Bir Meslek Olarak Polis Psikolojisi
Polislerimize İthafen
Geçtiğimiz hafta polis haftasıydı. Çeşitli kutlama programlarının yanı sıra yazılı ve görsel basında da polislerimize yönelik kutlama mesajları ve klipler yayınlandı. Böylesi anlamlı bir zamanda belki eksik olan yön, polislerimizin sıkıntı ve ihtiyaçlarını irdelemek ve çözüm yolları üretmekti.
Bilmiyorum fark ettiniz mi, son zamanlarda emniyet camiasının değerli üyelerine ilişkin haberler 3. sayfadan cinnet, cinayet, aile içi şiddet haberleri. Malımızı ve canımızı emanet ettiğimiz emniyet mensuplarını bu noktaya getiren sebepler neler olabilir?
Sabit mesai saatleri yok örneğin. Her an her saniye göreve çağırılabiliyorlar. Belki mesleğin gereği ama ister istemez baskı yaratıyor bu durum. Buna bağlı olarak maaşların düzenlenmesi gerekiyor. Çok ama çok önemli, fakat es geçilmiş.
Meslekte hiyerarşik sıralama sıkıntılı. Çalışma zamanına bağlı olarak ast-üst ilişkilendirilmiş. Bakıyorsunuz 4 yıllık fakülte mezunu kapıda görevli, onun üstünün eğitim seviyesi daha düşük. Bu durum sadece psikolojik açıdan bireyleri zorlamaz, anlayış farklılıkları doğabilir ve işleyiş de sıkıntıya girebilir.
Daha derinliğine girdiğinizde farklı baskılar da öne çıkıyor; rüşvet söylentileri ve dışarıdan gelebilecek olası tehditler gibi. Tüm bunlara geçim derdini de ekleyecek olursak empati kurmak hayli güç. Genel anlamda bu konularda gerekli iyileştirmelerin yapılması şarttır.
Son olarak bizlere de küçük bir eleştiri buradan:
Yabancı filmlerde polis kapıyı çaldığında bu gayet normal bir durumdur, kapıyı açan vatandaş gayet normal bir biçimde buyur eder… vs. Türk filmlerinde ise durum tam tersidir. Evin hanımı ya da beyi daha ayağa kalkar kalkmaz gerilim müziği çalmaya başlar fonda, bizler de anlarız evet kapıyı çalan polistir. Yolda, trafikte de öyle değil midir? Bunun adı korku değildir de nedir? Bizler polisten korkarız… Üniformasının altında onun da bizler gibi bir insan olduğunu, daha da önemlisi polisin her zaman ve her şartta bizi korumakla görevli olduğunu unutuyoruz sanırım.