Maruf BEÇENE

Maruf BEÇENE

Saldırganlık Olgusu

Saldırganlık Olgusu

İLKEL KAVGACILIKTAN MODERN SALDIRGANLIĞA ÖFKENİN KAYNAĞI

İnsan kompleks bir varlıktır. Anlaşılması güçtür. Duyguları bazen zihnini harekete geçirir, zihni ise bazen duyguları kontrol eder. Bilinç duyguların baskınlığı karşısında zaman zaman işlevini yitirir, duygular ise bazen zihnin esiri olup bir meta haline gelir. Evet böyle bir varlığın tarihini yazmak insanı zorunlu olarak içinden çıkılmaz paradokslarla karşı karşıya bırakır. İnsanoğlu tam tipik bir ambivalans örneğidir. Tarih boyunca Dinler, siyasal yönetimler, gelenekler, sözlü ve yazılı hukuk insanın bu çelişkilerini ortadan kaldırmaya dönük formel ya da informel bir yönelim içinde olmuşlardır. Bu yönelimler bir çok alanda başarı gösterse de insanoğlunun saldırgan eğilimlerini kontrol edememiştir. Hatta tam aksine medeniyet! geliştikçe, yönetimsel ve toplumsal gelişmeler ilerledikçe insanoğlunun saldırganlığı kurallı bir şekil alıp adeta kurumsal bir yapı kazanmıştır. Tarihin tüm siyasal deneyimleri ve kazanımları saldırganlık karşısında pozitif bir ilerleme geliştirememişlerdir. Günümüz dünyasında medeniyetin tüm kazanımlarının saldırgan arzular karşısında nasıl yenilgiye uğradığını sadece 2 gün haber kaynaklarını takip ederek görmek mümkündür. Psikanalizin, insanın temel eğilimleri konusunda iki temel güdüden biri olarak kabul ettiği saldırganlık bir içtepidir. Doğuştan gelmektedir. Nitekim tarih boyunca birçok kaynak bu içtepinin insanoğlu ile beraber hep var olduğunu aktarmıştır.

Saldırganlık kutsal metinlerde “kabil” ile başlar. Seküler tarihçiler ve antropologlar tarafından doğal korunma refleksi olarak tanımlanır. Mitolojide tanrılar arası kavga ile varlığını gösterir. İnsanlık tarihi ilerledikçe bu kavgacı tutum aile içindeki küçük tartışmalarla devam etmiştir. Ailelerin büyümesi ile beraber çatışma aileler arası kavgaya dönüşmüştür. Ailelerin büyümesi ile kabileler arası saldırganlığa, daha sonraları kabilelerin büyümesiyle devletlerarası çatışmalara dönerek savaş adını almıştır.

İnsanlık tarihi geliştikçe saldırganlık eylemi de form ve içerik değişikliğine uğrayarak varlığını çeşitli şekillerde göstermiştir. Bu değişiklikler şu şekilde maddeleştirilebilir:
1- Korunmaya dönük saldırganlık
2- Güç gösterisi olarak saldırganlık
3- Cezalandırmaya yönelik saldırganlık
4- İçtepisel saldırganlık
5- Baş kaldırıya yönelik saldırganlık
6- İtaat etmeye yönelik saldırganlık

Korunmaya dönük saldırganlık

Organizma dışarıdan gelen saldırılara karşı kendini koruma eğilimi içindedir.  Bu korunma davranışı çoğu zaman saldırgan tutumlara dönüşebilir.  Saldırı karşısında direnç sergileyip saldırıyı kıran organizma, karşı saldırıya (taarruza) geçerek yeni bir saldırganlık davranışı başlatır.  Taarruz ve korunma pozisyonları yer değiştirir.  Bu çatışma döngüsü insan dışındaki canlı türlerinde de sık sık yaşanmaktadır.  Bu durum saldırının ve korunmanın tabii olduğunu gösterir.  Ancak insanoğlu tarih boyunca çeşitli toplumsal dönüşümler yaşayarak agresyona karşı normlar geliştirmiştir. Bu dönüşümü kimi zaman din kimi zaman gelenek ve kimi zamanda din ve gelenek karışımı yapılar üstlenmiştir. Zamanla saldırı ve korunma çatışması zorunlu olarak çeşitli kurallara bağlanmıştır. Bu bağlamda, çocuklar, kadınlar, sakatlar, hastalar ve yaşlılar çatışmanın dışında tutulmuştur. Bu çatışmanın temel beslenme kaynağı insanın saldırgan eğilimleridir. Bu eğilimler dışa vurulurken saldırının meşruiyetini sağlamak için çoğu zaman bir gerekçeye dayandırılmıştır. 

 

Bu yazı toplam 8066 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Maruf BEÇENE Arşivi