Fatih Kılıçarslan

Fatih Kılıçarslan

Mitolojik İntihar Olayının Analizi

Mitolojik İntihar Olayının Analizi

Psikiyatrik araştırmalara göre, çoğu insanın bilinçaltında, geride bıraktığı insanlara bir mesaj bırakmak ve onlara acı çektirmeyi düşünerek gerçekleştirdiği eylem, özellikle uzun süreli depresyon halindeki insanların çektikleri acıları dindirmek ve çaresizliklerine son vermek için düşündükleri çözüm yoludur.

Çoğu kişi intihar etmeyi düşündüğü anda, gerçek çözümün bu olmadığının, hatta bunun bir çözüm olmadığının farkında olsa dahi, başka bir çıkış yolu göremediği için bunu uygun görür. (İtü-sözlük)

Ülkemizin kamuoyunu sarsan, annesinin vefatı üzerine dört kardeşin intihar girişimi, intiharın bireylerin yaşamı için tehdit oluşturmaya sürdürdüğünün en yakın somut örneğini oluşturuyordu.

Kentin tanınmış simalarından Kahramanmaraş Barosu’na üye 64 yaşındaki Avukat Necdet Sağocak ile ikinci evliliğini Kahramanmaraş’ta yetişkin 4 kardeşin intihar etmesinin ardından “Anneye hastalık derecesinde düşkünlük” çıktı. Sosyal çevreleri olmayıp, avukat babayla da iletişimleri kopuk olan 4 kardeşin hayatta tek bağları olarak anneleri bir hafta önce ölen Neyran Sağocak’ı gördüğü ve “O ölürse biz de ölürüz” diyerek intihar  ettikleri anlaşıldı

Türkiye, önceki gece 4 kardeşin toplu intiharıyla sarsıldı. Kardeşler, Kahramanmaraş’ın merkeze bağlı Dereli Köyü Alıçsekisi mevkiindeki bağ  evinde kendilerini asarak intihar etti. İddiaya göre, bu hazin öykü şöyle yaşandı: Kentin tanınmış simalarından Kahramanmaraş Barosu’na üye 64  yaşındaki Avukat Necdet Sağocak ile ikinci evliliğini yapan 63 yaşındaki heykeltıraş Neyran Sağocak’ın bu evlilikten 2’si kız 4 çocukları oldu. Daha  önceki evliliğinden de 2 çocuğu bulunan Neyran Sağocak ile eşi, tarih, felsefe ve mitolojiye düşkünlükleri nedeniyle çocuklarına Raden, Beraris,  Rulin ve Sajen adlarını verdiler. Sosyal çevreden uzak büyüyen ve hayatta tek bağları anneleri olan 4 kardeşten Beraris ile Raden üniversite  eğitimi aldı. Diğerleri de üniversiteye hazırlanırken geçtiğimiz ocak ayında astıma bağlı nefes darlığı rahatsızlığı nedeniyle fenalaşan anneleri Neyran Sağocak, tedavi için İstanbul’a götürüldü. 5 ayrı hastanede kontrol edilen Neyran Hanım, tedavisi için İstanbul’da kaldı, çocukları da  İstanbul’a gidip annelerini yalnız bırakmadı. Annelerinin durumunun ağır olmasından etkilenen 31 yaşındaki Raden, 26 yaşındaki Beraris ile kız  kardeşleri 30 yaşındaki Rulin ve 27 yaşındaki Sajen Sağocak, iletişimleri zayıf olduğu babalarına “Annemiz ölürse biz de ölürüz” dedi. Hastalık  derecesinde düşkün oldukları annelerinin rahatsızlığının artması üzerine psikolojileri bozulan 4 kardeş, 15 Nisan’da anneleri ölünce yıkıldı. Neyran  Sağocak’ın ailesinin İstanbul’da yaşaması nedeniyle cenazesi de Karacaahmet’te toprağa verildi.

Hayattaki tek varlıklarını kaybeden 4 kardeş, annelerini toprağa verdikten sonra aynı gün, İstanbul’da konakladıkları otel odasında alkolle birlikte  çok sayıda uyku ilacı içti. Yaklaşık 10 saat sonra uyanan kardeşler, gittikleri ormanlık alanda da intihar etmek isteyince annelerinin ilk eşinden olan  üvey ablaları Berja tarafından ikna edildi. Gelişmelerden haberdar edilen baba Necdet Sağocak, tanıdık bir psikologla görüşerek ne yapması  gerektiğini sordu. Psikolog tavsiyesi ile sakinleştirici ilaç alıp, çocuklarının içtiği kolalı içeceklere attı. İlaçların etkisiyle sık sık uyuyan çocuklar,  birkaç gün sonra bu durumu fark edince babalarının verdiği içecekleri içmemeye başladı. Cenaze işlemleri tamamlandıktan sonra 4 kardeş,  babalarıyla Kahramanmaraş’a döndü, ancak “Bu evde annemizin hatırası var, kalamayız” diyerek bağ evine yerleşti. Çocukları intihar eğilimi  nedeniyle evdeki ruhsatlı tabancayı gizleyip, intihar edebilecekleri malzemeleri ortadan kaldırdı. Avukat baba, işte olduğu sırada sık sık bağ evinin bekçisi Hayri Tepebaşılı’dan çocuklarını takip ettirip durumlarını sordu, olay günü de  çocuklarından birinin cep telefonuna “İntihar ederseniz işte o zaman anneniz ölür” diye mesaj attı. Bu mesaja öfkelendiği anlaşılan 4 kardeşin 3’ü  cep telefonlarını kırıp attı. Akşam üzeri bağevinde yemek yiyen kardeşler, Beraris’e ait otomobilin kapılarını açıp yüksek sesle müzik dinlemeye  başladı. Ardından 4 kardeşten kız olan Sajen, evin arka tarafındaki kulübede, erkek olan Beraris, evin giriş bölümündeki holde, Raden evin sağ  tarafında bulunan küçük kulübede ve kız olan Rulin de evin girişinde iple kendini astı. Bu arada baba Necdet Sağocak, görevli Hayri Tepebaşılı’yı  arayarak çocukları kontrol etmesini istedi. Tepebaşılı, girişte ilk cesedi ardından da diğerlerini görünce şoka girdi ve önce jandarmayı, sonra  babayı aradı.

