GÜRÜLTÜNÜN PSİKOHİJYENE ETKİLERİ
Psikohijyen, genel hijyenin bir alt bölümüdür ve ruh sağlığının muhafazası ve sağlamlaştırılması konuları ile ilgilenir. Bu yöntem, çalışma ortamının, geçim şartlarının ve çevrenin bireyin ruh sağlığına etkisini araştırır. Çevrenin ruh sağlığına olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması en temel amacıdır. İnsanların refah seviyesinin, bu çerçevede yaşadığı konutun şartlarının ve seviyesinin daha da iyileştirilmesi için gerekli tüm tedbirleri almak, aynı zamanda ruh sağlığını temin eden gerekli temel yapıtaşlarıdır.
Somatik hastalıkların meydana çıkmasında, ruh sağlığının rolünü unutmamak gerekir. Genel hijyen, çalışma şartlarının ve yaşam standartlarının yükseltilmesi, dinlenmenin, spor uğraşlarının temininin yanı sıra alkol, madde bağımlılığı ve zührevi hastalıklarla ortaya çıkabilen durumlarda da zihnin sağlamlığı ve hijyeni de korunmalıdır. Öyle ki, öğrencilerin, beyni ile iş yapan bilim adamlarının ve ruh sağlıkçılarının iş süreleri ve tatillerinin düzgün şartlarda belirlenmesi de psikohijyenin problemlerindendir.
Gürültü Nedir?
Gürültü, ilk bakışta önemsiz gibi görünse de, günlük hayatımızda en yoğun olarak karşı karşıya kaldığımız kirlilik türlerinden biridir ve psikohijyene direkt olumsuz etki eder. Ruh sağlığı üzerinde tehdit oluşturan çok ciddi bir problemdir. Gürültü, “gelişigüzel bir yapısı ve ses spektrumu olan, istenmeyen ses” olarak tanımlanır. Bir başka tanımda gürültü, zaman içerisinde bir sesin tayfsal yapısında (sesin frekans özelliğinde) gelişigüzel düzensizliklerin olması olarak açıklanır. Genel olarak ise beğenilmeyen, hoşa gitmeyen veya dinlenilmesine tahammül edilemeyen kısaca herhangi bir değeri olmayan sese veya seslere gürültü deriz. Hoşa giden rahatlatıcı seslere insanların ihtiyacı vardır. Sesin uyumsuz, düzensiz olması, kabul edilebilir olmaması ve istenen düzeyden yüksek çıkması o sesin gürültü olarak tanımlanması için yeterlidir.
Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir. Bu nedenle İşyerleri Tüzüğü ve Kazalardan Korunma Yönetmeliğinin "Gürültü" ile ilgili bölümleri, belirli aralıklarla kontrol muayenelerini ya da diğer bazı önlemleri öngörmektedir.
Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye içerisinde bulunan endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir. Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız yapılan bakım ve onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültüler insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozmakta, iş verimini azaltmaktadır.
Gürültünün Olumsuz Etkileri
Yüksek gürültü düzeyi; rahatı, emniyet hissini ve dolaylı olarak da çalışma verimliliğini etkiler. Gürültünün giderek artması kişiler üzerinde önce rahatsızlık duygusuna neden olmakta, arkasından konuşmayı zorlaştırmakta ve en sonunda da işitme gücünü azaltmaktadır.
Düzeyi yüksek gürültü içinde uzun süre çalışmanın veya bulunmanın, işitme gücü üzerinde olumsuz ve onarılamayacak sonuçlar doğurduğu bilinmektedir.
Gürültünün kronik baş ağrısı yaptığı, insanı alınganlaştırdığı ve öfkeli yaptığı da yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Gürültünün insan üzerindeki olumsuz etkileri kısaca şöyledir:
• Fizyolojik etkiler,
• Performans değişimleri,
• Psikolojik rahatsızlıklar,
• İşitme kayıpları
Gürültüye maruz kalan insanların uyku saatleri bozulur, iş verimleri düşer. Konuşulanların anlaşılamaması, işitme duyarlılığında geçici olarak azalma, yorgunluk, bezginlik gibi psikolojik problemler ortaya çıkmaktadır. Ani gürültüye maruz kalan insan vücudunda ani bir kas gerilmesi oluşur ve böylesi bir refleksin önlenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla gürültülü bir ortamda bulunan canlıların rahat etmesi mümkün değildir. Aynı zamanda fiziki dayanıklılığı da olumsuz etkilediğinden, gürültü vücut direncini de azaltır.
Gürültünün bir diğer zararı da insan kalbine verdiği rahatsızlıktır. Araştırmacılar gürültünün kalp atışlarını düzensizleştirdiğini, kanı koyulaştırdığını ve kan damarlarının kasılmasına sebep olduğunu ispatlamışlardır.
Gürültüye maruz kalma süresi ve gürültünün şiddeti, insana vereceği zararı etkiler. Endüstri alanında yapılan araştırmalar göstermiştir ki işyeri gürültüsü azaltıldığında işin zorluğu da azalmakta, verim yükselmekte ve iş kazaları azalmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; meslek hastalıklarının %10'u, gürültü sonucu meydana gelen işitme kaybı tespit edilmiştir. Meslek hastalıklarının pek çoğu tedavi edilebildiği halde, işitme kaybının tedavisi yapılamamaktadır. Biz konumuz gereği daha çok gürültünün psikolojik etkileri üzerinde duracağız.
