İzlediğiniz Diziler Kişiliğinizi Yansıtıyor Olabilir!
Yediden yetmişe herkes takım tutar gibi dizi taraftarı oluyor, işlerini-güçlerini hatta özel organizasyonları bile dizi saatlerine göre düzenliyor. Televizyon kanalları kıyasıya bir rekabet içinde, günler, saatler, dakikalar hesaplanıyor. Öyle ki İstanbul trafiği bile belli gecelerde ve saatlerde rahatlıyor... Akşam Gazetesi'nden ELİF AKTUĞ, Psikoterapist Çağatay Öztürk ile dizi çılgınlığı ve dizilere göre kişilik analizi konularında hayli ilginç bir sohbet gerçekleştirdi.
ELİF AKTUĞ-[email protected]
- İnsanların seyrettikleri dizler, kişilikleri hakkında ipucu verir mi?
Dört önemli kişilik tipi var, bunlardan ilki 'popüler optimist' dediğimiz kişilikte olanlar; genelde olaylara hep zihinsel boyutta yaklaşırlar. Olağan hali ile görmeye çalışırlar. O nedenle bu tür kişiler sıradan dizleri seyrederler, mesela 'Geniş Aile' gibi. Marjinal ve uç yaşamlar yoktur. Eskiden 'Bizimkiler' dizisi vardı; şimdi 'Geniş Aile' var. 'Adını Feriha Koydum' var. Çok başarılı bir dizi, eski Türk filmleri tadında. Seyirci iyilerle gülecek, kötülere kızacak. İyiler kazanacak.
- Bahsettiğiniz gruptakiler 'Kurtlar Vadisi' ile ilgili midir sizce?
'Kurtlar Vadisi' onların ilgi alanında değil. Farklı bir kişilik tipini kapsıyor.
- Dört tip kişilikten bahsediyordunuz, diğerleri nedir? Melankolikler, dışa dönükler ve barışçıl soğukkanlılar.
MELANKOLİKLER 'EZEL' TUTKUNU
- Barışçıl soğukkanlı nasıl oluyor, diziden örnekle anlatsanıza?
Örneğin bu kişiler 'Unutulmaz' dizisini severler. Orada ulaşılmaz bir aşk anlatılıyor. 'Acaba o insanlar birbirine kavuşacak mı, kavuşamayacak mı' noktasındaki tereddütler ve oradaki aşkın ulaşılmaz olması kısmı onların kalbinde hep bir umut ışığı yakmakta. Hep barışçıl bir taraf söz konusu.
- Anlattıklarınızdan sonra dizileri seyredenlere bakarak kişilik tahlili yapmak saçma geldi bana!
Saçma değil ama dizilere bakarak insanları yargılamak çok doğru değil. Ayrıca diziler artık sosyal paylaşım gibi algılanmakta. Sadece son zamanlarda değil her zaman ilgi vardı dizilere.
- Neden dizileri bu kadar ciddiye alıp kaçırmadan hatta nefes almadan seyrediyoruz?
Diziyi seyretmenin iki önemli sebebi vardır; kişi kendinde olmayan bir şeyi dizide gördüğü zaman onunla kendini tamamlanmış hissedebiliyor ya da kendinde olan bir şeyle özdeşleştirme yapıyor. Kısacası benzerlik ve tezatlık kavramı diziyi kişide bağımlılık haline geliyor.
- Yani aksiyon ya da mafya dizisi seyredenler suç işlemeye meyilli değil, öyle bir kanı var ya!
Ruhsal olarak baktığımızda hepimizin içinde, her şey var. Kimse doğuştan suçlu değildir. Aslında hepimizin içinde kadın da var erkek de var, hatta mafya var, hırsız var. Onlar bizim bir yerlerimize dokunuyor. O dokunan yerleri bilip sorgulamak gerekiyor. Neden ben bu diziyi seyrediyorum? Diziyi seyrederken de hangi tarafım oradan besleniyor ya da ben hangi tarafımı onarıyorum diye sormak lazım.
- Sorduk diyelim!
