İsrail Katliamlarının Psikodinamik Arkaplanı
Yahudi asıllı Psikanalist Sigmund Freud bir sözünde der ki; “İnsan Davranışlarında determinizm vardır ve hiçbir şey tesadüf değildir” Yani her davranışın her tespitin ve her ifadenin mutlaka dayandığı bir gerekçe vardır. Freud’un neden sonuç olgusallığını esas alarak yine Freud’un aşağıda ki tespitini C. Gustavt Jung’un düşünceleriyle harmanlayarak kendi içinde tutarlı bir sonuca ulaşmaya çalışalım. Zira bu yaklaşım İsrail’in uyguladığı devlet terörünün psikolojik izahı için önemli karşılaştırma olacaktır.
Freud Der ki: İnsan davranışlarının oluşmasında en güçlü belirleyen bireysel bilinçaltıdır. Bireysel bilinçaltında birikmiş enerjinin kaynağı ise cinsellik ve saldırganlıktır. Bu yönüyle cinsellik ve saldırganlığı tüm davranışlarımızın en güçlü tetikleyicisi olarak görür. Carl Gustavt JUNG ise “Bireysel bilinçaltı davranışlarımızı etkiliyor olsa bile tek başına yeterli değil” der. Bireysel bilinçaltıyla beraber Ortak (Genetik, Irksal) Bilinçaltının da çok büyük bir işlevi olduğu tezini ileri sürer.
Bu iki düşünceyi yan yana getirdiğimizde şu sonuca ulaşmak mümkün:
Freud Yahudi asıllı bir ruhbilimcidir. Davranışların en büyük tetikleyicisi olarak saldırganlık olgusunu savunur. Freud’un “İnsan davranışlarında determinizm vardır” düşüncesiyle saldırganlığı yan yana getirdiğimizde “Freud neden saldırganlığı şiddetli bir etkileyen olarak düşündü” sorusu akla gelir. Bu sorunun cevabını da Jung’un tespitiyle ifade etmeye çalıştığımızda kendi içinde tutarlı bir sonuç ortaya çıkar. Jung bireysel bilinçaltıyla yetinmeyerek ırksal bir bilinçaltının varlığını savunur. Bu düşünceyi esas aldığımızda Freud’un kuramında ırksal bir bilinçaltı etkileyeninden bahsetmek mümkündür.
Saldırganlık hepimizin içinde ve günlük yaşamımızda birçok alanı etkileyen bir dürtüdür. Amacımız Freud’un saldırganlık tespitini buruşturup çöpe atmak yada değersizleştirmek değil. Burada altı çizilmesi gereken nokta SALDIRGANLIK olgusunun Freud’un kuramında (Psikanalizde) çok geniş bir yer işgal etmesi ve şiddetli bir şekilde dillendirilmesidir. Aynı zamanda bu kavram davranışların oluşumunda çok güçlü bir tetikleyen olarak kabul edilmektedir.
Freud'a göre insanların ilkel benliğinde başkalarını yok edici dürtüler vardır. Bununla beraber doğuştan gelen ölüm korkusu; insanları, kendisini ve başkalarını yok etmeye yani saldırganlığa iter. Daha sonra toplumsal kurallar (süper ego) bu dürtülerin kontrol edilmesini sağlar. Ancak bilinçaltında biriken enerji fazlaysa bu direnç çizgisini aşar ve bilinç düzeyine çıkarak hayat bulur.
Freud bu ilişkilendirmeleri bireysel doğuştan gelişe bağlı olarak düşünse de Jung’un ortak (ırksal) bilinçaltı iddiası da Ruh Bilimin ciddiye aldığı ve önemsediği bir açılımdır.
İsrail devlet terörü işleyerek binlerce masum insanı yıllardır katlediyor. Barışı istese ve bunun için bir adım atsa çevre ülkeler iki adım atabilir. Çünkü Tarih bize barışın çoğunlukla güçlü devletler tarafından yaşanabilir kıldığını gösteriyor. Zayıfın yapabilecekleri sınırlıdır. Güçlü olduğu halde İsrail devleti neden cinayet işlemeye ve sabıkasını kanla yazmaya devam etsin. Bunu Psikolojik açıdan ele almaya çalıştık.
Konuyu bireysel ve ırksal bilinçaltı çerçevesinde ele aldığımızda İsrail oğullarının tarih boyunca uğradıkları bir çok sürgün onların yerleşik bir toplum olmalarını sürekli engellemiştir. Bir Yahudi açısından en büyük sorun yerleşim (kampüs) sorunudur. 1948 de kurulan devletle bu sorun büyük oranda aşıldı. Ancak bu sorunun aşılmasıyla beraber ırksal bilinçaltında birikmiş olan tekrar sürgün olma korkusu devlet terörünü tetikliyor. İsrail oğullarının toplumsal bilinçaltında birikmiş ve kaynağı çok eski tarihlere dayanan bir saldırgan dürtü var. Bu dürtü İsrail oğullarını paradoksal, zıt (ambivalans) tepkiye yöneltiyor. Toplumsal bilinçaltının etkilediği ama bireysel bilinçaltını bastırabilen yada kontrol edebilen - Ben olgusu güçlü- Yahudiler; dürüst tüccar, iyi patron, sakin komşu, bilimsel çalışmalarda kaşif, entelektüel alanda yeni paradigma oluşturan ve teknolojik alanda önemli gelişmelere öncelik eden…vb şekilde karşımıza çıkıyor. Dünyada önemli dönüşüm yapan bir çok kişi yahudidir. Freud, Karl Marx, Darvin, Einstein vb... Toplumsal bilinçaltının etkilediği ancak bireysel bilinçaltını bastıramayan Yahudiler ise İsrail’e yerleşerek saldırganlıklarını icra imkanını bulabiliyor. Sonuç herkesin gördüğü gibi 10 yıllardır binlerce masum insan öldürülüyor.
Bu son katliamda uluslararası hukukun çiğnenmesi, silahsız ve yardım gönüllülerine yönelik gerçekleşen katliam, haydut tavırlar, korsan tutum, teknik açıdan izah edilemeyen durumlardır. Bu son saldırganlığın entellektüel karşlığı yok, rasyonalite bunu izahta işlevsiz kalıyor Geride, bu katliamları antropolojik ve psiko-sosyal açıdan izah etmek kalıyor. O da:
"İşlenen katliamların psikolojik açıdan en büyük etkileyeni İsrail oğullarının toplumsal bilinçaltında biriken saldırganlık dürtüsüdür. Özetle Irksal bilinçaltındaki saldırgan enerji bugünkü katliamların psikolojik izahı olarak düşünülebilir. Bir Yahudi olan Freud bu etkinin bireysel boyutunu kuramına geniş bir şekilde yansıtarak genetik bilinçaltının ilk itirafını yapan kişidir demek abartılı bir haksızlık olmaz."
Not: Daha önce İsrail'in gazzeye yönelik saldırısı sırasında kaleme almış olduğum bu yazıyı tekrar yayımlamak durumunda kaldım. Yazarken İsrail'in tekrar barbarca bir katliama teşebbüs edebileceğini düşünmediğim için bu yazınında tekrar yayımlanacağını tahmin etmemiştim. Ancak görünen o ki İsrail barbarca tutumunu sergiledikçe bu metin yinelenme ihtiyacı duyarak mükerrer yayımlamalara gebedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.