Dr. Recai Yahyaoğlu

Dr. Recai Yahyaoğlu

LANETLİ BİR KEHANET: İNTİHARIN BULAŞICILIĞI

LANETLİ BİR KEHANET: İNTİHARIN BULAŞICILIĞI

İntihar; insanın kendi yaşamını kendi isteği ile sonlandırmasıdır.Bu sonlandırma pek çok mesajı içinde barındırır.Daha çok cinayete eğilimli, kontrol güçleri azalmış olanlar kendilerini öldürürler. Basit ve sıradan bir eylem değildir.Bu yüzden basit ve sıradan değerlendirmelerle geçiştirilemez.Ayrıntılı ve üzerinde kapsamlı düşünüldüğünde pek çok yaklaşım ve sonuç üretmek mümkündür.

Bu yazıda daha çok eylemin sonrasında yakın çevrenin bizatihi bu eyleme olan tutumunu açıklamaya çalışacağım.Zira anne ve babalarımızın davranışları, psikolojik özellikleri nasıl ki bizlere öğrenme ve genetik miras olarak geçiyorsa intiharın da aynı şekilde yakın çevre için bir çıkış ve kurtuluş yolu olarak kabul edildiğini açıklayacağım.

İntihar etme isteği kişilik özelliğinin bir parçasıdır.Tek başına bir kişilik özelliği değildir. Parçadan yola çıkarak bütünü keşfetmek her zaman olmasa da çoğu kez mümkündür.İntihar çıkmaz yola sapılmış olmanın karşısında aynı zamanda çaresiz kalmanın kazandırdığı derin bir öz yıkımdır.İntihar eylemi; karmaşık, karamsar keskin bir kişilik özelliğini ve kararlı bir davranış biçimini özünde ifade eder.

Konu çok geniştir.Asıl amacımız daha çok masum olmayan insan (yaşarken diğer insanlar tarafından uygun bulunmayan işler yaparak meşru bir hayat ve adil kazanç peşinde koşmayan, yasal işler yapmayan insanlar kastedilmektedir) intiharlarının yakın aile bireylerinin hayatını nasıl etkilediğini açıklamaktır.Sadece bir yönüyle bile pek çok farklı varyasyonları barındıran bu konuda kısa ve özet değerlendirmelerde bulunmaktır.  

İntiharın; ruhsal yönden kısa sürede keskin ve büyük yıkım yaşayanların içlerine düştükleri bir hatalı davranış biçimi olmasının yanında, etki ve ilgi sahası itibarıyla yakın aile bireylerinin hayatını ciddi olarak etkilediği bir gerçektir. Bu etkilenmenin iyi yanı olabileceği gibi çoğu kere öğrenilmiş davranış modellerinden birisi haline dönüşme imkanı vardır.Bu öğrenme şekli maalesef en kötü öğrenme biçimlerinden birisi olarak değerlendirilebilir.

İntihar eden bir insanın yakın aile bireyleri diğer insanlara göre her zaman intihara daha fazla eğilimlidirler.Üstelik bu insanlarda intihardan sonra bir azgınlaşma hatta öğrendikleri kötü davranışlarda ciddi bir artma görülebilir.İntiharın yaşandığı aile bireylerinin içlerine düştükleri ciddi handikap intihar etmenin gerekli ve lüzumlu bir davranış biçimi olduğunun öğrenilmesidir.Yaşarken güzel yada çirkin fark etmez tüm deneyimlerimiz bizim öğrenmemizi sağlar.Zaten genetik olarak yatkınlığı bulunan bu insanlar olaydan sonra kendilerini intihar etmeye çok daha yatkın hissederler.

Her davranış biçimi yakın aile bireylerine ve sosyal hayata katkıda bulunur.Bu katkının pozitif olması gerekmez.Burada katkıdan asıl maksat bir bilinç boyutu, bir icraat farklılığının sosyal hayata harmanlanıp karışmasıdır…Zihinlere ve sosyal hayata eklenen algısal saplantılar böyledir.Her şey bir şeyden başlar veya her şey bir şeyden köken alır. İntihar eden insan eğer erkekse erkek çocukların, kadın veya kızsa kadın veya kız en yakın akrabaların onun gibi davranacak olmalarının en etkin bozulmuş algısal sebebini ortaya çıkarır.

İntihar eden erkek ise ve birden fazla erkek çocuğa sahipse bunların iyi ve sağlıklı bir birliktelik yaşamaları fevkalade zordur.Eninde sonunda bunlar birbirleriyle kavga ederler ve hatta bir birlerine ciddi şekillerde zarar verirler. Masum olmayan bir insanın intihar etmesinin ardından erkek evlatları için çok manidar sonuçların ortaya çıktığına tanık olunur. Zira erkek evlatlar babalarının keskin davranışının sonuçlarını kendi kendileri üzerlerinde deneyerek tüm akrabalarına bunun soydan geldiğini adeta ispatlamaya çalışırlar.Bu istek fark edilemeyecek kadar gizlidir ve derinlerde insan ruhunun karmakarışık ilişkiler ağında vardır.Adeta kendini gerçekleştirmeye çalışan lanetli bir kehanet gibi insan ruhunun derinliklerinden çıkar.

