Çağımızın Depresyon Adayları - Röportaj

Çağımızın Depresyon Adayları - Röportaj
İnançlarını kuvvetli görenler de 'Bende depresyon olmaz' diyorlar ama depresyona girince de kendini suçlu ve günahkâr görerek depresyonu "İlahi ceza' olarak tanımlıyor...

Depresyon yüz yılımızın adı en çok bilinen psikiyatrik hastalıklarından biri....

O kadar ki artık günlük dilde çokça kullanılır oldu. Depresyon salgınından söz ediliyor. Gerekli tedbirler alınmadığında 2020 yılında nelerin olacağı konusunda Dünya Sağlık Örgütü'nün uyarıları var. Dolayısıyla durum ciddi…

İnsanımız giderek lükse alıştı, konforu sevdi. Zorlanmak istemiyor hiçbir konuda. Zorlandığında da hemen depresif davranışlar gösteriyor. Ağız tadımız hemen kaçıveriyor. 'Hayattan zevk alamıyorum' ya da 'Yaşamanın ne anlamı var?' sözünü giderek daha küçük kişiler tarafından söylenir oldu. Suni zevklerle arzular bastırılmak isteniyor. Alkol maddenin pençesine düşünler ise kısır bir döngünün içinde debeleniyor…

İstediğini elde edemeyen kişi hemen ümitsizlik gayyasına düşüveriyor. Mücadele azmi, gayret giderek anlamını yitiriyor.

Zenginler varlıklarını kaybetmenin korkusunu yaşarken, yoksullar 'Böyle gelmiş böyle gider' anlayışında.

İnançlarını kuvvetli görenler de 'Bende depresyon olmaz' diyorlar ama depresyona girince de kendini suçlu ve günahkâr görerek depresyonu "İlahi ceza' olarak tanımlıyor.

Kısacası depresyon aramızda adeta kol geziyor!

Bizde bu konuları hürriyet.com okuyucuları için 'Depresyon, Önemli Bilgiler ve Çıkış Yolları' kitabının yazarı Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan'a sorduk.  Aldığımız cevapları paylaşıyoruz.

 -Depresyon nedir kısaca?

-Depresyon, temel belirtileri isteksizlik ve hayattan eskisi kadar zevk almama olan bir hastalıktır. Uyku bozuklukları olur. Genelde uykusuzluk, bazen fazla uyuma şeklinde görülür. İştah bozuklukları olur. Bu da genelde iştahsızlık, bazen aşırı iştah şeklinde görülür. Unutkanlık, dikkat kusuru, konsantre olamama, kararsızlık, yorgunluk, cinsel isteksizlik, değersizlik duyguları, suçluluk duyguları, kendine güven azalması yaşanır. İntihar düşünceleri olur veya intihar niyeti olmadan ölümü fazlaca düşünme görülür. Sıkıntı, huzursuzluk, sinirlilik, gerginlik, endişe, korku, depresyonun sık rastlanan diğer belirtileridir.

 - Depresyonun türleri de var. Bunun nedeni nedir?

-Öncelikle maskeli veya örtülü depresyondan bahsetmeliyim. Maskeli depresyonda isteksizlik ve zevk almama gibi psikolojik belirtilerden çok bedensel şikayetler ön plandadır.

-Nedir bunlar?

- Baş ağrısı, baş dönmesi, kafada boşluk hissi, adale ve mafsal ağrıları, vücudun çeşitli yerlerinde uyuşma-karıncalanma-yanmalar, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, karın ağrısı, karında gaz-şişlik-hazımsızlık, ishal veya kabızlık, kulak çınlaması, cinsel sorunlar gibi şikayetlerdir bunlar. Bu şikayetlerle doktor doktor gezen hastalar vardır. Bir sürü tahlil yaptıran, her defasında 'Bir şeyin yok, sapasağlamsın' cevabını alan çok sayıda hasta vardır. Bu kişilerin gerçek problemi aslında depresyondur. Depresyon, vücudun bütün organlarında belirti verebilir. Çünkü bir beyin hastalığıdır, beyin de bütün vücudu yöneten organdır.

-Bu belirtiler gerçekten önemli… Depresyonun kişinin aklında kurup yaşadığı soyut bir duygu olmadığını gösteriyor. Peki ilerlemiş vakalar da olmakta mıdır?

- Tabii. Ağır depresyon vakalarında,  hezeyan dediğimiz mantıksız inanç ve halüsinasyonlar görülebilir.  Depresyon hastaları mantıksız konuşabilir ve gaipten sesler duyabilirler.

-Buda depresyonun farklı bir görüntüsü müdür?

- Evet. Bu belirtilerin ortaya çıktığı depresyon türüne psikotik depresyon  denir. Bu, hastalığın en şiddetli türüdür. Depresyonda ortaya çıkan hezeyan ve halüsinasyonlar suçluluk, değersizlik ve günahkârlık temalıdır.

