Yaz Neşesi
Dünyada intihar oranlarının en sık olduğu bölge, Baltık cumhuriyetleridir: Estonya, Litvanya, Letonya.
Aynı kıtanın güneyine, Akdeniz kıyılarına inince, hayatına kendi elleriyle son verenler iyice azalır. İspanya, İtalya, Yunanistan… Avrupa’nın intihar oranlarında ‘dibe vurmuş’ bahtiyar ülkeleridir.
Kimi Kuzey ile Güney arasındaki bu farklılığı alkolizme başlar, kimi aile yapısındaki farklılıklara, kimi genetik faktörlere…
Ama akla ilk gelen izah, genellikle güneşin şefkatli ışınlarıdır. Aydınlık havanın insanı mutlu ettiği tezi, bilimsel mahfillerde itibarlı bir yer bulmuştur kendisine.
***
İstanbul, ‘Bahr-i Sefid biladı’ kadar güneş ışınlarından nasiplenmese de, iklimi mutedil diyarlardan sayılabilir.
Hatta her sene az da olsa kar, ayrıca mebzul miktarda yağmur gördüğü için, dünyaca meşhur Akdeniz ılımanlığı karşısındaki ezikliğini, ‘rahmet’ iklimi olmakla kapatır.
***
Yani İstanbul’un iklimi de haddizatında ruhlara pek sefa vericidir.
Ama şehrin Doğu ile Batı, Bizans ile Osmanlı, Beyoğlu ile Karacaahmet gibi düşman kardeşler barındıran, belki de çelişkiden beslenen yapısı, farklı dimağlarda farklı ilhamlar estirmiştir. (Şu çelişki de fena bir şey olmasa gerek: Çelişki ‘nevroz’u, nevroz da sanatı besler diyenler vardır.)
***
İşte Tevfik Fikret, sis altında gördüğü İstanbul’a şöyle seslenir:
‘Sarmış yine ufuklarını acılı gamlı inatçı bir duman
’Bir beyaz karanlık ki, hiç durmadan çoğalan.
‘Milyonla barındırdığın insan arasından
’Kaç alın vardır çıkacak tertemiz parıldayan?
’Örtün, evet, ey trajedi... Örtün evet, ey şehir;
’Örtün ve müebbed uyu, ey zamanın rezillikler dizisi!’
***
Halbuki Yahya Kemal, İstanbul’da, yıkılan imparatorluğa yeniden ruh verecek potansiyeli görür.
Aslında çok sevdiği Fikret’i kınar:
‘Bir devri lanetiyle boğan şairin ‘Sis’i
‘Vicdan ve ruh elemlerinin en zehirlisi.’
Beşir Ayvazoğlu’nun Yahya Kemal hakkında yazdığı kitaplardan birinin adı ‘Bozgunda Fetih Rüyası’. Kapağında Yahya Kemal’in vesikalık fotoğrafı ve fetih resmi var: Haliç kıyısında, atı üstünde, ordusuna kumanda eden Fatih.
***
Fikret, oğlu Haluk’ta vatanın kurtuluşunu görüyordu. ‘Biz ölsek bile bu vatan sizinle yaşayacak’ diyordu.
Büyük ümitlerle, okuması için İskoçya’ya ve sonra Amerika’ya gönderdiği Haluk, Hıristiyan oldu, ilahiyat doktorası yaptı, vatanına hiç dönmedi, 1965’te bir Protestan papazı olarak öldü.
***
Beşir Ayvazoğlu’nun Yahya Kemal hakkında yazdığı diğer kitabın adı: ‘Eve Dönen Adam.’
Yahya Kemal gençliğinde, Abdülhamit rejiminden kaçmış, ‘müfrit bir garbperest’ olarak Paris’te almıştı soluğu.
Orada Avusturyalı baron Hammer’in Osmanlı tarihini okudu.
Sekiz yıl sonra döndüğü İstanbul’dan bıkmışken, yeniden Paris’e ‘kapağı atmayı’ düşünürken, Tanburi Cemil Bey’i dinledi ve vatanı terk edemedi.
İstiklal Harbi’ni kalemiyle hararetli biçimde destekledi. Hatta bu ‘cephe’nin en etkili yazarlarından biri oldu. Cumhuriyet döneminde milletvekilliği; İspanya, Pakistan, Varşova elçilikleri yaptı.
***
Yaz geldi.
İstanbul fethedildi artık.
İyimser olmak için çok sebep var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.