Aldatan koca, eşine itiraf etsin mi?
Sadakatsizliği yapan eş, her gece yatağa yattığında melek gibi eşine bunu nasıl yaptığını düşünüyor ve yeterince acı çekiyorsa itirafı düşünebilir. Peki itirafı duyan kadına ne olur hiç düşündünüz mü?
Aile ve evlilik terapileri içerikli çalışmalarda, kongrelerde en fazla tartışılan konulardan biri haline gelmeye başladı “Evlilikte sadakatsizlik yapan adam, eşine bu durumu itiraf etmeli mi etmemeli mi?” meselesi.
İşin ilginçle karışık bana göre üzücü yanı, gün içinde aldığım yüzlerce elektronik postadan birkaç tanesi bu konuyla ilgili oluyor. Akşam gelen bir soruya buradan cevap yazmak; böylece konuyu siz sevgili okurlarımızın beyin fırtınasına açmak istedim. Herkes konuyla ilgili kendi görüşünü yazsın. Tabii önce ben yazayım kendi düşüncemi. Sizler aklınıza gelenleri bizimle paylaşırsınız. Ve lütfen kurtulalım bu konudaki sıkışmışlığımızdan, lütfen!
Çok beyefendi ve pişman bir üslupla yazılan soru özetle şöyle; “Ben … yıllık evliyim. Eşimi ve ailemi çok seviyorum. Eşimle aramda hiçbir sorun yok. Ancak benim önemli bir sorunum var. Yıllar önce şeytana uydum, çok sevdiğim eşimi aldattım. Çok ileriye gitmedim, pişman oldum. Ama bu yükü taşıyamıyorum. Eşimin yüzüne bakamıyorum. İçim içimi kemiriyor. Eşime itiraf etsem rahatlayacağım. Ne dersiniz? İtiraf edersem aile huzurum bozulur mu?”
Detayları bilmeden, ama aile içi ilişkilerdeki ve psikolojik sağlık açısından dengeleri en fazla koruyan net cevabımı yazayım hemen:
Sakın itiraf etmeyin!
İtiraf; başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme anlamına gelir.
Peki, sadakatsizliğin bildirilmesinde ne gibi bir sakınca olabilir ki sakın itiraf etmeyin diyorum sizlere. Sadakatsizliği yapan eş, bu durumu alışkanlığa çevirmemişse, yaptığından pişmansa, her gece yatağa yattığında melek gibi eşine bunu nasıl yaptığını düşünüp duruyorsa yeterince acı çekiyor demektir. Bu iyi, en azından yanlışını biliyor. Bu kadarı tamam.
Ama zamanla işler değişiyor. Üzülüyor, eşinin yüzüne bakamıyor. İçi içini kemirmeye devam ediyor… Yaptığının yükü omuzlarına o kadar ağır geliyor ki taşıyamıyor. Ve bir gece ağlayarak eşinin dizlerine çöküp itiraf yapıp özür diliyor.
Ne oluyor dersiniz? Ohhh çekiyor derinden; “Aman ne çileymiş bu böyle. Off Allah’ımm söyledim de rahatladım. Ne eziyet ne sinir bozucu durummuş. Bir daha böyle bir şey yaparsam iki olsun! Aman aman benden uzak olsun bir daha evimin yakınına bile gelmesin!”
Peki, itirafı duyan bayana ne oluyor hiç düşündünüz mü? (15 yıllık Aile/Çift Terapileri yaparken karşılaştığım olaylar ve tecrübelerden yola çıkarak söylüyorum…)
Yıllardır mutlu zannederek yaşadığı evlilik masalından, bir gece ansızın uyandırılıyor! Beyninden vurulmuşa dönüyor. Ağlıyor, bağırıp çağırıyor. Ama eşi de onunla ağlıyor hatta gözyaşında karısını geçiyor. Özetle kafası fena halde karışıyor! Bu evlilikle, bu ilişkiyle ne yapacağını bir türlü kestiremiyor. Taa yıllar öncesinde kalmış bir ilişki için yuvasını mı yıksın? Yoksa nasılsa yıllar öncesinde kalmış diye yoluna devam mı etsin?
Ama devam edemez ki! Çünkü “yapı” değişti artık. Sabah gözünü açtığı evliliğiyle, şimdi uykuya dalacağı evliliği arasında korkunç bir sadakatsizlik farkı var! Yoluna nasıl devam edecek?
Koca da yalvarıyor bir yandan. Evliliği bozma, sensiz yaşayamam…
İtirafçı koca, borcunu ödeyemeyen Yahudi gibi görünüyor bana. Bir aydır ben uykusuz kalıyordum, borcu nasıl öderim diye. Ohh be söyledim rahatladım, şimdi sen düşün borcunu alamazsan ne yapacağını, misali…!
Aldattıysanız, evliliğinizi bir süreliğine unutup, başka biriyle pembe baloncuklar patlattıysanız, kusura bakmayın ama üzüntüden sızlayan beyin de sizin beyniniz, vicdan azabı çeken kalp sizin kalbiniz olmalı! Kendi yaptığınız hatanın bedelini eşinize ödetemezsiniz, ödetmemelisiniz.
Çünkü kendi vicdanınızı rahatlattığınız dakika itibariyle, eşinizin vicdanı devreye girmek zorunda. Yer değiştirme kanunu malum. Gül gibi giden evliliği bozsun mu? Hiçbir şey yok gibi devam etsin mi? Bozarsa yuvasına ihanet algılayacak, devam ederse kadınlık gururuna. Ya bırakıp gidecek sizi, ardından onu suçlayacaksınız ‘saçma bir nedenle evliliğimizi bitirdi’ diye. Ya da devam edecek bozuntuya vermeden ama 3-4 yıl bastırmayı başardığı olumsuz duyguları bir gün gelecek patlayacak ve en hafifinden kaygı bozukluğuna dönecek. Evde oturamayacak, duvarlar üzerine üzerine gelecek! Nefes alamayacak, boğuluyormuş gibi hissedecek. Üzerine iyi koca havasında doktor doktor gezip kadıncağızı iyileştirmeye çalışan fedakâr adam olacaksınız.
Yok! O kadar basit değil! Vicdan azabı nedeniyle birinin hayatı kararacaksa, kusura bakmayın ama o hayat sadakatsizliği yapan kişinin hayatı olmalı.
Kendi vicdanını susturmak için vicdansız olmayı göze alsanız da, yaptığınız şeyin doğruluğunu bana onaylatmaya çalışsanız da, ben o yükün altına girip sizi rahatlatmak istemem. Bilirim ki siz rahatlayacaksınız diye eşinizin hayatı mahvolacak.
Evlilik ilişkisindeki ihmallerden kaynaklanan “farklı gelişen ilişki”lerden bahsetmiyoruz dikkat ederseniz. İyi giden ilişki içinde yapılan kaçamakları konu edindik. Yorumlarınızı ona göre yazın olur mu?
Lafa gelince deniliyor ya “Şeytana uydum” diye. Şeytanınızla aranızda halledin, kendiniz için yardım alın, gerekirse vicdan azabınızı yatıştırma amaçlı terapiye gidin, eşinizi bu işin içine karıştırmayın derim.
Siz ne dersiniz?
Dn.Psikolog - Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu - Haber 7
[email protected]
[email protected]