman alır da insanlar sağa sola savrulur?
Bu dertten ben de muzdarip olduğum için günler boyunca benzer soruları sordum durdum. Hani ‘dünyanın her yerinde’ ya da ‘dünyanın hiçbir yerinde’ diye başlayan cümleler vardır ya o kadar global bir yaklaşım sergileyemeyeceğim ama yaşadığımız topraklar adına ilginç tespitlerde bulundum, izin verirseniz sizlerle paylaşmak isterim.
Anladığım kadarıyla en büyük tehlike kutuplaşma! Bazıları kendine birer adacık bulmuş ve etrafını çepeçevre saran denizle avunmuş. Sadece orada yiyip içmeyi, sadece orada kalmayı yeğlemiş.
‘Acaba etrafta başka adalar var mı? Diğer adalarla arama köprü kursam nasıl olur?’ diye düşünen, böyle bir arayışa giren fazla yok. Sahip oldukları fikirleri kendilerine göre yeterince tatmin edici buldukları için diğerlerinin ne düşündüğü önemli değil!
Zaten bugün geldiğimiz noktada ‘Benim ağzımdan çıkan mutlak doğrudur, ötekiler yalan dolan’ zihniyeti kafamızı karıştıran. Bu zihniyettekiler, kendilerinden son derece emin, kaya gibi sertler, eğilip bükülmeye, azıcık yerlerinden kımıldamaya gelemezler.
Farkında mısınız; çevremizde, birbirinden uzakta, zıt kutuplarda, değişimi ve gelişimi reddeden binlerce adacık var. Hangisinin peşinden gideceğimizi şaşırıyoruz, hâl böyle olunca kafamız karışıyor, üstelik adada bulunanlar öyle dik duruyorlar ki burunlarından asla kıl alınmıyor.
Medyanın da etkisiyle en bariz biçimde sağlık sektöründe yaşanıyor bahsetmiş olduğum durum. Bir yanda modern tıp, diğer yanda alternatif tıp var, ortada ise keskin mi keskin bir bıçak!
Modern tıpçılar, otu böceği falan asla geçerli tedavi yöntemi olarak kabul etmiyor hatta küçümsüyorlar. Üstüne üstlük onlara göre bu tür yöntemlerle uğraşanlar, birer şarlatan!
Net bir biçimde ifade etmeliyim ki, ben bu yaklaşımı doğru bulmuyorum çünkü geldiğimiz seviyenin temelini oluşturuyor, konvansiyonel yöntemler. Geçmişe ait tüm tedavi yöntemlerini dışlamak, kendi gerçeğimizi hiçe saymak demek bir anlamda.
Gel gelelim bazı alternatif tıpçıların, modern tıbba yaklaşımı, neredeyse aynı. Onlar da modern tıbbın bizleri daha beter hasta ettiğini, şifanın tamamen doğal yöntemlerde saklı olduğunu iddia ediyorlar ki bana göre bu düşünce sistematiği de doğru değil.
Niçin sahip olduğumuz teknolojiden faydalanarak şifa aramayalım? Tıp biliminin yıllar boyunca süren emeğini görmezden, duymazdan, bilmezden gelip tabiri caizse üç maymunu oynayalım?
İşte bu noktada halkın da kafası karışıyor, haklı olarak.
Birbirinden kilometrelerce uzaktaymış gibi görünen düşünce yapıları aslında özlerinde aynı, gelin görün ki o bilgileri sunanlar, kendilerini ön plana çıkarma eğiliminde oldukları için kafa karıştırıyorlar, farkında olmadan.
Ne diyorum biliyor musunuz! Keşke orta noktada buluşulsa, keşke adacıklar, birbirlerine halat uzatıp yakınlaşsa... Kim bilir belki de ihtiyaç duymadığımız için sözlükten bile çıkartırız ‘malum’ tabirin anlamını...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.