Psk. Özlem KANDEMİR

Psk. Özlem KANDEMİR

Hiperaktif Çocuklar Başa Çıkılması Zor, Korkulacak Çocuklar Mıdır?

Hiperaktif Çocuklar Başa Çıkılması Zor, Korkulacak Çocuklar Mıdır?

Son yıllarda, ilköğretim çağında çocuğu olan anne-babalar ve sınıf öğretmenleri arasında konuya ilgi açısından oldukça popüler olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu; çocuk psikiyatrisi kliniklerinde en sık rastladığımız çocukluk çağı problemidir. Hiperaktif çocuklar, genelde şu cümlelerle tanımlanırlar: “Çok hareketli, sürekli kıpır kıpır, uzun süre yerinde oturamıyor, izin almadan sürekli konuşuyor, istediği bir şey hemen gerçekleşsin istiyor, zarar göreceğini ya da ceza alacağını bile bile bir hareketi yapmaktan kendini alıkoyamıyor, ders yaptırmak çok zor, dikkatini veremiyor…” Bu tanımlamalar, bize kontrol mekanizmasının devre dışı olduğu, sürekli hareket halinde olan ve isteklerini engelleyemeyen bir bireyle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaktadır. İlk bakışta, bu tablo çok endişe verici görünüp, can yakıcı ve ürkütücü bir sorunla mücadele edilmesi gerektiği izlenimini uyandırmakta olsa da; sorunun erken teşhisiyle birlikte uygulanan doğru tedavi ve eğitim yaklaşımları sonunda oldukça yüz güldürücü neticeler alınmaktadır.
 
Hiperaktivite teşhisi tıbbi bir teşhisdir ve yalnızca alanlarında uzmanlaşmış olan çocuk psikiyatrisi uzmanları tarafından konulur. Fakat  DEHB, toplumumuzda veliler ya da öğretmenler tarafından en kolay konan ‘teşhis’ olarak ön plana çıkmaktadır. Çocuğun aşırı yaramazlığından ya da hareketliliğinden dolayı hemen hiperaktif ‘teşhisi’ konur ya da kuşku duyulur. Ancak gerçekte hiperaktivite çok kolaylıkla konan bir teşhis değildir ve sıradan aşırı hareketliliklerden çok belirgin farklılıklar gösterir.
 
DEHB, bireyin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve istekleri erteleyememe (dürtüsellik) şeklinde tanımlanan üç küme belirti ile kendini gösteren psikiyatrik bir problemdir. Bir kişide DEHB olduğuna kanaat getirebilmek için; belirtilerin 6 yaşından önce başlamış olması, birden fazla ortamda (hem evde hem okulda) aynı şekilde görülüyor olması ve günlük hayatın kalitesini etkileyecek boyutlarda tezahür ediyor olması gereklidir.
 
DEHB’yi tanımlayan üç ana kritere baktığımızda, göz önünde bulunduracağımız ilk belirti “Aşırı Hareketlilik” olmaktadır. Aslında her çocuğun, keşfetmeye açık olan doğası gereği hareketli ve enerjik olması, beklenen bir durumdur. Ancak hiperaktif çocuk denilince; oturması gereken ortamlarda oturamayan, yerinde duramayan, sürekli hareket halinde olan, dur komutunun işe yaramadığı, durmadan konuşan ve ortalıklarda koşturan biri düşünülmelidir.

Dikkat eksikliği, çocuğun dikkat süresinin yaşına göre yetersiz olması ve özellikle okuma, yazma ve matematik gibi akademik alanlarda dikkatin kolay ve çabuk dağılması anlamına gelir. Okul hayatının başlamasıyla beraber, yoğun zihinsel çaba ve sabır gerektiren faaliyetlerden kaçınmaya çalışan DEHB’li çocuklar, sınıfta dersi dinlemekte zorlanırlar, ödev yapmak istemezler ve öğretmen ya da ebeveynlerinin zoruyla ders çalışırlar. Ancak ders yaparken bir türlü dikkatini toplayamayan çocuk, sevdiği bir vurdulu kırdılı bilgisayar oyununu hiç sıkılmadan saatlerce oynayabilir. Aslında, sıkıcı bir işle uğraşırken dikkati toplamada zorlanma ve işi yarım bırakma isteği zaman zaman herkeste görülebilir. Ancak, davranış kontrolü yeterince gelişmiş kişiler, bu isteğin önüne geçebilirlerken, DEHB sorunu olanlar bunu yapamazlar.

