Aile Terapisti Nazlı ÖZBURUN

Aile Terapisti Nazlı ÖZBURUN

SEÇİMLERİMİZ VE BİZ!

SEÇİMLERİMİZ VE BİZ!

Dünyada  birçok seçim yapmak zorunda gibi hissediyoruz. Üstelik de neyi seçeceğimizi bilmeden. Hangi seçimin bizi mutluluğa, hangisinin acıya taşıyacağını bilmeden;  seçim yapmak zorundayız.
Varoluşumuzu gerçekleştirirken hayatın içinde yapayalnız olduğumuzu sanıyoruz. Bir yolun başındayız ve yol ikiye, sonra yine ikiye ve sonra yine ikiye sonsuza dek ayrılıyor ve biz hangi yoldan gideceğimizi bir türlü seçemiyoruz.

Suflörümüz yok. Hangi yolun daha iyi hangisinin kötü olduğunu bilmiyoruz. Ama seçmek zorundayız. Seçmemek de bir başka seçim oluyor. Sonuçta “seçmemeyi seçmiş” oluyoruz.

Ne kadar karanlık değil mi? Kötümser bir bakışla varoluşçuların söylemeye çalıştıkları şey de bu.
Aslında biz, iki şey seçiyoruz bu yaşamda. Bunlardan biri “İyi bir insan olmak mı, kötü bir insan olmak mı?” Hangisini seçmişsek o yönde değişiyor hayatımız. Ve bunlardan hangisini seçersek, diğer bütün seçimlerimiz de bu kararın sonucunda şekilleniyor.

İyi bir insan olmaya karar vermişsek, iyi bir insan oluyoruz. Sonunda ne kadar zor seçimlerle karşılaşırsak karşılaşalım, ilk verdiğimiz karar bütün seçimlerimizi kolaylaştırıyor.
Kötü olmayı seçmişsek işimiz daha zor. Çünkü kendimize rağmen, duygularımıza rağmen kötü olmayı seçiyoruz, her seferinde canımız yanıyor ama gözümüz kazandıklarımızı kaybettiklerimizden önce gördüğü için kötü olmaya devam ediyoruz.

İkinci seçtiğimiz şey de şu: ya hayatımızı yakınarak ve bizde olmayanı, bizde eksik bırakılmış olduğunu düşündüğümüz şeyi isteyerek geçirebiliriz. Ya da elimizde olanı kullanarak yaşamayı seçebiliriz.
Herkesin hayatında eksik olan bir taraf, eksik bırakılmış bir ihtiyaç  elbette vardır. Bazen annemizin eksik bıraktığı bir sevgi ihtiyacımız ya da babamızdan yeterince alamadığımızı düşündüğümüz bir onaylanma...Bazen de yeterince değerli olduğumuzu hissedemeden büyüme, ailenin desteğini hissedememe…

Şimdi seçmemiz lazım.  Ya “Beni sevmediler, beni onaylamadılar, beni yalnız bıraktılar!” diyerek, bir ömür yakınmayı seçerek yaşayacağız. Ya da “Evet onlar eksik bıraktılar ama verdikleri başka şeyler de vardı!” diyerek, verdiklerini kullanarak kendimizi büyüteceğiz…

Olmayanı beklemek yorucudur! Üstelik de gelmeyeceğini bile bile... Çünkü kendi annesinden sevgi görmemiş bir anne, bize ne kadar sevgi gösterebilir?Kendi babası tarafından onaylanmamış bir baba, bizi nasıl onaylayabilir?

Her insan ancak kendisinde olanı verebilir. “Kendisinde olmayan bir şeyi vermedi!” diye, bir ömür ebeveynlerine öfkelenmeyi de seçebilir insan, ebeveynlerinin verebildiklerini kabul ederek yaşamayı da.
Görüyorsunuz ne kadar kolay aslında seçmek. Bütün seçimlerimiz önce iyi mi-kötü mü olmayı seçmekle başlıyor. Sonrasında olaylar karşısında kabul etmeyi mi, şikâyet etmeyi mi seçtiğimizle şekilleniyor.

Sonsuz olaylar zinciri içinde verebileceğimiz tek karar bu. Sonrasında havada, karada ölüm yok bize. Ne seçersek seçelim; sonu iyi olacak, memnuniyet olacak.

Kötü olmayı seçmekse tercihimiz,  bir ömür boyu şikayet etmeyi de  seçmiş oluyoruz. Ne sonu var, ne de bir getirisi.
 
Yaptığımız her seçimle yeniden kendimiz olmayı seçiyoruz ve olmak istemediğimizi eliyoruz.
Bu noktada bir şey daha var ki, bazen seçimi bizim yaptığımızı unutup, seçtiğimiz şeyin sanki kölesiymiş gibi davranabiliyoruz. Oysa biz seçtik. O halde değiştirmeyi de seçebiliriz. Başkası bizim adımıza seçseydi ve biz zorunlu olsaydık, mahkûm gibi davranma ve kötü olan durumdan şikâyet etme hakkımız belki olabilirdi.

Ama böyle bir hakkımız yok. Seçtiğimiz için kötü oluyorsak, seçtiğimiz için şikâyet ederek yaşıyorsak, oturup üstüne zavallı bir kurban gibi davranamayız. Biz seçtiysek ve seçtiğimiz şeyi beğenmiyorsak, neden değiştirmiyoruz öyleyse? Neden kendi seçtiğimiz “kötü olma”yı sanki bir başkası seçmiş  biz de mecburmuşuz gibi kendimize yalan söylüyoruz.?

Seçiyoruz ve sorumluyuz. Değiştiriyoruz ve yine sorumluyuz ve hepimiz nihayetinde kendimizi seçiyoruz.Her niyet edişimizle, yaptığımız her bir seçimle hayatımızı ve kaderimizi yaşıyoruz…
[email protected]

Bu yazı toplam 7408 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Aile Terapisti Nazlı ÖZBURUN Arşivi