Şöyle bir sonuca varabiliriz. Diyelim ki çok zengin tanınmış ünlü bir kadın, bir mahalle dizisini seyrediyor. Çocukluğuyla alakalı, mesela yanlarında çalışan birine duyduğu empatiyi dile getirememiştir, onu burada tamamlıyordur ya da zamanında fakirdir maddi durumu daha aşağılardadır ama bir süre sonra güçlenmiştir.
- Takip edebiliyor musunuz dizileri?
Aslında benim dizi izlemeye vaktim yok ama iki nedenle izlemek zorundayım, birincisi bana gelen oyuncular var. İkinci sebebi de seansa gelen danışanlarımızın çoğu 'Falanca dizinin falanca karakterini izlerseniz beni çok iyi anlarsınız' diyor. Mecbur kalıyorum bir bakıma.
- En çok hangi karakterden bahsedildi size?
En çok bunu söyleyenler 'Binbir Gece' dizisini, Şehrazat karakterini anlatıyorlardı. 'Nedir orada sizi çok iyi yansıtan durum' diye sorduğumda 'Ayakları yere basan sağlam bir kadın olması' gibi cevaplar alıyordum.
DİZİLER DUYGULARI TETİKLER VE BASTIRIR
- İki farklı uçtaki insanların aynı diziyi izlemesi tuhaf değil mi?
Artık duygular da sosyo-ekonomik ve kültürel değerler de değişti. İnsanlar eskiden daha kalıplar içinde yaşıyorlardı. Geleneksellikten uzaklaştık. Yani geçmişte o belirli sınıflandırmalar çok daha rahat yapılıyordu.
- Herkes tarafından seyredilen dizilere ne örnek verebilirsiniz?
'Doktorlar'ı örnek verebilirim. 'Doktorlar' dizisi sadece doktorlara hitap eden bir dizi değil. Hastanede olup bitenlerin dışında bir aşk ilişkisi de anlatılıyor. İhanet var, aşk var, acılar var.
- Acılar herkese aynı şeyi hissettiriyor galiba?
Elbette, Prenses Diana'yı hatırlasanıza. O da aşk acısı yaşadı, bir işçi kızı da aynı acıyı yaşayabilir.
- Diziler duyguları tetikler mi?
Dizi seyrederken, farkında olmadan iki şekilde güdüleniyoruz. Bunlardan bir tanesi, bastırma. Yüzleşmekte zorlandığımız şeylerle orada yüzleşip bastırabiliriz, diğeri ise tetikler.
- Hemen burada Fatmagül'ü sormalıyım, suçu neydi acaba?
Dört kişi tarafından tecavüze uğramış bir kız var ama sorun aslında sadece tecavüz değil. Biz kadınların sosyal haklarına, yıllarca her yerde tecavüz etmişiz. Şimdi diziyi seyrederken de işte bunu sorgulamalı ve konuşmalıyız.
DİZİLERE TERAPİST DESTEĞİ ŞARTTIR
- Dizide karakterin yaşadığı acı bizim acımızla benzeşiyorsa, bir nevi terapi gibi gelir mi dizide yaşananlar?
Bazen bir dizi tecavüzü konu alarak toplumsal bir fayda sağlar. O zaman terapi görevi de görür. Burada aslında dizi yapımcılarına ve elbette ki kanalların yöneticilerine çok önemli görev düşüyor. Çünkü dizilerin Türk toplumundaki yeri malum, öyle hassas dengeler gözetilmeli ki, kimsenin duyguları rencide olmamalı.
- Belki de senaryoları terapistler de okuyup onaylamalı!
Bana göre daha ilk baştan, dizinin henüz karakterleri oluştururken terapistlere danışılmalı. İngiltere'de bu çalışmalara şahit oldum, hatta daha oyuncu kadrosu oluşturulurken çalışmalar başlıyordu. Sonra o karakterleri oluştururken psikoterapistlerden ya da sosyologlardan yardım alıyorlar. Onun için bizler onları taklit ediyoruz. İşlerini layıkıyla yapıyorlar. Bizde RTÜK nasıl bir yaptırım uygulayacağını şaşırmış durumda. Çünkü bazı dizilere inanılmaz bir imtiyaz tanınırken bazı diziler uyarılar alıyor.
