Çocuğum 3 Yaşında Hala Konuşamıyor!
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Konuşma Terapisti uzman psikolog Leyla Arslan, konuşma bozukluklarını konuşmanın gelişmesinde, akıcılığında, seslendirmede, gramer yapısında ve konuşma organlarının yapısından kaynaklanan konuşma kusurları olarak tanımlıyor. Arslan, bozukluğun nörolojik olabildiği gibi fizyolojik bazı sorunlardan dolayı da ortaya çıkabileceğini belirtiyor.
Gelişimin tam ve zamanında olabilmesi için çocuğun önce işitmesi, yeterince sözlü konuşma duyması ve söz üretebilmesi gerektiğine dikkat çeken Arslan, konuşma bozukluklarının çeşitlilik gösterdiğini, sınıflandırmanın nörolojik ve fizyolojik açıdan da yapılabileceğini sözlerine ekledi. Arslan, konuşma bozukluklarının kişilerde farklı şekillerde gecikmiş konuşma, artikülasyon bozukluğu, özgün konuşma ve kekemelik olarak baş gösterdiğini söyleyerek şunları kaydetti:
Gecikmiş konuşma
Kişinin kendisinden beklenen yaşa uygun dili kullanamaması. Konuşma gelişimi 2, 5 yaşında tamamlanmış olmalıdır. Eğer bir çocuk 3 yaşına geldiği halde hala konuşamıyorsa bu durum gecikmiş konuşma olarak adlandırılabilir. Bir çocuk 2 yaşında eğer tek tek sözcük kullanamıyorsa ebeveyn durumdan şüphelenmeli. Bir konuşma gecikmesi söz konusu olabilir.
Artikülasyon Bozukluğu
Bir diğer konuşma bozukluğunun artikülasyon olduğunu ifade eden Arslan bu bozukluğun sözlü sembolleri doğru kullanamama ve ses üretememekle ilgili olduğunu belirterek “Çocuk bazı sesleri birbiri yerine de kullanabiliyor. Buna ses ritim bozukluğu diyoruz. Örneğin ‘ R ‘ yerine çocuk ‘ Y ‘ sesini kullanabiliyor. Bu duruma artikülasyon, fonolojik bozukluk diyoruz. ‘dedi.
Özgün konuşma bozukluğu
Özgün konuşma bozukluğuna ilişkin ise uzman psikolog Leyla Arslan, şunları söyledi:
“Bazı çocuklarda dilin gramer yapısıyla ilgili sorunlar olabilir. Cümle yerine sözcük kullanır çocuk. Sözcükleri arka arkaya kullanır ve bu sözcükleri tekrar eder. Cümle içinde sözcük atlamaları yapar. Harfleri karışık kullanırlar. Kendine özgü kusurlar olarak görülür. Bu gruba özgün konuşma bozukluğu diyoruz.’
Kekemelik
Kekemeliğin de bir konuşma bozukluğu olduğunu dile getiren Arslan, konuşma ritmi ve akıcılıkla ilgili bir bozukluk olduğunu, kişilerde kararsız kalma, uzatma, hece tekrarları, duraklama şeklinde görülebildiğini belirtti. Her çocuk iki ay gelişimsel olarak kekeleyebilir diyen Arslan bu davranışın kesinlikle pekiştirilmemesi gerektiğini aksi halde 2 aydan fazla sürmesi halinde durumun alışkanlığı dönme riskinin olduğunu ifade etti.
Bozukluk kendi kendine düzelmiyor!
Çocuk eğer konuşurken bazı sesleri yanlış çıkarıyor ve bu durum 5 yaşını geçtiyse çocukta öğrenme güçlüğü riskinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Arslan, ebeveynlerin bu durumda duyarsız kalmaması gerektiğini hatırlattı. Her ses için yapılması gereken konuşma egzersizlerinin olduğunu kaydeden Arslan bu noktada dil ve konuşma terapistinden destek alınması gerektiğini söyledi.
Konuşma bozukluğu Sosyal Fobiye dönebiliyor!
Konuşma bozukluğu yaşayan çocuklar zihinsel yönde kusur göstermemelerine rağmen çekingen kişilik sergileyebildikleri konusunda da uyarılarda bulunan uzman psikolog Leyla Arslan, sorun yaşayan kişilerde konuşma kaygısı, ileride sosyal fobi ve okul fobisinin olabileceğini vurguladı. Arslan bu konuda ebeveyn ve okul öğretmenlerine önemli sorumlulukların düştüğünü sözlerine ekledi.
Öğretmenlere de görev düşüyor!
“Bu kişilerle okulda arkadaşları alay edebiliyor. Çünkü farklı konuşma karşısında nasıl tepki vereceklerini çocuklar bilemeyebiliyor. Öğretmen bu durumu fark ettiğinde sınıfa konuşma yapmalı. Bu konuşma o kişinin olmadığı bir zamanda yapılmalı. Sınıfa, farklı özelliklerde olan çocuklara nasıl davranmaları gerektiğini anlatmalı. Onunla alay edilecek bir durumun olmadığı, konuşmanın şeklinden çok ne söylediğine odaklanması gerektiği konusunda telkinlerde bulunmalı. Bu durumun geçici bir özellik olduğu ifade edilmeli. Ve öğrenci kesinlikle öğretmen tarafından yardıma yönlendirilmeli.”
Tedavi geciktikçe iyileşme süresi uzuyor…
Tedavide erken müdahalenin önemli olduğunun altını çizen Arslan, 5 yaşından önce başlanan tedavinin hiçbir şekilde çocuğun geleceğine yansımayacağını hatırlattı ve ekledi.
“Tedavide ne kadar geç kalınırsa iyileşme süreci de o kadar uzuyor. Aksi durumda tedavi edilmeyen konuşma bozuklukları kişiliği olumsuz etkileyebiliyor. Bu rahatsızlığın tedavisinde kesinlikle çok yönlü bir yaklaşım söz konusu olmalı. Bu yüzden tedavide biz nörolojik, psikiyatrik ve psikoloji disiplinlerini bir arada kullanıyor, tetkiklerimizi bu bağlamda yapıyoruz. Bu alanda 10 yıldır hizmet veren konuşma bozukluğu merkezimiz var. Bugüne kadar çok sayıda konuşma bozukluğu vakasını düzelttik.”
Arslan Üsküdar Üniversitesi bünyesinde bu alanda önemli adımlar attıklarını da sözlerine ekledi.
Eğitimi Üsküdar Üniversitesi’nde…
Klinikten öte Üsküdar Üniversitesi sağlık Bilimleri Fakültesinde “Dil ve Konuşma Terapisi” bölümü açtıklarını ve burada Prof. Dr. Ahmet Konrot başkanlığında dil ve konuşma terapisti yetiştirdiklerini ifade eden Arslan, Türkiye’de bu alanda söz konusu olan açığı kapatmayı hedeflediklerini kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Uygulama ve Araştırma Merkezi ile bu alanda yeni tanı ve tedavi uygulamaları geliştirmek üzere ileri araştırmalar yapmayı hedeflediklerini dile getiren Arslan, klinikte kullanılabilecek yeni yaklaşımlar geliştirmeyi, var olan uygulamaları daha da ileriye taşımayı hedeflediklerini ifade etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.