İzle izlet, izlemeyeni uygun bir dille uyar!
Ekranda tanıtımları dönmeye başladığında nasıl bir dizi olduğuna dair renk vermedi Üsküdar'a Giderken. 'İzle izlet, izlemeyeni uygun bir dille uyar' sloganıyla fısıltı gazetesini göreve çağırdı. Yayın öncesi son tanıtımda ise yönetmen görüntüye girerek 'Son tanıtımımızı çektik, ama hala kimse nasıl bir dizi olduğumuzu anlamadı' diyerek farklı olduklarının altını çizdi.
Kanalların son keşfi, yeni programları boş günde görücüye çıkarmak yerine; reytingi yüksek yapımlardan sonra galasını yapıp seyircinin ilgisini ve seyrini garantileme taktiğinin bir ürünü olarak; Perşembe akşamı Fatmagül'ün Suçu Ne'den sonra başladı yayına Üsküdar'a Giderken. Liderlerin katıldıkları siyaset programlarının da aynı taktikle ekrana gelmesinden dolayı üçüncü bölümü ertelenince, kısa süreli bir panik oluşturdu seyircisinde. İlginçti, değişikti, ömrü bu kadar kısa olmamalıydı hezeyanları eşliğinde. Yeni oyuncularla yeni bir hikayeymiş gibi ekrana sürülen Babam Sağolsun ekranda kalabiliyorsa, Üsküdar'a Giderken kesin devam etmeliydi. En Son Babalar Duyar'ın senaryosu, hikayesi, karakterleri birebir kopyalanarak kotarılmış Babam Sağolsun. Dizi klonlamakta son nokta olarak karşımızda. Birol Güven 'Sadece matematiği benziyor. Üstelik yabancı bir diziden değil kendi dizimizden esinlendik' dese de esinlenmenin çok fazlası idi ilk bölüm. Benzerlikler değil yapılan değişiklikler devede kulak misali olunca esinlenmeden değil birebir kopyadan söz etmek gerekiyor.
Geleneksel de olsa modern de olsa babalar ve çocukları çok zengin bir hikaye, yüzlerce dizide sinema filminde işlenebilir. Çatı birebir aynı kurulacaksa bile en azından diyaloglar, espriler farklı olmalı.
Babam Sağolsun yenilik aramayan, yeni bir hikaye peşinde koşmayan seyirciyi hedef kitlesi olarak seçerken; Üsküdar'a Giderken dil, espri, kurgu olarak tamamen yenilik peşinde. İnternet gençliğini daha çok da yerli dizi seyretmiyorum diyen gençliği hedefliyor.
Babalar ve çocukları Üsküdar'a Giderken'de de hikayenin omurgasını oluşturuyor. Hayalperest, keyfine düşkün bir aşçı olan babasına benzemesin diye yurtdışında uçak mühendisliği okumaya gönderilen Erdem, babasının hayallerinin içinde bulur kendini. Okulu yedi yılda bitirmesine sebep aşçı olma fikri girince bünyesine virüs gibi, aşçılık kurslarında alır soluğu. Erdem aşçılık sevdası peşinde okulu bitirip dönene kadar borçlar sıkıntılar sahip oldukları restoran iflas eder. Yemek aşkını bir sır gibi saklayan Erdem, plazalarda iş görüşmelerine gider. Ofis ortamı, takım elbise içinde, klişe sorulara kendini doğru ifade edebilecek cevaplar veremez bir türlü.
Reklamvereni ikna amaçlı, özellikle gençleri internet sitelerinde daha uzun süre tutabilmek için hazırlanan, başarılı bir iş görüşmesi yapmanın sırrı/ipucu temalı galeri haberlerde önerilen yöntemleri uygulaması, her seferinde fiyaskoyla sonuçlanır. İş görüşmelerinde kendini ifade edemeyenler elenirken, kendini daha değerli gibi pazarlayan adayların ipi gögüslemesine rastlanır sıklıkla. İş görüşmesi işin önüne geçince; güzel görünmek, güzel konuşmak, özgüveni yüksek bir profil çizmek, pozitif imaja göre yapılan tercihler işe uygun olmayan adayların seçilmesi neticesini veriyor. İş hakkında bilgi sahibi olmayan, seçim konusunda kendini çaresiz hissedenler, seçilmeye boyun eğince, iş görüşmesi konusunda uzmanlaşma diye korsan bir uzmanlık alanı türedi.
İşin mahiyetini, kendine uygunluğunu ölçüp biçmeden, bazen sevmeyeceği bir alanda çalışmayı göze alarak panikle başvuruyor yeni mezunlar. Çünkü iki hedef var ulaşmak istedikleri. Biri kalıcı işsizlikten bir an önce kurtulmak, diğeri her türlü kapının anahtarı olacağına inandıkları mülakat konusunda uzmanlaşmak. Mümkün olduğu kadar çok mülakata katılıyor genç mezunlar, tercih edildiklerinde çalışmayacakları pozisyonlar dahil.
Geliri yüksek bir iş olunca amaç; ABD'de yapılan istatistikle belirlenen çok kazandıran meslekler haberlerine göre yapılınca meslek seçimi, hayal kırıklığı yaşanması kaçınılmaz oluyor. Genelde yönetici pozisyonunda ve ortalamanın üstünde kazananların ABD şartlarında geçerli olduğu görülmezden geliniyor çoğunlukla.
Kendini tanımayanların kendini tanıtması imkansızken; üniversite mezunu dört gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde, işsiz mezunlar havuzundan bir an önce çıkabilmek için işe uygunmuş gibi davranılıyor. O işi yaparsa mutlu olup olmayacağını bile düşünmüyor, çünkü hedef kronikleşen işsizlikten kurtulmak. Hasbel kader iyi kötü bir işe kabul edildiğinde ise emeğinin karşılığını alamamak giriyor devreye. İşe girişte istifa dilekçesi imzalatılanlar işten çıkarıldıklarında tazminat haklarını da kaybediyor.
Aşçı olma hayalindeki Erdem uçak mühendisi olarak çalışmak istemiyordu, ama ailesini içine düştüğü durumdan çıkarmak için mecbur hissediyordu kendini. Bu ruh hali içinde plazalarda yaptığı iş görüşmeleri gerçeklere parmak basması açısından çok başarılı idi. Hikayesini hayatın içinden devşiren diziler ilk sahneden itibaren çekiyor dikkati.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.