Gürültünün Psikolojik Zararları
Gürültünün insan üzerindeki geçici ve kalıcı zararları bir yana bırakılsa bile sıkıntı, gerginlik, isteksizlik bile yeterince olumsuz etkilerdir. Gürültüden duyulan rahatsızlık, dinleyicilerin bir tepkisi olarak bilinmektedir ve zamana, zemine, gürültünün türüne göre yarattığı rahatsızlığın şiddeti de değişmektedir. Mesela gece saatlerinde duyulan bir ses, insanı gündüz saatlerinde duyulandan daha fazla rahatsız etmektedir veya düzensiz bir yapıya sahip ses, kişileri düzenli yapıya sahip olan sesten daha fazla rahatsız etmektedir. Ayrıca anlamsız olduğuna inanılan sesler de yine rahatsızlık unsuru olma özelliğine daha yatkındırlar. Bir diğer örnek ise kaynağını görebildiğimiz nitelikteki gürültüler, kaynağını göremediğimiz gürültülerden daha fazla rahatsızlık verici niteliktedir.
Gürültü psikolojik olarak sürekli gerilim, sinirlilik, şüphecilik gibi durumlara neden olur. Morali etkiler ve verimi azaltır. Gürültünün verdiği bu rahatsızlıklar kişilere ve durumlara göre değişebilir. Aniden meydana gelen gürültü insanların korkmasına ve kızgın hissetmesine neden olabilir. Gürültü bazı durumlarda iş basamaklarını da etkiler. Mesela doğru bir ritim varsa işçiler ritimlerini veya hızlarını bu gürültüye göre ister istemez değiştirebilirler.
Gürültü; dinlenmeye engel olarak uykuyu da aksatır. Uyku problemi ise günümüzde son derece ciddiye alınması gereken bir rahatsızlıktır. Modern çağın insanının başı kronik uykusuzlukla derttedir. Araştırmalarda uykuya dalma güçlüğü, uykuyu sürdürme güçlüğü, sabah erken uyanma ya da toplam uyku süresinin kısa olması gibi durumlardan birinin varlığı uykusuzluk olarak kabul edilmektedir. Kesitsel araştırmalarda "son bir hafta içinde" erişkin toplumun yaklaşık 1/3'ünde uykusuzluk yakınması bildirilmektedir. Şiddetli uykusuzluk yakınması ise %4 olarak bulunmuştur. Şiddetli uykusuzluğu olan hastaların yaşam kalitesi önemli oranda azalmakta; buna karşın tedavi amacıyla doktora başvuru oranı düşük kalmaktadır. Şiddetli uykusuzluk yakınması olan hastaların %55'inin doktorundan bu konuda yardım istediği bulunmuştur. İzleme araştırmaları ağır uykusuzluk oranının yıllar içinde giderek arttığı ve kronikleşme eğilimi gösterdiğini desteklemektedir. Kronik uykusuzluk yakınmaları toplumun %5'inde görülmektedir.
Uykusuzluğun sonuçları:
* Yargı kabiliyetini zayıflatır.
* Ruh halini değiştirir.
* Sıkıntı verici ve sinir bozucudur.
* Konsantrasyonu zayıflatır.
* Yüksek kan basıncı, kalp rahatsızlıkları, performans yetersizlikleri gibi ciddi sonuçları olabilir.
Gürültü kirliliğinin sadece kronik uykusuzluğa sebep olarak bile psikohijyene ne kadar zarar verdiği açıktır. Oysa psikohijyenin bozulmasında tek etken gürültü de değildir. Günümüzde yaygın görülen, haz kültürünün teşvik ettiği alkol, sigara, madde tüketimi, promiscuity (rastgele cinsel ilişki kurmak), yalan söylemek, dedikodu yapmak, aşırı dünyalık hırsı taşımak gibi insanı özünden uzaklaştıran ne varsa varoluş ekolojimizi zehirlemektedir. İstemesek de radyoaktif serpinti gibi bu etkiye maruz kalıyoruz. Aldığımız nefes gibi, içinde yaşadığımız bu haz kültürü de ister istemez bizi şekillendiriyor ve maalesef kirletiyor.
Korunmak için ne yapılabilir? Psikohijyenle ilgili farkındalık geliştirmek, manevi korunma yollarından faydalanmak ilk adımlar olabilir. İnsanı yaratan ve sistemini en iyi bilen yaratıcı, bizi nelerin kirleteceğini ve aşağıların aşağısına düşüreceğini bildirmiş. Nelerin arındırıp yukarılara çıkaracağını da açıklamış. Bize düşen belki de kulak vermek… Özümüze sadık kalıp varoluşumuzu kirletmemek bile yetecek aslında. İnsan olabilmek, dahası insan kalabilmek için bile bu zor zamanda epey çaba gerekiyor. Zor olsa da buna değmez mi?
KAYNAKÇA
Dr. Tahir Özakkaş, “Azerbaycanda Psikohijyen Ve Psikoprafilaksi”, 36. Ulusal Psikiyatri Kongresi, Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği Özet Kitabı
Yard. Doç. Dr. Yaşar Avşar, Gürültü Kontrolü Ders Notları, YTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü
www.arsiv.sabah.com.tr
www.ceroi.net
www.ekolojidergisi.com.tr
www.environmentandpeople.org/
www.msxlabs.org
www.muzikdersi.com
www.nonoise.org
www.psikoterapi.com
www.science.org
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.