Av. Necdet Sağocak’ın birlikte çalıştığı meslektaşı Emine Ağaoğlu da, çocukların annelerine çok düşkün olduğunu belirterek, “Bunlar eğitimli  çocuklar, ailelerine ve özellikle annelerine çok düşkündüler. Anneleri öldükten sonra da psikolojileri bozuldu. Biri bir karar verdiği zaman diğeri  buna uyar. Çok üzgünüz, intiharlarda başka bir neden aramaya gerek yok. Çocukların annelerine aşırı düşkünlüğünden başka bir sorun yok” diye  konuştu.

Psiko-sosyal analiz

Hazin, trajedi ve sıra dışı intihar öyküsünü paylaştığımız olay genellikle yurt dışında hastalıklı tarikatlarda görülen biçimine rağmen bu olay patolojik  aile sistemi özelliğini açıkça ortaya koymaktadır. Baba Necdet Sağocak ,“Dördünün de anneleri Neyran’a aşırı bir ilgi ve bağlılıkları vardı. Benimle  iletişimleri zayıftı. Hep annelerine yöneldiler, ben kendime çekmeye çalıştımsa da bunu hiç başaramadım. Benimle zaman zaman sadece Beraris ve  Saje konuşurdu.” diyerek aile içi ilişki sistemi hakkında bir fikir veriyordu. Aile sistem ilişkisinde koalisyon, işbirliği karı-koca arasında kurulması  gerekirken bu aile sisteminde baba dışarıda bırakılarak anne-çocuklar arasında kurulmuştu. Çocukların anneleriyle bağımlı ilişki kurmaları, annelerinden ayrışmamaları adeta annelerinin göbek bağı koparılmadan çocuklarıyla koruyucu ve  bağımlı ilişkiler içersinde olduğu gerçeğini adını vermeyen bir kadın komşusu, “Neyran Hanım tam bir İstanbul hanımefendisiydi. Çocukları ona  karşı aşırı bağlı ve saygılıydı. Hiç bir zaman annelerine ‘Sen’ diye hitap etmediler, hep ‘Siz’ derlerdi. Çocukların dünyada iletişim kurduğu tek insan  anneleriydi. Çocukları hemen hiç görmezdik. Annelerini kaybetmek onlara zor geldi. Çünkü hayattaki tek bağlarını kaybettiler. Bu olayda başka bir  sosyal, ideoloji veya tarikat gibi bir bağ yok ve aranmamalı. Tek neden çocukların annelerine hastalık derecesinde düşkünlükleridir.” sözleriyle  bağımlı ilişkisinin patolojik boyutunu ortaya koyuyordu.

Özellikle çocuklarının sosyalleşme sürecinde sağlıksız gelişim gösterdikleri, çocuklar annesinden ayrışamayarak farklı bireyselliklerini ortaya  koyamamaları, yaşamda var olabilmeleri için temel güven duygusunu yetişkin olmalarına rağmen anneleriyle kurdukları ilişki üzerinden  sağlamaları, annenin vefatı üzerine varoluşsal sorun yaşayarak depresyona girmelerine yol açmıştır. Çocuklarının kişilik gelişimlerinde sorunlara paralel duygusal düzeyde çökkünlük, çaresizlik, mutsuzluk ve yaşama anlam katamama, geleceklerine  kaygıyla bakma intihar düşüncesine sürüklemiştir. Çocukların başarısız intihar girişimlerine rağmen yeterli düzeyde klinik tedavi desteği  alamamaları maalesef son girişimlerini ölümle sonuçlandırmıştır.

İçinde yaşadığımız toplumda bireyleri intiharlardan korumaya ve önlemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi gereği ile birlikte, toplumun bilinçlendirilmesi özellikle sağlıklı aile içi ilişkilerin oluşumunda ebeveynlerin profesyonel meslek elemanlarınca desteklenmesi gereği ortadadır.

Bu yazı toplam 14742 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Kılıçarslan Arşivi