- Bu türe örnek verebilir misiniz klinik vakalarınızdan?

- Örneğin; 'Kırk yıl önce geneleve gitmiştim. Allah bu günahımı cezalandırıyor şimdi. Küresel ısınmanın, kuraklığın sebebi benim bu günahım. Dünyadaki en kötü insan benim!' 'Ben şeytanım! Ebediyen cehennemde yanacağım! Sesler duyuyorum: Kıyamet kopacak, diyorlar. Benim yüzümden kıyamet kopacak.' Şeklinde düşüncelere sahiptirler.

Distimik bozukluk adı verilen bir hastalık, depresyonun hafif ama uzun süren türüdür. Depresyonda olduğu gibi, distimik bozuklukta da zevk ve heves azalması, neşesizlik, keyifsizlik görülür. Bu belirtiler depresyondaki kadar şiddetli olmamakla beraber, en az iki yıl sürer.
Sorunuzun başında açmamı istediğiniz depresyon türlerinden birisi de mevsimsel depresyondur. Genellikle Kasım-Mart arasında ortaya çıkar ama ilkbaharda veya yazın çıkması da mümkündür. Yorgunluk, aşırı uyuma, karbonhidrata yani tatlılara ve hamur işlerine aşerme kış depresyonunda sık görülür.
           
- Depresyon yaşayan kişinin beyni ne durumdadır?

-Bu kritik bir sorudur ve işin esasına ilişkindir. Hemen belirteyim depresyon bir beyin hastalığıdır. Beynin alın ve şakak bölgelerinin faaliyeti bozulur. 'Serotonin' adlı kimyasal madde az salgılanır. Buna halk arasında 'mutluluk hormonu'  deniyor. Adrenalin ve dopamin de motivasyon ve enerji veren maddelerdir, bu ikisi de depresyonda az salgılanır. Depresyonda en çok etkilenen beyin bölgesi, şakaklarımızın içinde yer alan hipokampus adlı denizatına benzeyen organcıktır. Hipokampus denizatı demektir biliyorsunuz. Hipokampus, aynı zamanda bilgi depolayan organcıktır, yani hafıza organcığıdır.

- Kimler depresyona adaydır?

- İlk depresyon atağı genellikle yirmili veya otuzlu yaşlarda görülür. Ancak çocuklarda görülen depresyon vakaları da ender değildir. Bunlara ek olarak, yaşlılık döneminde de depresyon yaygındır.

-Kadın erkek farkı var mıdır depresyonda?

- Depresyon, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık iki kat daha sık görülür. Bunda hormonal farklılıkların etkisi vardır, ama psikolojik faktörlerin önemi de büyüktür.

-Depresyona sebebiyet veren hastalıklar var mıdır? Yaşanan kimi zorlu hastalıklar kişiyi depresyona iter mi?

- Buda önemli bir husustur. Bu sorunuz genellikle gözden kaçar. Sara, beyin tümörleri, parkinson hastalığı depresyonla sonuçlanabilir. Bunamalar dediğimiz alzheimer hastalığı da öyle.. Yine beyin damar hastalıkları, felçler ve beyin kanamaları, hormon hastalıkları, guatr ve böbrek üstü bezi hastalıkları depresyon nedeni olabiliyorlar.,  Kalp-damar hastalıkları, kanser bilhassa pankreas kanseri ve lenfomalar, yan lenf kanserleri de depresyona yol açabilen bedensel hastalıklardandır.

-Depresyona yol açabilen, yatkınlık gösteren hastalıkları anlattınız az evvel. Peki bunların tedavisinde kullanılan kimi ilaçlar depresyona zemin olması bakımından bir risk içerir mi?

- Maalesef evet demek durumundayım. Bazı verem ilaçları, bazı antibiyotikler, grip ilaçları depresyona sebep olabilir. İnterferon hepatit, bazı kanser türleri ve AIDS tedavisinde kullanılan çok yararlı bir ilaçtır; en ciddi yan etkilerinden biri depresyondur. İzotretinoin etken maddeli sivilce ilacı pek çok genci muhteşem bir cilde kavuşturmuştur, ancak bu ilaç depresyona, hatta bazen ağır depresyona bile yol açabilir.

-Yaşanan stresli olaylar, insanın beyin fonksiyonlarını bozuyor. Buda depresyona zemin hazırlıyor.

Burada insanın kişilik özelliklerinin fonksiyonu nedir? Bize depresyona yatkın olan kişilik özelliklerini sıralayabilir misiniz?

