Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

Freud'u Yeniden Okurken

Freud'u Yeniden Okurken


Zaman Gazetesi

Freud'un Psikanaliz Kuramı'nın, bilimsel bir kuram olup olmadığı konusundaki tartışmaların arkası kesilmiyor ve galiba kesileceği de yok!
Psikanaliz, Açıklamaya, (dolayısıyla) Nedensellik ilişkisine dayalı bir kuram mı, yoksa, Anlama'ya ilişkin bir kuram mı? Ya da, bunlardan hiçbiri: Belki de, Bilim değil!
'0.Yüzyılın büyük filozofları, Freud'un kuramını mesele edinmişlerdir. Sir Karl Popper, 'Science: Conjecturs and Refutations'da Psikanalizin bir 'pseudo-science', deyiş yerindeyse, 'sahte bilim' olduğunu önesürer. Jean-Paul Sartre, 'L'Etre et le Néant'da, Psikanalizin temelkoyucu kavramı olan 'Bilinçdışı'ndan sözetmenin olanaklı olup olmadığını tartışır; Ludwig Wittgenstein, Cambridgde'deki derslerinde ve konferanslarında Freud'un 'Rüya Yorumu'nu ve genelde metodolojisini sorgular; Althusser, Psikanalitik Kuram'ın 'bilimsel' bir kuram olduğunu bildirir. Jurgen Habermas, Freud'un Doğa bilimlerindeki açıklamalarla, hastanın söylemine dayanan açıklamaları birbirine karıştırdığını iddia eder; Paul Ricoeur, psikanalitik sağaltmanın (tedavinin) kuramsal bir yanı olamayacağı kanısındadır. Son olarak, bir Lacan'cı olan Slavoj Zizek'in, Freud için 'tutarsız bir yazardı' dediğine tanık oldum. Zizek, Peter Osborne'un derlediği 'Eleştirel Bakış'ta (Dost Yayınları, 1999), 'Freud'un tutarsızlıklarına yol açan temel bir travmatizm'den söz ediyor; vs., vs...
Benim dikkatimi çeken, hiçbir (bilimsel) kuramın, felsefecileri bu kertede meşgul etmemiş olması. Bilim veya değil, Freud'un sisteminin, bilimin ne olduğu ve nasıl yapılması gerektiği konusundaki verili kurallara, Foucault'nun deyişiyle, 19. yüzyılın episteme'siyle uzlaşmadığı kesindir. Freud'un kendisinin de bunun farkında olduğunu, hatta bu farkındalığın onda bir endişeye dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Endişe, evet, zira, Freud, Psikanaliz Kuramı'nın Newton'un Kuramı gibi inşa edildiğini vurgulamaya özellikle özen göstermiştir. Bilimin verili forma mentis'i, yani, bilimin nasıl yapılmasının ideal ya da başat zihinsel model, Newton Fiziği'dir çünkü!
Freud'un Kuramının Id, Ego ve Superego üzerine kurulmuş olan yapısı, Robert Samuels'in 'Between Philosophy and Psychoanalysis'te (Routledge, 1993) gösterdiği gibi, bir üst söylem olarak insan psyche'sinin tarihini, Felsefe tarihine de eklemler. Psikanalitik Kuramda Id, nesne-oluş'un; Ego, bilinçli-oluş'un; Superego ise, öteki-oluş'un alanlarıdır. Samuels, Karl Otto Apel'in, Felsefe tarihini dönemselleştirirken, Platon'dan Descartes'a kadar felsefenin nesne ile; Descartes'tan Kant'a kadar bilinç ile; Kant sonrası modern felsefenin de Dil ve Ötekilik ile uğraştığına dikkati çektiğini söyler. Burada, tuhaf ve anlamlı bir mütekabiliyet sözkonusu: Psyche'nin Id durumunun, nesneyle ilgilenen Descartes öncesi felsefeye; Ego durumunun, bilinçle ilgilenen Descartes sonrası (Kant'a kadar) felsefeye; Superego durumunun da, Dil ve Ötekilik'le ilgilenen Kant'tan günümüze kadarki felsefeye karşılık geliyor olması! Samuels'in ifadesiyle Freud, 'yeni bir bilim inşa ederek felsefi bir kuramı, bir sağaltma pratiğine dönüştürmüş'tür. Bu, bir defa daha söyleyeyim, insan ruhunun tarihiyle felsefe tarihinin örtüştüğünün açığa çıkarılmış olması demektir.
Felsefecilerin Freud'la niçin bu kadar çok yakından ilgilendikleri, sanırım, şimdi daha anlaşılacaktır: Freud'un felsefi bir kuramı bir sağaltma pratiğine dönüştürmüş olması, Felsefe ile Bilim arasındaki ilişkinin, Psikanaliz Kuramına gelinceye kadar bu bağlamda sorunsallaştırılmamış olmadığını gösterir. Öte yandan Lacan'ın işaret ettiği gibi, Psikanaliz Kuramının Id, Ego ve Superego'dan oluşan üçlü yapısı Sartre'ın Varoluşçu ontolojisindeki 'Kendinde-varlık' ('Etre-en-soi'), 'Kendisi-için-varlık' ('Etre-pour-soi') ve 'Öteki-için-varlık-' ('Etre-pour-autrui') kategorilerine de karşılık gelir: Kendinde-varlık, Nesneyi (Freud'da 'İd'); Kendisi-için-varlık, Bilinç'i (Freud'da 'Ego'); Öteki-için-varlık da, Öteki'ni (Freud'da 'Superego'; Lacan'da Dil ve Yasa) gösterir. Freud'un sisteminin üç temelkoyucu kavramla (Id, Ego, Superego) bu kertede kuşatıcı (hem Felsefe, hem Bilim hem Sağaltma ya da Tedavi) bir yapı inşa etmesi! Freud'un büyüklüğü buradadır ve Freud, büyüklüğünün fark edilmesini, hiç şüphe yok, Jacques Lacan'a borçludur.

Bu yazı toplam 6888 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hilmi Yavuz Arşivi