Maruf BEÇENE

Maruf BEÇENE

Psikologlar PDR’cilerden Ne istiyor?

Psikologlar PDR’cilerden Ne istiyor?

Başlık bana ait değil. Bir ortamda bir arkadaşın sorduğu yarı şaka yarı sözel provokasyon içeren bir soruydu. Provokasyon derken gürültü koparma amaçlı bir tahrikten bahs etmiyorum. Lafın gelişi işte.

Her ne kadar latife amaçlı sorulan bir soru olsa da böyle bir tartışmanın olduğu gerçek. Aslında mesleğinin sınırlarını ve sorumluluklarını bilenler için çok anlamlı bir tartışma değil. Ama meslekte sorumluluk ve sınır anlayışı henüz oturmamış kesimlerde böyle bir tartışma var. Özellikle web ortamında ki paylaşım platformlarında soru cevap ve yorum şeklinde ifade alanı bulan bir tartışma.

Tartışmanın start noktası psikologların tepkisiyle başlıyor. Psikologlar, Psikolojik danışmanlık ve Rehberlik mezunlarının psikoterapi yapmalarından rahatsız olduklarını vurgularlar. Ayrıca bir çok ortamda PDR mezunlarının böyle bir yetki ve yeterliliğe sahip olmadıklarını ifade ederler. Psikolojik Danışmanlar ise Lisans eğitimini almış bir psikologun terapi yeterliliği var mıdır? Sorusuyla cevap verirler. Yasal yetki konusunda da yasal mevzuatın Psikolojik danışmanların terapi merkezi açmalarına engel olmadığını ifade ederler.  İşin doğrusu ise yüzlerce PDR mezununun danışmanlık şirketi açarak şu an terapi yaptıkları gerçeğidir. Tartışmanın bir başka boyutu ise; “Psikologların biz sağlık sınıfıyız PDR’ciler eğitim sınıfı… Bundan dolayı PDR’cilerin klinik vaka almamaları gerek.” değerlendirmesidir. 

Konu bu ve buna benzer tartışmalarla çeşitli alanlarda ifade olanağı buluyor. Konuyu daha güncel kılan ise Türk Psikologlar Derneği ile İŞKUR arasındaki bir tartışma oldu. İŞKUR Mesleklerin istihdam olanaklarıyla ilgili bir kaynak çalışmada PDR mezunlarının Psikolog olarak çalışabilecekleri bilgisine yer vermiş. Psikologlar derneği de bu duruma itiraz etmiş. İtiraz cevapsız kalınca Çalışma Bakanlığından Uzman görüşü istenmiş. Çalışma bakanlığı PDR mezunlarının psikolog olarak istihdam edilemeyeceklerini cevap yazısında belirtmiş.

Psikologlar derneğinin PDR bölümüne yaklaşımı çok müspet değil. Bölüme karşı mesafeli bir tavrı var. Yazılı bir kaynağa dayandırma şansımın olmadığı birkaç iddiadan bshs etmek istiyorum. Bunlar söylenti yanlışsa dernekten düzeltme yazısına açık olduğumuzu belirtmek isterim.

Psikologlar derneği İstanbul Üniversitesi PDR bölümünü WİSC R dersini son sınıfta verdiği için mahkemeye vermiş. Bu test psikologlar derneğinin telifinde bir test. Bununla beraber dernek PDR mezunu olan öğrencileri bu testin eğitimine almıyor. Bir Psikolojik danışmanın WISC R testini dernekten alma şansı yok. Testin eğitimi için psikoloji mezunu olma şartı koşuyor.

Psikologlar derneği, mensuplarının sorumluluk alanlarına başka meslek gruplarının dahil olmaması adına kendi içinde tutarlı bir tavır sergiliyor olabilir. Ancak YÖRET yada Türk PDR Derneği gibi kurumlar da kendi mensuplarının mesleki sorumluluk alanlarına başka meslek gruplarını sokmama girişimde bulunmak adına, mahkemeye başvurarak Okulların Rehberlik servislerinde Rehber Öğretmen olarak çalışan psikologların PDR yeterliliğine sahip olmadıkları ve Rehber Öğretmen unvanı alamayacakları iddiasıyla girişimde bulunabilirler. Yetersizlik gerekçesiyle Rehber Öğretmenlik ile ilişkilerinin kesilmesini talep edebilirler.