-Tabii. Depresyona yatkınlık oluşturan kişilik özellikleri vardır. Bunları isterseniz şöyle maddeler şeklinde sıralayabilirim:

Aşırı sorumluluk duygusu, titizlik, mükemmeliyetçilik, kendilerinden ve başkalarından çok şey beklemek, kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye, daima iyiliksever olmaya çalışmak, bağımlılık, onaylanma ihtiyacı, kendine güvensizlik, utangaçlık, çekingenlik, içine kapanıklık, narsisizm, şüphecilik, insanlara güvensizlik, onuruna aşırı düşkün olmak, hep ya da hiç biçiminde düşünmek…

Aşırı genellemecilik. Bu insanlar tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarırlar. Küçümseme veya büyütme. Bu kişiler başardığı işleri küçümser ve değersizleştirir. Hatalarını veya hatalı olarak değerlendirdiği davranışlarını ise kendi içinde büyütür.

Kişiselleştirmedir diğer biride. Bu kişiler, hiç alakalısının olmadığı veya çok az bağlantısının olduğu olayları, tamamen şahsıyla ilgiliymiş gibi değerlendirirler. Bu olayların olumsuz sonuçlarından kendisini sorumlu tutarlar.

Seçici odaklanma yaşayan kişilerde böyledir. Bu kişi içinde bulunduğu durumların veya yaşadığı olayların yalnızca olumsuz sonuçlarına odaklanır.

Keyfi çıkarsamalar. Kişi içinde bulunduğu durumlardan veya yaşadığı olaylardan yeterli neden olmadığı halde sürekli olumsuz sonuçlar çıkarır. Bu saymaya çalıştığım kişilik özellikleri ve yaklaşımlarıdır. Bu kişilik özelliğine sahip olanlarda yatkınlık söz konusudur.

-Depresyon riski taşıyan diğer kişiler kimlerdir? Yine kısaca özetleyebilir misiniz?      

- Tabii. Boşanmışlar, dullar bu riski taşırlar. On yaşından önce anne veya babasını kaybedenler de bu risk grubunun içindedirler. Güvenilen bir yakını olmayanlar da aynı şekilde risk içindedirler bilhassa kadınlarda bu durum daha fazladır. Şehirde yaşayanlar içinde aynı şeyi söyleyebilirim.

-Peki depresyonda moral durumu nereye tekabul eder?

-Halk arasında 'moral' kelimesi, aslında depresyonun temel belirtilerine tekabül eder. Depresyonun iki temel belirtisinin isteksizlik ve hayattan eskisi kadar zevk almamak olduğunu söylemiştik. Bu iki temel belirtiyi yaşayan insanlar durumlarını genellikle 'moralim bozuk' şeklinde ifade ederler. Ancak her moral bozukluğu depresyon değildir. Depresyon teşhisi koyabilmek için belirtilerin en az iki hafta sürmesi gereklidir.

- İnançlı kişi depresyona girer mi? Bazı insanlar ben kitap okuyorum, dini vecibelerimi yerine getiriyorum. Ben hastalanmam diyebiliyor. Bu doğru bir yaklaşım mı?

-Doğru bir yaklaşım değildir kesinlikle. Dinin depresyonla alakası yoktur çünkü… Depresyon kalp, mide, kemik, cilt hastalıklarından farklı değildir. Burada özellikle altını çizerek belirtmem gereken husus depresyonun ruhun hastalığı değil beynin hastalığı olduğudur. O nedenle bu hastalık inanç ayrımı yapmaz. Dindarlarda da görülür dindar olmayanlarda da.

Bazı kişiler depresyon esnasında girdikleri ruh halini ve kafalarından geçen düşünceleri dindarlıkla bağdaştıramazlar, bu doğrudur. ‘Ben inançlı bir insanım, nasıl depresyona girerim?’ şeklinde düşünürler. Halbuki depresyon kimyasal bir bozukluktur ve herkes depresyona girebilir.

 -Tamam herkes depresyona girebilir dindarlarda girebilir. Peki dini duyguların depresyonu yenmede ya da hafif atlatmada hiç artı değeri yok mudur?

-ABD’de ve İsrail’de yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalar dindarlığın depresyonla mücadeleyi kolaylaştırdığını göstermektedir. Dindarlar daha az depresyona girmezler, ama depresyondan daha çabuk çıkabilirler. Öte yandan şunu da hatırlatmak isterim, depresyonu dindar kimliğe yakıştıramama duygusu, düzelmeyi iyice zorlaştırır.

-Benim kalbim bozuldu, ben artık dünyanın en kötü insanıyım. İyi bir baba değilim, iyi bir anne değilim, iyi bir mümin değilim duyguları da yaşanıyor mu acaba dindar kişilerde?

-Rastladığımız bir durum bu bahsettiğiniz husus. Depresyonu Allah’ın bir cezası olarak görenler oluyor. Çok günahkâr olduklarını söylüyorlar ve cehennemde yanacaklarını düşünüyorlar. Bu kişilerin sayısı az değil. Böyle gören okuyucularınız varsa hemen belirtmek isterim. Böyle düşünmemeliler. Depresyon asla bir ceza değildir. Sadece bir hastalıktır ve genellikle birkaç ay içinde düzelir.

UĞUR İLYAS CANBOLAT

Bu haber toplam 11692 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.