İntihar eden babanın erkek çocukları ruhsal yönden yaşamlarında hiçbir zaman tam anlamıyla rahat etmezler.Onlar için ölüm hemen yanı başlarında adeta burunlarının uçlarında gibidir.Masum olmayan bir insan eylemi olarak gerçekleşmiş intihar eyleminden sonra bu durum daha yoğun yaşanır.Erkek çocuk hem çok korkar hem de babasından öğrendiği yanlış davranış modellerini takip etmeye karşı içinde onulmaz bir istek yaşar. Yani masum olmayan insanların intihar etmesi çocuklarına çok kötü bir miras olarak yansır.Onlar ölümden ibret almaları, daha doğru davranışlara ve manevi alanda kendilerini geliştirmeleri gerekirken kolay kazanılan paraya hala tav olmaya içlerinde derin bir özlem duyarlar.

Masum olmayan intiharlar, geçmişteki davranış modellerinin çocuklara bulaşmasını diğer intiharlara göre daha şiddetlice sağlar.Bu yargının ilk duyulması anında doğru olmadığı akla yatkın gibi gelebilir.İnsanların hatalı davranışlarının nesillerince ibretle karşılanacağı zannedilebilir.Bu durum maalesef algısal bir saplantıdan başka bir şey değildir.Çünkü pratikte durum farklıdır. Hata hatayı doğurur. İşlenen hatalar özellikle kolay para kazanmaya ve insanların zayıflıklarından/içlerine düştükleri çaresizliklerden nemalanmaya başlayanlar tam olarak ters bir orantıyla daha da çirkin ve kötü davranmaya başlarlar.Kolay ve haksız para kazanmaya olan meyyallik tüm suçların ve hastalıkların kökeninde vardır.İntihar gibi travmatik şoklar, şeytanileşen ruhları caniliğe dönüşen bir kabusa çevirebilir.

Kötü davranışların bulaşıcılığı tarih boyunca hep daha fazla olmuştur.Bu yüzden kötülükler, çirkinlikler, kanunsuz davranışlar toplumda daha ciddi seviyelerde yaygınlık kazanmaya başlar.Bu yüzden “Kötünün sözü her yere ulaşır, eli her yana uzanır.” Denilmiştir. Çarpıtılmış gerçekler, algısal saplantılar insanları seri katillere veya seri kötülere dönüştürür. Bu insanların kimseye iyilik yapma gibi bir niyetleri yoktur.İçlerine düştükleri en büyük handikap kolay para kazanma hastalığıdır.Suç niyetleri yükselmiştir ve bu yüzden seviyesiz profil gösteren bir psikolojiyle davranırlar.Buna rağmen son derece cüretkardırlar. Emek vermeksizin, ter dökmeksizin başkalarının cahilliğinden, bilmezliğinden, resmi işlerdeki yetersizliğinden, okumamışlığından faydalanarak para kazanmaları, yalan söyleyerek onları aldatmaları karakteristik özellikleri haline gelir.

Çok fazla uzatmadan kısaca bu kısa makalede ne demek istiyoruz? Onu açıklayayım. Öğrenilmiş çaresizlik nasıl ki vardır, aslında öğrenilmiş bir intihar eğilimi de kesinlikle vardır. Yeni yapılan bilimsel araştırmalarda şişmanlığın bile bulaşıcı olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde intiharda bulaşıcıdır. Üstelik bu durum çok daha ciddi seviyelerdedir.Yakın aile bireylerinin hemen hemen hepsini etkisi altına alır.Hayatlarının berbat olması veya berbat olmaya doğru sürüklenmesi diğer insanlara göre çok daha güçlü bir ihtimaldir. Ticari hayatta başarılı olamazlar.Sürekli farklı işlere girer ama bir türlü istikrar sağlayamazlar.Dışlanırlar. Yaşadıkları yeri çoğunlukla terk etmek zorunda kalırlar.Bu insanların ciddi, uzun ve oldukça güçlü bir terapi sürecinden geçmeleri gerekir.

Diğer önemli nokta ise şudur. Masum olmayan intihar sonrasında bundan yakın akrabaların özellikle çocukların ibret alamayacakları gerçeği… Maalesef ters bir etkiyle olumsuzluklara devam edeceklerini, babalarının intihara sürüklendiği sebeplere dayanılmaz bir cazibeyle koşacaklarını ve oradan beslenmeye ihtiyaç duyacaklarını ifade etmeye çalışıyorum… Her ne kadar tartışmaya açık olsalar da maalesef bunlar acıdır ve bize göre hayatın dayanılmaz gerçekliğinde sürekli tezahür etmektedir. Yasal olmayan işlerden kazanç umma isteği ve aynı zamanda bunları yaparken cazibeyle birlikte tatminlik hissinin yaşanması biraz da soya çekmeyle bağlantılıdır.

İyi olanımız kötü olanımız hepimiz soya çekeriz ve maalesef teneşir tahtasına babamızı uzandıran sebepler çoğu kere bizi/kaderimizi değiştirmeye yetmez.Bilakis bir çoğumuzun hatalarını güçlendirerek perçinler…

Dr.Recai Yahyaoğlu

www.tamtip.com

Bu yazı toplam 4840 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Recai Yahyaoğlu Arşivi

YDS-2

26 Haziran 2013 Çarşamba 00:00