Bir tartışma karşıt tartışmayı, bir girişim karşıt girişimi doğurur. Psikologlar derneğinin dışlayıcı tutumu devam ederse bu mesleki paslaşma yerine mesleki çatışma yada karşıt dışlamayı doğurur. PDR mezunları da psikolog antipatisiyle hareket ederek yetersiz kaldıkları vakaları psikiyatra yönlendirebilir. PDR ve Psikoloji birbirine yakın iki alandır. Psikoloji her iki alanı kapsar. Olması gereken şudur. Bu iki bölümden mezun olan kişilerin yüksek lisans ve doktora ile kalıcı unvan edinmeleridir. PDR mezunu olan birinin klinik psikolojide master yapıp klinik psikolog unvanı almasının mesleki etik ve yeterlilik açısından bir sakıncasının olmaması gerekir. Ki pratik açıdan bir sakıncası da yoktur. Dışlayıcı tavır bilimsel temelden beslenmiyor. Bu tutum sadece bir derneğin çizdiği sübjektif sınırlayıcılıktır. Burada bir etik ihlal yoktur olmaması da gerekir. Çünkü eğitim psikolojisi psikolojinin en yaygın ve geniş alanıdır. Lisans eğitimini bu alanda yapmış olmak klinik vakalara müdahale edecek üst basamaklarda eğitim almaya engel teşkil etmez. Sonuçta asgari temel her iki alanda benzer içerikler ihtiva eder.

Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun olanların unvanı rehber öğretmen değil. PDR mezunlarının unvanı Psikolojik Danışmandır. Rehber Öğretmenlik ise bir kadrodur. Bu kadroya PDR mezunları öncelikli olarak atanır.

Sen PDR mezunusun terapi yapamazsın anlayışı ne hukuki bir geçerliliğe sahiptir ne de etik bir zenime dayanır. Tamamen sorumluk ve sınırlılık anlayışının netlik kazanmamasıyla ilgili bir sorundur.

Bu anlamda ruh sağlığı ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının daha yapıcı ve daha içerikli bir tutum sergilemesi oldukça önemli olan bu iki alanın zorunlu işbirliği ilişkisine katkı sunar.

Bu iki alanda bir hiyerarşi yoktur. Bir bölüm diğerinden daha geniş yeterliliğe sahip değildir. Konuya başlarken bir soruyla konunun açıldığını ifade etmiştim. Burada konuşulan içeriğin benzeri şeyler tartışıldı. Sonra Ruh sağlığına içeriksel açıdan ilgi duyan alan dışı birisi şöyle bir tespit yaptı:

“Psikologların çoğu psikiyatrların yanında yardımcı eleman gibi çalışır. Yardımcı uzman ilişkisi psikiyatri ile psikologlar arasında bir hiyerarşi oluşturmuş. Psikologların çalışma hayatında oluşan bu ilişki psikiyatri uzmanına karşı psikologlarda yetersizlik kompleksine neden olmuş olabilir. Orada oluşan kompleks PDR mezunlarına kanalize ediliyor olabilir mi? Freud babanın deyimiyle otoriteye karşı gelişmiş bir kompleks bu. Otorite psikiyatrdır. Psikiyatr mesleki yaşamda bastırılmış baba imgesine denk düşer. Sizin kadar bilgim olmasa da ben böyle bir ilişki kurdum” dedi.

Olabilir diyenler oldu. Ancak ben bu düşünceye katılmadığımı ifade ettim. Çünkü ruh sağlığı profesyoneli olan bir kişi meslekte sorumluluk ve sınırlılık anlayışını pratik yaşamda uygulayan biridir. Aynı zamanda Dinamik terapinin otorite ve kompleks ilişkilendirmesini iç dünyasında çözmüş kişidir.

Bu konuya benzer bir içerik muhteva eden “Psikoloji Ve Pdr Bölümü Arasındaki Farklılıklar” başlıklı bir çalışma yayımlamıştım. Bu da benim iki alan konusunda ki kişisel bakışımı yansıtıyor. Merak edenler için paylaşmak istedim.

Saygı ve selamlar…

Bu yazı toplam 29888 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
Maruf BEÇENE Arşivi