Dürtüselliğin belirtilerine baktığımızda ise; acelecilik, isteklerini erteleyememe, sorulara çok çabuk yanıtlar verme ve söz kesme, düşündüğünü hemen eyleme dökme, sırasını beklemekte güçlük çekme ve tehlikeli davranışlardan ya da sonucunda ceza alabileceği eylemlerden kaçınmaya çalışmamak gibi bir dizi davranış ile karşılaşırız.

DEHB tanısı, olabildiğince fazla kaynaktan (anne-baba-öğretmen…) gerçekçi bilgiler toplanarak ve çeşitli klinik değerlendirmeler sonucunda konulur. Geçmiş yıllarda, DEHB’nin çocukluk yıllarında görülen bir yaramazlık ve şımarıklık durumundan ibaret olduğu düşünülmüş ve çocukların bu durumunun ebeveynlerin yanlış çocuk yetiştirme tutumlarından kaynaklandığı öne sürülmüştür. Oysa son 30 yılda yapılan bilimsel çalışmalar, DEHB’nin yapısal bir durum olduğunu ortaya koymuştur. Maalesef ülkemizde Çocuk Ruh Sağlığı alanında yetişmiş uzman sayısının yetersizliği ve ailelerin yanlış ya da eksik bilgiye sahip olmaları, bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında tedaviye ve eğitime alınmasını engellemektedir. Halk arasında DEHB belirtileri, yanlış bir şekilde çok zeki olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Bu nedenle farklı çözümler aranır; aile ya aşırı bir hoşgörüyle çocuğun her türlü davranışına tolerans gösterir, ya da en ufak bir yanlış hareket ağır cezalar ile karşılık bulur.
 
DEHB olan çocuklar için hayat gerçekten zor olabilir; sıkıntılı okul saatleri, hiçbir oyunu tamamlayamamak, arkadaşlarla olumlu ilişkiler kuramamak hatta dışlanmak, eşyalarını sürekli kaybetmek ya da unutmak… Günden güne ağırlaşan bu yükü taşımak bir çocuk için hiç de kolay sayılmaz. Bununla birlikte bu tür bozukluklar gösteren bir çocuğun annesi, babası, kardeşi, öğretmeni ya da arkadaşı olmak da oldukça güçtür. Gerçekten hiperaktif çocuklar umutsuz vakalar mıdır? Neyse ki, DEHB ile başa çıkmanın çeşitli yolları var. Her şeyden önce bu durumla başa çıkabilmek ve hem ailenin hem de çocuğun yaşam kalitesini yükseltebilmek için iyi bir uzman desteği şarttır. DEHB tedavisinin ilk koşulu, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliği, uyum ve doğru bilgilenmedir. Erken teşhisle birlikte uygulanacak doğru tedavi ve eğitim programları, bu çocukların (ve ailelerinin) hayatlarının kolaylaşmasını ve akademik başarılarının artmasını sağlayacaktır. Ayrıca bir çok DEHB’li çocuk; canlı, hoşgörülü, yaratıcı, girişken, risk almaya açık, neşeli ve sempatik özelliklere sahiptir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve davranışçı tedavi/eğitim tekniklerinin uygulanmasının yanı sıra; iyi yönlerini destekleyerek, onların olumlu özellikleri ve yetenekleri geliştirilmeye çalışılmalıdır.

Öncelikle her şey, sevmek ve yardıma hazır olmakla başlar. Gerçek anlamda sevmeye ve yardım etmeye hazır olduğunuz zaman, bu çocukların eğitiminin çok da zor olmadığını göreceksiniz. Belki de ileride insanlığa çok büyük bir armağan hediye etmenin haklı gururunu hayatınız boyunca taşıyacaksınız.
 
[email protected]
 
http://twitter.com/#!/psikz    

Bu yazı toplam 9752 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Psk. Özlem KANDEMİR Arşivi