Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu

Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu

Depresif bireyin iç içelik ihtiyacı

Depresif bireyin iç içelik ihtiyacı

Depresif insanın kendini en iyi hissettiği alan simbiyotik bir ilişkidir. Bu nedenle iki ruhun arasına giren en ufak bir mesafe büyük bir tehlike olarak algılanır. Gerginlikler, ayrı düşmeler, çatışmalar, yani bir ilişkinin olmazsa olmazları terk edilmenin, kaybetmenin mutlak işaretleri olarak algılanır. Depresif kişi daha da yakın olmak istedikçe, sevgili bu yakınlığın verdiği yürek daralmasından kurtulabilmek, kendine nefes alabileceği bir alan yaratabilmek ister. Buna anlam verememesi daha da büyük bir kaygıya, hatta panik duygusuna neden olur ve ölüm isteğine, intihar teşebbüslerine kadar varabilecek krizlere yol açabilir.

* * *

Depresif özellikleri olan ‘sağlıklı’ birey büyük bir sevebilme gücüne sahiptir. İlişkide kendini coşkuyla verir, fedakârdır, sevgilinin zor zamanlarında da çok iyi bir yol arkadaşı ve destekçidir. Karşısındakine güven ve emniyet hissi verir, koşulsuz bir sevgi gösterir. Ama depresif özelliklerin şiddeti arttıkça ‘ben’ ve ‘sen’ arasındaki sınır ortadan kalkar, depresif birey sevgiliyle özdeşleşir, onun korkuları kendi korkuları, onun sevinçleri kendi sevinçleri olur. Sevgilinin gözlerinden okumak ister neye ihtiyacı olduğunu. Hayata bakışını, tuttuğu takımı bile değiştirir. Ulaşmak istediği nokta yaradanla bir olma haline benzer uhrevi bir yücelme durumudur sanki. Aradığı anne-bebek ilişkisi içindeki koşulsuz sevgidir. Ama hayattaki en büyük hayal kırıklığı da tam bu noktada yaşanır. Çünkü böyle simbiyotik bir ilişkiye yalnızca bir anne tahammül edebilir.

Aslında sevgili için bundan daha konforlu bir durum tahayyül edilemez. Söylemeden, kendi bile daha farkına varmadan isteklerinin, ihtiyaçlarının karşılandığı bir ilişki kadar şımartan başka birşey olabilir mi? Ama ya sevgili ilişkiden kendinin bir yankısı olması dışında şeyler bekliyorsa? Ya bir aynaya değil de kendisini zorlayacak, memnun olmadığı yanlarıyla kendisini empatik bir şekilde de olsa yüzleştirecek birine ihtiyaç duyuyorsa?

* * *

İlişkide daha zor olan bir durum da depresif bireyin şantaja dayalı tutumudur. Ardında hâkim olma özleminin yattığı abartılı bir kaygı hali. Sevgilinin üzerine düşmek, her türlü olumsuzluğun felaketle sonuçlanacağı konusunda endişeye kapılmak istenilen sonucu vermez, hatta karşı tarafta sıkıntı uyandırır. İlişkideki bir sonraki evre ötekinde suçluluk duyguları uyandırmaya dayalı eleştirel, şikayetçi, içinde bulunduğu olumsuz ruhsal durumdan sevgilinin sorumlu tutulduğu duygusal krizler olabilir.
Sevgili de bu suçluluk duygusuyla başa çıkamaz, çatışmalardaki sorumluluğunu gerçekçi olarak değerlendiremezse her iki taraf için de çıkışı olmadan süren trajik bir ilişki ortaya çıkar. Acıma, korku ve suçluluk duygusunun hakim olduğu böyle ilişkiler nefret duygusunun ve ölüm isteğinin gittikçe sıklaşan aralarla ortaya çıktığı zoraki, ama çaresizce sürdürülen birlikteliklere dönüşür. Sevgili gitmek ister, ama geride kalanın kendi ayakları üzerine duramayacağını düşünerek geri adım atar. Sonunda ayrılık ve birleşmelerle süren kronik bir can sıkıntısına dönüşür ilişki.

* * *

Cinsellik depresif birey için sevgi, ilgi ve şefkatten çok daha az önemlidir. Yeteri kadar yakınlık ve ilgi aldığını düşündükçe bedensel olarak da verebileceklerinin sınırı yoktur. İlişkide mazoşistçe ötekinin isteklerine evet der. Benlik sınırlarında olduğu gibi, beden sınırlarını da kaldırmaya hazırdır.
Kendi olmaktan korkan depresif bireyi sonunda daha da korkutucu bir durum bekler. Yalnızdır ve sığınacağı bir ‘kendi’ kalmamıştır.

SORU & CEVAP

Soru: Psikiyatr ve psikolog arasındaki fark nedir, hangisi psikoterapi yapabilir?
Cevap:
Psikiyatr tıp doktorudur; tıp fakültesini bitirdikten ve beş senelik psikiyatri ihtisasını yaptıktan sonra ‘Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı’ belgesi alır ve psikiyatr olarak çalışmaya hak kazanır. Böylece ruhsal sıkıntıları ve psikiyatrik hastalıkları olan insanları tedavi etme yetkisine kavuşur. Edebiyat fakültelerinin Psikoloji bölümlerini bitirenler psikolog olurlar. Ama danışan ya da hasta görme ve tedavi etme yetkisi kazanmazlar. Öncelikle klinik psikoloji master’ı yapmak zorundadırlar. İki senelik bir eğitimden sonra bir psikiyatrla birlikte ya da psikiyatri servislerinde çalışma hakkı kazanırlar. Ama psikoterapi yapmak için hem psikiyatr hem de psikolog yukarıda sayılan eğitimler haricinde en az üç sene süren psikoterapi eğitimi almak zorundadır. Ancak ondan sonra gerçek anlamda psikoterapi yapma yetisi ve yetkisi kazanırlar. Psikiyatr psikoterapi eğitimi almadan da hastasını tedavi etmek için psikoterapötik yöntemler kullanabilir, ama bu psikoterapi yaptığı anlamına gelmez..
Psikiyatr Alper Hasanoğlu’na sorularınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Radikal

Bu yazı toplam 13849 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu Arşivi