Malum kişinin “fasıl gecesi psikopatolojisi”
Bir süredir gündemi meşgul eden Fehmi Korunun düzenlediği ve Yeni Şafak Gazetesi Spor Müdürü Erhan Köknar'ın organize ettiği fasıl geceleri, bir Ramazan gecesi, Tophanedeki mütevazı bir kahvede başlayan ve stres atmak için, Türk müziğiyle dinlendikleri küçük bir gruptu.
Daha sonra, geçirilen keyifli vakit diğer katılımcıların da ilgisini çekmiş olacak ki, grup her geçen gün büyüdü, büyürken profilde ki değişikliklerde gözden kaçmadı elbette.
Medya katılımcılarının yanı sıra siyaset ve iş camiasından da katılan birçok önemli ismin, ayda bir de olsa stres atıp, rahatlayıp sosyalleştikleri toplantılar haline dönüştü.
Toplantıların başlangıç amacıyla şu anki amacı arasında hiçbir fark yok!
Fasıl gecelerine iştirak eden, Türk müziği aşığı olarak ben, bugüne kadar katıldığım toplantıların hiç birinde, katılımcılar ve genel ambianstaki pozitif değişim ve gelişimin (kuramsallaşma değil) haricinde, herhangi bir değişiklik görmedim.
Amaç, kesinlikle, kendini Türk müziğinin büyüsüne kaptırıp hoşça vakit geçirmek. Meditasyon değerindeki bu geceler, bazı kişilerin yazıp konuştukları ve beklentilerinin bu doğrultuda olduğu gibi, çıkar sağlayıp iş bağlama yeri değil.
Fakat dervişin fikri neyse zikri de odur misali, projeksiyon mekanizmalarıyla kendilerini ele veriyorlar yazık doğrusu! Yapılan cazgırlığı, onca kişinin de ciddiye alıp cevap vermesi de bir başka yazık!
Narsizm tavan yapmış…
Önceki yazılarımda narsizmden bahsetmiştim. Hak edilmiş ve hak edilmemiş olarak, hak edilmişe örnek de vermiştim. Herkes kendini bir ölçüde beğenebilir bunda bir sakınca yok, fakat bu uç noktalarda gezmeye başlamışsa sorun var demektir. Kabaca, başarılı bir insanın kendini beğenmesine hak edilmiş narsizm demiştik.
Bu yazıda da hak edilmemiş narsizm'e bir örnek vermek istiyorum.
“Fasılda, ben içeri girdiğimde herkes önünü bağlar...”
Bu nasıl bir söylemdir acaba? Bu nasıl bir gazeteci? Nasıl bir köşe yazarıdır?
Bu kadar mı ihtiyacınız var ilgiye?
Gördüğünüz sahte ilgi sizi yeterince tatmin etmiyor anlaşılan..
Hak edenler bile millete önlerini bağlatma peşinde değiller size ne oluyor?
Bence, iyi bir gazeteci, kendinin farkına varmış, kim olduğunu bilen, eksikliklerinin farkında olan ve onları telafiye çalışan ve bunu yaparken kapasite ve kabiliyetlerinin farkında olup mütevazılığı elden bırakmayandır.
Kimi gazetecilerde var olan bu “narsizm yarası” bazılarında tavan yaptığı için çevrelerindekilere de zarar verecek boyutlara ulaşabiliyor. Bu durumda yapılacak en iyi şey profesyonel bir yardım almaktan kaçınmamak olmalı bence.
Her ne kadar kendinizi Kaf dağının ardındaki prensmiş gibi görseniz de, neticede siz de bir insansınız.
Silkinip kendinize gelin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.