Duyguların İfadesinin Öğrenilmesinde Ailenin Rolü
Çocuklarının “benmerkezci” yetişmelerini engellemekle işe başlayan anne babalar, onların duygusal gelişimini ön planda tutarlar. Üç beş aylık bebeklerin, birileri ağladığında, ağlamaya başladıklarına tanık olmuşsunuzdur veya iki üç yaşındaki bazı çocuklar, yakınlarını mutsuz gördüklerinde onları okşar, sever ve öperek teselli etmeye çalışırlar. Burada anne babanın çocuğuna yönelik attığı ilk adım, çocuğunun ilettiği mesajı doğru olarak almayı öğrenmektir. Çocuğunun ağlama şeklinden, nasıl bir sıkıntısı olduğunu anlayan anne sayısı az değildir. Ne yazık ki; bebek doğduğunda kurulan bu bağ, güçlenerek devam etme şansını, her zaman bulamayabilir. Aynı anne, çocuğunun uyumamak için gösterdiği direncin, belki de gelişimsel korkulardan kaynaklandığını göremeyebilir. Bundan dolayı, çocukların dolaylı olarak ilettikleri mesajları doğru algılamak, anne babanın önemli bir görevidir. İnatçılık, şımarıklık gibi algılanan pek çok davranışın altında yatan bir “duygu” vardır. Bunu fark ettiğinizde, çocuğunuzun kendini ifade etmesini ve başkalarının duygu ve düşüncelini kavramasını kolaylaştıran adımı atmış olursunuz.
Çocuklarımız için atabileceğimiz önemli bir adım da; “eldeki imkânlarla” çocuk için yaratıcı bir yuva oluşturmaktır. Çocuk için evi, dünyayı öğrenmeye başladığı ilk duraktır. Macera ve öğrenme duygusunu önce evde kazanır. Günlük hayatın sıradan akışı, ufacık değişikliklerle anlam kazanır ve çocuğun düşünme ve karar verme yetisini güçlendirir. Poğaça hamurundan onun için ayrılmış bir ufak parça, haşlanmış yumurtaya yerleştirilen zeytinden gözler, mutfak araçlarının çıkardığı farklı ve ritmik seslerin taklidi ya da masalda olduğu gibi, tuz ekerek tadılan elma dilimi. Bunlar, çocuğun kendi karar ve isteği ile yaşadığı birkaç basit örnek. Gelecekte karşısına çıkabilecek sorunları çözmesine yardımcı olacak bazı yeteneklerin gelişimini başlatan ufak deneyimler.
Çocuğun karar alma isteği desteklenmeli ve cesaretlendirilmelidir. Elmaya tuz eken çocuk, belki bu buluşundan hoşlanacak, belki de bir daha tuzlu elma yemekten uzak duracaktır. Ama elde kalan değerlidir: Karar vermenin sorumluluğunu taşımayı öğrenmiştir.
Çocuklar, anne babaları ile bol bol konuşmalı ve merak ettikleri her şeye cevap aramayı öğrenmelidirler. Okumayı bilseler bile, akşamları ana baba tarafından kitap okunması ve konu ile ilgili düşüncelerin paylaşılması çocuğun kendini ifadesini güçlendirdiği gibi, başkalarını ve onların düşündükleri anlama becerisini de geliştirir. Bunun yanında, anne babanın ileriki yıllarda da güven odağı olmaya devam etmesini kolaylaştırır.
Televizyon bir “çocuk bakıcısı” değildir. Çocuğun “ayakaltında dolaşmaması için” televizyon önünde oturmaya alıştırılması doğru değildir. Televizyon, etkileme gücü yüksek ve çocuğun zamanını çalan ancak karşılığında bir şey vermeyen bir araçtır. Çocuğun içindeki yalnızlık duygusunu artırır ve şiddet eğilimi gibi istenmeyen etkilere maruz bırakabilir. Sınırlı zamanda izlenmesi gereken televizyonun yerine olumlu seçenekler konmalıdır. Satranç, dama gibi geliştirici oyunlar, aile ile paylaşılacak etkinlikler düşünülmelidir.
Yaşama ilk adımı yuvasında atan çocuk, yaşamı ilk önce yuvada öğrenir. Bu öğrenmelerin etkisi ile dünyaya katkılarını koyabilir ve dünyadan hak ettiğini alabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.