Seyirci ihtişama bayılıyor
- 'Muhteşem Yüzyıl' neden bu kadar sevildi?
İnsanlar yaşayamadıklarını görüyorlar; şaşaa görüyorlar. Padişah ete kemiğe bürünüyor, seviyor, seviliyor. Bir de masal seven bir toplumuz biz, bir tarihi masal anlatılıyor. Bence çok başarılı bir proje. Çok pahalı, çok emek verilmiş, çok uğraşılmış. Ayrıca, toplumumuzun tarih okuma alışkanlığı çok az, daha doğrusu kitap okuma alışkanlığı yok. Tarihi böyle öğreniyorlarsa bunu da baltalamamak lazım.
- Diziyle beraber dönem kitapları satış rekorları kırıyormuş. İlk defa bir dizi, kitap satışlarını bu kadar artırmış!
Çünkü merak uyandı. Halk bunu istiyor biz ne yapalım denmemeli, halkı isterseniz bu şekilde projelerle de gayet güzel yönlendirebilirsiniz. Bastırılmışlık bizim toplumumuzun doğasında var. Bir şeyi bastırdığımız zaman yok farz ediyoruz, oysaki bastırılan şey daha fazla depreşir.
- Dizilerle yatıp kalkmak gibi bir durumumuz var, ne diyorsunuz?
İnsanlar dizilere endeksli artık, günlük yaşam programlarını dizi saatlerine göre ayarlıyorlar. Diziler sosyal mastürbasyon aracı haline geldi. Bana gelen danışanlarım anlatıyor; 'Ezel' partileri 'Muhteşem Yüzyıl' partileri yapıyorlarmış.
Saldırganlık içimizde var
- 'Kurtlar Vadisi', 'Behzat Ç.', 'Arka Sokaklar' için ne diyeceksiniz?
Biz, toplum olarak saldırganlığı içimizde barındırıyoruz. Akdeniz toplumlarının hepsinde bu var aslında. İtalyanlar da, İspanyollar da bizim gibi. 'Kurtlar Vadisi'nin tutması o yüzden beni şaşırtmıyor. Heyecan seviyoruz, aksiyon seviyoruz. 'Kurtlar Vadisi'ni seyredersiniz sizi saldırganlaştırır' diyenler oluyor, ne alakası var? Yani, bilmem ne dizisini izlediğinde herkes sokağa çıkıp kadınlara tecavüz mü ediyor? Böyle bir şey yok. Dizilerden rol model alma söz konusu olabilir. Onun için, belli bir yaş grubu sınırı uyarısı konuluyor zaten dizilere. Bunlara mümkün olduğu kadar uyulması gerekiyor, fakat içinizdeki saldırganlığı o dizi tetikleyebilir de tam tersi bastırabilir de... Ayrıca bazı insanlar kendilerinin dışında çok uzaklarındaki karakterlerin de yaşamlarını merak edebiliyor. Mesela bir polisin yaşamını bilmiyor, merak ediyor, 'Arka Sokaklar'ı izliyor. Aynı şekilde bir ev kadını fahişeyi seyrediyor. Fahişe olmak için mi onu seyrediyor? Hayır, fahişe olmak ona o kadar uzak ki, merak ediyor. Biz meraklı bir toplumuz, başka yaşamları merak ediyoruz.
Şehirli, kafası karışık ve aşık!
- 'Küçük Sırlar', 'Kavak Yelleri', 'Arka Sıradakiler' gibi gençlik dizileri kime hitap ediyor?
'Küçük Sırlar' bana göre başarılı bir yapım. Güzel çünkü gençlerin dünyasındaki dejenerasyonu gayet başarılı bir şekilde anlatıyor. Şehirli ve zengin olduğu için duygularından uzaklaşmış karakterler var ama aşık da oluyorlar içgüdüsel olarak, seviyorlar da. Aslında ailelerin izleyebileceği bir kitleyi hedeflediğini görüyoruz. Aynı zamanda gençlere de hitap ediyor.
