Kuramlar Çerçevesinde Psikolojik Danışman Tutumları
Psikolojik danışma süreci içerisinde yardım için başvuran bireylerin sahip oldukları değerler, beklentiler, tutumlar ve kişilik özellikleri danışma sürecinin işleyişi ve verimliliği için ne kadar önemli ise psikolojik danışmanın da sayılan bu özellikleri danışma sürecini olumlu ve/veya olumsuz etkileyebilmektedir.
Psikolojik danışma kuramlarını incelediğimizde danışan-danışman arasındaki ilişkilerin niteliğine (az yada çok) dikkat çekilmektedir.
Örneğin Carl Rogers’ın öncülüğünü üstlendiği bir psikolojik danışma kuramı olan “Birey merkezli terapi”de sürecin olumlu yönde ilerleyebilmesi için psikolojik danışmanın sahip olması, sergilemesi gereken tutumları saydamlık-içtenlik, koşulsuz kabul ve saygı, son olarak da empatik anlayış olarak sıralanmıştır. Bu tutumlara bağlı olarak oluşturulan ilişkinin niteliği değişim için uyarıcı niteliği üstlenmektedir.
Bu kuramın yanı sıra “Varoluşçu terapi, Gestalt terapi” ve “Davranışçı terapide” de danışmanın tutumlarının önemli olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle Gestalt terapi yaklaşımında kullanılacak tekniklerden çok psikolojik danışmanın tutumları değişim için önemli olduğu vurgulanmaktadır. Fakat belirtilen bu yaklaşımlardan Davranışçı terapi yaklaşımında tutumların, danışanın terapiye kendini açması adına önemli olduğu fakat değişim için yeterli olmadığı, bu tutumların yanı sıra özel davranışçı tekniklerin kullanılması gerektiği üzerinde durulmuştur.
Bu psikolojik danışma kuramları çerçevesinde bir psikolojik danışmanın sahip olduğu tutumların, beklentilerin, kültürel özelliklerin ve kişilik özelliklerinin danışma sürecini etkilediğine dair şöyle bir örnekle üzerinde durulabilir:
Kendine ve diğer insanlara güvenmeyen, herhangi bir işe başladıktan sonra o işi tamamlayamayacağına veya başaramayacağına ilişkin düşünce ve önyargıları olan bir birey yardım için psikolojik danışmana başvurduğunu düşünelim. Bu danışan kendine ve diğer insanlara güvenmediğinden psikolojik danışmana da güvenmeyecektir. Kendini açma davranışı yolunda “direnç” gösterecektir. Fakat onu her haliyle kabul eden yani koşulsuz kabul ve saygı gösteren, ona karşı maskelerini indiren, saydam ve içten olan bir psikolojik danışmanı karşısında gördüğünde kendini açma davranışı yolunda gösterdiği direnç aşınacak çoğu zaman bu davranış kırılacaktır. Bunun yanı sıra yapacağı işlerde başarılı olacağına ilişkin inancı olan en azından inançlı olduğunu göstererek “model olarak” onun değişimi için kendi tutumları ile yol açmış olur.
Bunun yanı sıra psikolojik danışmanın da tamamıyla önyargılardan sıyrılmış olması beklenemez. Örneğin eşcinsellere karşı olumsuz duygular ve tutumlar içinde olan bir psikolojik danışman bir eşcinselle, önyargılarına rağmen, danışma sürecine girecek olursa danışana yarar sağlamanın yanı sıra zarar verme eğiliminde bulunabilir. Özellikle transferan olarak görülebilir Böylesi bir durumda yapılması gereken “refere” hizmetini kullanarak danışanı başka bir meslektaşımıza yönlendirmek olmalıdır.
Toparlayacak olursak: Kuramlar çerçevesinde ve güncel olaylarla bağlantılı olarak bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda danışmaya gelen danışanların tutumları, beklentileri önemli olduğu kadar, hatta bazen daha fazla, psikolojik danışmanın tutumları da bir o kadar önemli ve sürecin işleyişi adına önemli bir etkendir.
Kaynaklar:
*Psikolojik Danışma, Psikoterapi Kuramlar, Dr. Gerald COREY çeviri Dr. Tuncay ERGENE
*Psikanaliz ve Sonrası, Engin GEÇTAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.