CÜBBELİ HOCA’NIN KRİZ YÖNETİMİ
Benim gibi geç duyan ya da olaydan bihaber olanlar için skandalı özetleyelim: İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden ‘Cübbeli Ahmet Hoca’ lakaplı Mahmut Ahmet Ünlü, ocak ayında cemaate seslenerek “Montajlı iftira kasetlerinin” yayınlanabileceğini, şaşırmamalarını, kendisine inanmayanlara ise hakkını helal etmeyeceğini söylemişti. Cübbeli, yaklaşık 11 ay sonra korktuğuna uğradı. Cübbeli Ahmet Hoca’ya ait olduğu iddia edilen ‘belden aşağı’ görüntülerin Habertürk Gazetesi'ne satılmak istendiği ortaya çıktı. Nerden bakarsanız bakın aşağılık bir davranış. Hiçbir surette izahı olamaz, kime yapılırsa yapılsın insanlığa da sığmaz.
Yakın geçmişte bir siyasetçimizin, ondan önce bir anchorman’in de başına geldi. Yatak odasında kalması gerekeni açığa çıkarmak, dahası buna montaj vs. ekleyerek iftira atmak çirkin fakat eski ve etkili bir yöntem… Bir takım karanlık odaklar birini susturmak ya da “indirmek” istediklerinde kasetler servis ediliyor, sonra mağdur kişi ayıklasın pirincin taşını…
Cübbeli Hocanın olay sonrası yaptığı açıklamaları dinledim, hatta saatler geçti hâlâ da dinliyorum, zira saatlerdir bu konuda konuşmaya devam ediyor. İkinci lisansım da “İletişim ve Halkla İlişkiler” olduğundan ister istemez olaydaki iletişim tarzına odaklandım.
Kriz yönetimi maalesef felaket! Bir kere onlarca defa bunları yapanları, dinleyenleri, kendi deyimiyle “zerre kadar bu olaya katılanları” lanetledi. İftira atanların cehennemde nasıl cezalandırılacağını, ne kadar aşağılık olduklarını, hakkını helal etmediğini, defaatle ve defaatle tekrar etti, bıkıp usanmadan. Hayır, öfkelenmesin demiyoruz. Kim olsa sarsılır ve öfkelenir. Ancak kendisi bir din hocası olmanın yanı sıra bir anlamda “marka” olmaya doğru giden medyatik bir insandır. Maalesef bir tarafıyla da magazinel ve mizahi bir kişiliktir. Dolayısıyla böylesi bir durumu madem 11 ay önceden öngörüp medyayı da uyarabildi, daha iyi bir kriz yönetimi yapması beklenirdi.
Kriz yönetimi, olası bir krizin engellenmesi için uyarı sinyallerinin belirlenerek, koruma ve önleme mekanizmalarının kurulması, mevcut bir krizin ortadan kaldırılması veya zararlarını en az düzeye indirebilecek önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasıdır. Nitekim önceden bunun sinyali alınmış ancak, internet söz konusu olduğunda bir videonun yayılması dakikalar içinde mümkün olabiliyor. Haydi, önlenemedi, sonraki süreçte bu kadar çok, uzun ve yorucu şekilde konuşmak, olayı çoğaltmak ve köpürtmektir.
Saatler boyu, biteviye iftiracıları lanetlemek, ne kadar yalancı, aşağılık, sefil varlıklar olduklarını anlatmak, o krizi yönetememektir. Oysa kriz anında kısa, net ve kendinden emin açıklamalar yapılmalıdır, susmamacasına saatlerce konuşmak değil… Sessizliğe gömülenler de olur ancak o da doğru bir iletişim tavrı değildir. Dedikodu alır, yürür, yorumlar çoğalır. Bunun için gecikmeden ortaya çıkıp “Yaptım, özür dilerim” ya da “yapmadım, alnım açık, ilgililerden hesabını soracağım” dersiniz olur biter. Cübbeli hoca iftiracıları lanetlerken o arada eskiden beri fikirlerini eleştiregeldiği H. Karaman gibi saygın isimleri de anıyor, onlara yaptığı “ilmî” (!) eleştirileri tekrarlıyor, bu bağlamda her nereden icap ettiyse… Onları aşağılamak seni daha iyi-yeterli biri yapmaz ki. En azından şimdi bunun yeri, zamanı değil…
Bir diğerine “Senin de hakkında neler dendi ben hiç dilime dolamadım? Mahkeme kararları bile vardı” diyor. E şimdi doladın işte? Olmadı ki… Zaten sevenlerin sana böyle bir şeyi yakıştırmaz, işinde gücünde, kitaplarla meşgul birisin, kaldı ki karşı cenahtan Habertürk bile bu habere itibar etmiyor ve inanmıyor, haberi reddediyor. Neden savunma psikolojisine girip panik yapıyorsun a mübarek? Gerçekler er geç ortaya çıkar. İnternet ve film teknolojileri pek çok şeyi montajlayıp servis etmeye imkan veriyor, bu imkanı istismar eden de olacaktır. Dezenformasyona izin vermemek için evet susmamak gerek. Ancak saatlerce konuşmak yerine uygun kısa bir açıklama yapmak ve yasal yollarla hakkını aramak daha isabetli olurdu.
Çünkü kriz yönetimi kontrol edilebilen değişkenleri yöneterek krizi en az zararla atlatmak demektir. Kendisine “geçmiş olsun” diyoruz, dileriz en kısa zamanda gerçekler açığa çıkar, yalancılar ceza görür ve masum insanlar aklanır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.