Ortalama hedef kitle toplumun çoğunluğunu kapsamalı dizilerde, ayrıca genç bir nüfusa sahip olduğumuzu hatırlayacak olursak gençlere yönelik dizilerin tutmama şansı yok. Aynı şekilde 'Kavak Yelleri', 'Arka Sıradakiler' gibi diziler de bu nedenle sevildi.
Oyuncular duygusuzdur
- Oyuncular size neden geliyor?
Hem bir dizide oynayan hem de bazı dizilere hazırlanan oyuncular var danışanlarım arasında. Onun için de takip ediyorum dizileri. Mesela babası ile küçüklüğünde sorun yaşamış ama oynayacağı dizide babası ile arası çok iyi olan bir kız. Onun babası ile olan ilişkisini önce ayrıştırmamız lazım.
- Meslekleri adına bütün oyuncuların işine yarar terapi sanırım!
Dizi oyuncuları artık çok bilinçli bu konuda. Çekinmeden profesyonel yardım alıyorlar. Diziler kişinin dokunamadıkları taraflarına da tercüman oluyor.
- Oyuncular duygularını nasıl kontrol ederler, acılı günlerinde sahneye çıkmaları mantıklı mıdır?
Şunu sormak isterim size; 'Annen-baban öldüğü zaman, sen o gün sahneye çıkmalısın' eğitimi hangi konservatuarda veriliyor? Bana göre oyuncular dünyanın en duygusuz insanları.
- Duygusuz mu dediniz?
Bakın, benim dedem öldü, sabah 10.00'da haber geldi; saat 15.00'e kadar danışanlarımla bütün randevularımı tamamladım. İkindi namazında dedemi toprağa verdik; akşam eve geliince insan olarak ne yapmam gerekiyorsa yaptım. Diyeceksiniz ki dedeniz ölmüşken birinin sorununa konsantre olabiliyor musunuz; evet olabiliyorum. Çünkü biz bunun eğitimini aldık. Ama hangi oyuncu bunun eğitimini alıyor? Onun için oyuncular dünyanın en duygusuz insanlarıdır diyorum. Bunun eğitimini almadan da zamanla bir şekilde profesyonellikleriyle duygularını yönetmeyi öğrenen oyuncular var. İşte onlar büyük oyuncular.
- Hollywood'da sanırım terapiste gitmeyen oyuncu yoktur!
Hollywood'da çok sevdiğim bir söz var. Her kafede yazar 'Her star oyuncu ya da adayı psikoterapistinin parasını ödeyecek kadar para kazanmalıdır'.
Gülmekten zarar gelmez
- Komedileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seyreden gülüyorsa büyük bir işlev yerine getiriliyor demektir. Herkesin gülmeye ve deşarj olmaya hakkı var, hayat yeterince sıkıcı ve zor. Bu dizileri eleştirmesinler, desteklesinler. 'Türk Malı' için 'Türkçe'yi bozuyor' dediler. Mesela İngiltere'de ana haber bültenlerini sunan spikere bakıyorsunuz, Galler aksanıyla haber okuyabiliyor. Bu şuna tekabül eder; Karadeniz şivesiyle haber sundurabilir miyiz? 'Başbakanimuz celdi, cittu' diyen bir spiker olsa, herkes ayağa kalkar! Elbette isteriz ki toplumda herkes güzel Türkçe konuşsun. Ama diziler bir dili bozmaz.
Öyle Bir Geçer Zaman Ki
Melankolikler: Unutulmaz, Karadağlar, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Ezel, Lale Devri
Geniş Aile
Optimistler: Geniş Aile, Adını Feriha Koydum, Küçük Sırlar, Arka Sıradakiler, Kavak Yelleri, Çocuklar Duymasın
Behzat Ç.
Dışa dönükler: Muhteşem Yüzyıl, Behzat Ç., Arka Sokaklar, Türkan, Köprü
Fatmagül'ün Suçu Ne?
Barışçıl soğukkanlılar: Şüphe, Hanımın Çiftliği, Kurtlar Vadisi, Fatmagül'ün Suçu Ne?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.