Kişilik Kuramları Üzerine Bir Sentez
Ben kişiliğin oluşmasında ne çevrenin tek başına ne de kalıtımın tek başına etkili olduğunu düşünmüyorum. Kişiliğin oluşumunda kalıtımla gelen biyolojik kökenli özelliklerin etkili olduğunu, bu özelliklerin genel-geçer bir kişilik oluşturduğunu; çevreninde bu kişiliğin ayrıntılarını çizdiğini, doğuştan gelen eğilimlerin yönünü belirlediğini düşünüyorum. Adler de insanların doğuştan aşağılık duygusuna sahip olduklarını, toplumsal ilginin doğuştan var olduğunu söyler. Aynı zamanda Adler’in kuramında çevre de çok önemlidir. Adler’e göre insan sosyal bir varlıktır. İnsanın kişiler arası ilişkilerde gösterdiği tepkilere öncelikle önem verilir. Adler çevrenin kişilik üzerinde özellikle ile üzerinde durmuştur. Çocuklukla anne-baba tutumları,kardeşlerin varlığı, aile içi ilişkiler Adler’e göre önemli etkenlerdir.
Jung’un kişilik kuramında da kalıtım ve çevre önemlidir. Jung da insanların doğuştan arketiplere sahip olduklarını ve çevreyle etkileşimleriyle bu arketiplerin şekillendiklerini söyler. Ona göre her çocuk doğuştan anne arketipini getirir, kendi annesiyle etkileşime başladıktan sonra bireysel farklılıklar oluşur. Jung doğuştan getirilen bu arketiplerin çevreyle (anne,baba,öğretmen vb.) etkileşimle biçimlendiğini söyler.
Kişiliğin oluşumunda etkili olan faktörleri ele aldığımızda benim bakış açım Adler ve Jung’un kuramlarıyla aynı doğrultudadır.
Freud kişilik gelişiminde ilk 5-6 yılın çok önemli olduğunu söyler. Bence de kişilik oluşumunda çocukluk yaşantıları çok önemlidir. Ama Freud daha çok çocuğun cinsel gelişim süresince anneye yada babaya karşı tutku geliştirmesi üzerinde durmuş. Bence önemli 0olan çocuğun bu ilk 5 yıldaki öğrenmeleridir. İnsan yaşamında ilk 5-6 yıl hayatı keşif dönemidir,öğrenmenin en fazla olduğu dönemdir. Kişi bu dönemi aile içinde geçirir, aile çocuğu yaşama hazırlayan ilk basamaktır. Bu yüzden aile önemli. Bence yetişkin yaşamdaki olumsuz kişilik özelliklerin kaynağı çocukluk yaşamındaki yanlış öğrenmeler ve olumsuz yaşantılardır. Kişi çocukluk dönemindeki öğrenmeleri doğrultusunda yaşam biçimini oluşturur, kendine amaçlar belirler. Ve bu yaşam biçimi ve amaçlar doğrultusunda davranışta bulunma eğilimindedir.
Adler de kişinin çocukluk dönemindeki etkileşimler sonucu kendine özgü bir davranış örüntüsü geliştirdiği görüşünü savunur.
Kişilik gelişiminde çocukluk yaşantılarının önemli olduğu konusunda Freud’a katılırken, neden önemli olduğu konusunda katılmıyorum. Neden önemli olduğu konusundaki düşüncelerim Adler’in görüşlerine daha yakın.
İnsana Freud gibi karamsar bakmıyorum. Bence davranışın olumlu yönleri ele alınmalı. İnsan doğuştan iyi yada kötü değildir. Kötü yada iyi olmayı kendi seçer. İnsan yaşamında aktiftir, seçim yapabilir ve seçimlerinin sorumluluğunu alabilir. Adler’e göre de birey aktiftir, çevresine uyum sağlayabilir, bilinçlidir ve davranışlarından sorumludur. İnsancıl yaklaşım da kişilerin kendi eylemlerinden büyük oranda sorumlu olduklarını savunur.
İnsancıl yaklaşımda da insanların tekliği ve biricikliği vurgulanır. Adler de insan sayısı kadar inanç olduğunu söyler. Bence de kişiliği incelerken insanı bireysel olarak ele almalıyız. Kişilik insanlar arasında genellemeler yaparak açıklanamaz. Bireysellik dikkate alınmalı. Her bireyin duyguları, düşünceleri, değerleri, inançları,algılamaları, amaçları ve yaşam biçimleri farklıdır. Bu farklılıklara önem verdiği için Adler’in kuramı “Bireysel Psikoloji” olarak adlandırılır. İnsancıl yaklaşımda da bu “Fenomolojik Alan” kavramıyla ön plana çıkar. Adler’e göre de insancıl yaklaşıma göre de bireyin kişiliğini anlamak için kişinin çevresini nasıl algıladığına bakmak gerekir. Bireyin fenomolojik alanına girmek önemlidir, bu da empati ile olur.
Freud kişiliği açıklarken geçmişe çok vurgu yapar. Bence de geçmiş yaşantılar,özellikle çocukluk yaşantıları, önemli ama şimdi ve gelecek de yadsınmamalı. Bireyin geleceğe yönelik beklenti ve amaçları da bir o kadar önemlidir. Kişilik gelişiminde bireyi üç boyutlu zaman içinde (geçmiş,şimdi ve burada ve gelecek) bir bütün olarak ele almalıyız. Birey geleceğe yönelik amaçlarını geçmişle temellendirir. Yani gelecek de geçmişte önemlidir. Bence: “Gelecek daha önemlidir.” yada “Geçmiş daha önemlidir.” dememiz yanlış olur.
Adler ve Jung kişiliği bir bütün olarak ele alırlar. Bence de kişilik parçalara ayrılmadan, bir bütün halinde incelenmelidir. Çünkü kişiliği oluşturan yapıların özellikleri kişiliğin özelliklerinden farklı olabilir. Biz kişiliği oluşturan yapıları tek tek ele aldığımızda kişiliğin bütününden farklı sonuçlara varabiliriz.
Kişiliği sağlam bir yapı olarak ele alıp değerlendirdiğimde düşüncelerim daha çok Adler’in “Bireysel Psikoloji” kuramıyla birleşiyor. Ben kişiliği açıklarken Adler’in kuramını temel alıyorum. Aynı zamanda Jung’un ve İnsancıl yaklaşımın bazı bakış açıları da benim düşüncemle aynı doğrultuda.
Kaynakça : J. Burger , KİŞİLİK
Prof.Dr. Gülgün Yanbastı , KİŞİLİK KURAMLARI
Engin Geçtan , PSİKANALİZ VE SONRASI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.