Emeğine Kimliğine Bedenine Dokunma!.
Kadına yönelik şiddet ülkemizde hızla artmakta, sadece sosyal sorun değil insan hakları sorunu olarak güncelliğini korumaya devam etmektedir.
Kadına şiddet uygulayan erkek, kendini merkeze alarak kadını ötekileştirir ve dışlar.
Şiddet, erkeğin otoritesinin zafiyete uğratılması neticesinde gücünü koruma ve gösterme davranışı olarak ortaya çıkar.
Özellikle “erkeklik fobisi” olarak tanımladığımız otoriteyi kaybetme korkusuyla kadın üzerindeki kontrol ve denetim arttırmaktadır.
Aşırı müdahale edici otoriter baskıcı, koruyucu aile yapısında yetişen genç kız ve erkekler ailelerinin tercihlerine veya toplum baskısına göre karar vererek evlenirler. Çiftler ilk evreden itibaren uyum ve davranış sorunları yaşarlar.
Evlenen çiftlerin kendi kişilik özelliklerini tanımamaları, birbirleriyle ilgili beklentilerini ortaya koymada yaşadığı güçlük eşini baskıyla kendisine uygun düşünmeye ve davranmaya zorlaması çiftler arasında iletişim sorunlarına neden olmaktadır.
Aile yaşam döngüsünün ilk evresinde sen ve ben çatışması yaşayan çiftler, çocuklarının doğumu ile anne ve baba rol paylaşımında uyum sağlayamazlar.
Aile sistemindeki değişimi yönetemeyen çiftler ilişkilerde yaşanan sorunlar, kadına yönelik şiddetin temel sebebini oluşturmaktadır.
Adalet Bakanlığı verileri ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu raporuna göre Türkiye’de “2002- 2011’in ilk altı ayında öldürülen kadınların sayısını, 4410” Katillerin kocaları, babaları, çocukları veya sevgilileri olduğu raporda açıklanmıştır. Şiddet sonucunda yaşamını kaybeden kadın sayısı birçok savaştan daha büyüktür.
Şiddet normalize eden, şiddet kültürü yaygın toplumlarda yaşayan kadınların şiddet görme riski yüksektir.
Şiddet döngüsünü nasıl kırabiliriz?
Sağlıklı iletişimin temel yaklaşımı, farklılıklarımızın farkında olmaktır. Erkek kadının, kadın erkeğin farkında anne-baba çocuğun farkında olmalıdır.
İlişkide erkek kadının kişilik, duygusal, sosyal ve gelişimini tamamladığı ailenin sosyo-kültürel özellikleri hakkında bilgili olmalı ve uyum göstermelidir.
Çiftler birbirini tanımlamak zihinlerinde oluşturdukları şablonlara uygun beklentiler geliştirmek yerine birbirlerini tanımaya ve anlamaya çalışmalıdırlar.
İlişkilerinde uyum, ahenk ve bütünlük geliştirmek için birbirine zaman tanımalılardır. Özellikle kadın açık ve net sınırlarını belirleyerek eşinin duygu, düşünce ve davranış düzeyinde sınır ihlalleri karşısında durdurmalı, hayır diyebilmelidir.
Eşler karşılıklı iletişimde kaygıları, korkuları ve istekleri dile getirebilmeli, duygular açık iletişimle ortaya koyulabilinirse eşinin, tercihlerinin neler olabildiğine anlamasına yardımcı olunabilir.
İletişimde küçük düşürücü yorumlar, yaşanılan olayı anlamadan yapılan değerlendirmeler eşiniz de eleştirilme, suçlanma duyguları oluşturabilir. Özellikle eşinizi olumsuz bir şekilde yorumladığınız zaman onun hemen savunmaya geçebilir, benlik saygısına zarar verildiğini düşünebilir.
Karşılıklı iletişimde sadece kendiniz hakkında konuşmanız ve eşinize hakkında açık uçlu sorular sormanız anlamak açısından yararlı yaklaşımlardır.
İlişkilerde farklı kişilik özellikleri bilmek, bu özelliklere uygun yaklaşımlarda bulmak birçok sorunun önlenmesinde yardımcı olabilecek tutumları içerir. İlişkide saygı ilkesinin yerine getirebilmesi farklılıklarımıza hassasiyet, anlayış göstermemize bağlıdır.
Kadının emeğine, kimliğine ve bedenine dokunmak yerine saygı göstermeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.