Dücane CÜNDİOĞLU

Dücane CÜNDİOĞLU

'Bilinçaltı' diye bir şey var!

'Bilinçaltı' diye bir şey var!

Haşmet Babaoğlu'nun 16 Temmuz 2008 tarihli köşeyazısının başlığı, en az muhtevası kadar ilginçti:

— "Bilinçaltı diye bir şey yok!" (Vatan, 16 Temmuz 2008)

İlginç, çünkü çok cesurca.

Malum, herhangi bir şeyin yokluğunu öne sürmek, varlığı öne sürmekten çok daha büyük cesaret gerektirir. Bilgi ve yorum cesareti. Aynı zamanda söze, bilgiye, yoruma ilişkin dikkat, titizlik ve sorumluluk...

Haşmet Babaoğlu, takdir ettiğim yazarlardan. Namuslu bir kalem. Basında sayıları artık çok azaldığı için açıkça işaret ediyorum: Vicdanı olan bir kalem.

Bu yüzden tezyif ve tahkir amacı taşımıyor yazdıklarım; yazacaklarım. Sadece eleştiri. Yıkmayı değil, düzeltmeyi amaçlayan bir eleştiri.

Yıllardır söylerim: bilgilerin yanlış olduğu yerde, yorumların yanlış olmaması imkânsızdır. Önce bilgiler düzeltilmeli, sonra gerek kalırsa, yorumlar tartışılmalı.

Ben de böyle yapacağım.

 

* * *

Babaoğlu, yazısında, 'bilinçaltı' teriminin yanlış olarak hep "Freud'la yan yana getirildiğinden, bu terimden ilk söz edenin de, onu teorileştirenin de Freud olduğuna inanıldığından" yakınarak başlıyor ve diyor ki:

— "Yanlış! Hem de çok yanlış! / Freud hiç "bilincin altında bir yerler"den söz etmemiştir."

Babaoğlu'na katılıyoruz, bilinçaltı'ndan ilk söz eden veya bilinçaltı nazariyesini inşa eden Freud değildir. Burası doğru.

Babaoğlu, 'bilinçaltı' gibi sakil (!) bir terimi Freud'dan uzaklaştırıp hemen kendisine 'bilinçdışı' terimini icad etme şerefi veriyor ki bu iddia, söylememiz gerekirse, hem çok naif, hem de çok cömertçe.

— "Bu kavramı insanlık tarihine hediye eden adam olarak görebileceğimiz Freud'un özgün tercihi de böyle: Unbewusste."

Hemen söyleyelim, 'bilinçdışı' (unbewusste) terimini insanlık tarihine hediye eden kişi Freud değildir.

Bilmek gerekir ki 'bilinçdışı' öncelikle felsefî bir terimdir ve bilhassa Leibniz ve Wolf'tan itibaren sıklıkla kullanılmıştır. Bilhassa Schopenhauer ve Nietzsche tarafından...

Bu terimin ilk kullanım şerefini Goethe'ye verenler bile vardır. Hemen 1777 tarihli "An den Mond" kitabındaki şu mısraları hatırlayalım: "Was, vom Menschen nicht bewusst / oder nicht bedacht / Durch das Labyrinth der Brust / Wandelt in der Nacht"

Ludwig J. Pogratz adlı bir Alman Psikolog, metnin ilk yazımında kelimenin 'unbewußt' olarak kaydedildiğini, Goethe'nin sonradan kelimeyi 'nicht bewußt' olarak değiştirdiğini söyler.

 

* * *

'Bilinçdışı' terimini 1853'te Psikoloji'ye sokan kişiye gelince, bu kişi Freud değil, Carl Gustav Carus'tur (öl. 1869).

Evet, yanlış duymadınız 1853'te. Yani Freud doğumundan 3 yıl önce.

Freud'un yaptığı, sadece bu terimi bir anahtar-terim haline getirmektir.

Bu işler hep böyledir. Meselâ 'apriori' de Kant'tan evvel vardı ama bu terimin yeni bir işlev kazanarak yaygınlaşması Kant'la başlamıştır.

İlgilenenler, C.G. Carus'un 1846 tarihli şu ifadesini önemli bir belge olarak bir kenara kaydetmelidirler:

— "Bilinçli ruhî yaşamın mahiyetine ilişkin bilginin anahtarı, bilinçdışı bölgesinde bulunur." (Der Schlüssel zur Erkenntnis vom Wesen des bewußten Seelenlebens liegt in der Region des Unbewußtseins.)

 

* * *

Babaoğlu, ilginç bir iddia da daha bulunuyor:

— "Sokaktaki adam için öyle olsa bile uzmanlar için "altına inilecek" bir bilinç yoktur. / Yani "bilinçaltı" diye bir şey de yok! / Ne var? / Bilincin dışında kalan bir alan var. Bilincin egemen olmadığı bir alan..."

Bu yorumların sıhhatini tartışmayı biraz erteleyip şu açıklamalara atf-ı nazar eyliyoruz:

— "Ama garip şey! Biz Türkler (ve bir ölçüde de Amerikan popüler kültürü) "bilinçaltı" kavramını çok seviyoruz. / Bir türlü "bilinçdışı" kavramına içimiz ısınmadı gitti. / Tamam! Osmanlı'nın son günlerinde yapılmış bir Freud çevirisinde "unbewusste" her nasılsa "Laşuur" yerine "tahtelşuur" diye çevrilmiş ve bunun etkisi pek kuvvetli olmuş! / E, iyi de bunca yıl yanlış bir çeviri de ısrar etmek niye?"

Sayın Babaoğlu, rica etsek, acaba bu bilgi'nin kaynağını lütfederler mi?

Bu yanlış bilgi ve açıklamalar, şayet kendi tedkiklerinin mahsulü ise, hemen düzeltelim; 'bilinçdışı'nın Osmanlıca psikoloji metinlerde karşılığı yok değil, vardır ve çoktur. Üstelik "lâ şuur" filan da değildir.

Meraklılarına, Fransızca'dan çevrilmiş Osmanlıca Psikoloji metinlerinden birkaç örnek karşılık aktarabilirim: "gayr-meş'urun-bih", "gayr-ı meş'ur", "adem-i şuur", "nâ-şuur", "bî-şuur"...

Bu terimlerin hiçbiri Freud'un herhangibir eserinin Osmanlıca tercümesinden alınmış değildir. Çünkü mesele Freud'un ve Psikanaliz'in boyutu aşacak niteliktedir.

Bu arada, "tahtelşuur" gibi bir telaffuz ve yazımın olmadığına işaret edip terimin aslını yazalım: "tahte'ş-şuur". (Daha da aslı şu: "mâ-tahte'ş-şuur")

Mesele önemli. Devam edeceğiz.

Bu yazı toplam 8080 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dücane CÜNDİOĞLU Arşivi