Yargıtay Başkanına Hasan Paşa diyebilir miyiz?
Politikada kuşatılmışlık duygusu söylemi zaman zaman gündeme gelir bu kavram askerlikten ödünç alınmış bir kavramdır.
Bir Yargıtay Başkanının askeri terminolojiyi kullanması gerçekte zihinsel kodlarının nasıl militer olduğunu gösteriyor. Sanki kalesi kuşatılmış, cephane girişi engellenmiş, iktidar mücadelesi veren Hasan Paşa gibi.
Gerçekte yargı militer önyargılar tarafından kuşatılmıştır.
“Hakkaniyet doktrini” çalışmalarında bilinen ve insanın muhakeme gücünü bozan beş önemli duygu vardır. Bu duygular aşırı korku, aşırı sevgi, aşırı kıskançlık, aşırı ihtiyaç ve kuşatılmışlık duygularıdır.
Bu duygular tarafsız olmayı ve olgulara nesnel bakışı engeller. Algıları bozduğu için olaylara kişiler üstü ve eşit bakışı bozar, olgu ile algının karışması sonucu yanlış karar verilmesine neden olur.
İnsan doğası itibarı ile her zaman bir şeylerin tarafıdır. Fakat karar vereceği zaman kendi algılarını, tanımlamalarını, önyargılarını, güçlü ve zayıf yönlerini bilirse hakkaniyet içerisinde karar verebilir.
Bir yargıçın kendi çocuğunu doğru yargılaması, bir yöneticinin kendi yakınına adil davranması, bir hekimin nefret ettiği bir insana bile doğru tedavi yapması, bir bilim adamının laboratuvara girerken kendi doğrularını rafa kaldırması ancak böyle mümkün olur.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in yasama ve yürütmenin yargıyı kuşatma altına aldığını söylemesi ve Sayın Başbakanın da TBMM’nin 411 oyla verdiği kararı ve 367 barajını hatırlatarak gerçek kuşatma altında olan yürütme ve yasama olduğunu ve hareket alanının daraldığını hatırlatması “Hakkaniyet doktrini”ni hatırlattı.
Kuşatma duygusu bir insanda irrasyonel olarak oluşabilmektedir. Gerçekte kuşatma altında olmadığı halde bir insan kendisini kuşatılmış gibi hissedebilir.
Başkalarına baskı yapamayan kişi kendisinin baskı gördüğünü iddia edebilir
Başkalarına baskı yapan, başkalarını kuşatan ve bunu hakkı gibi gören bir kişi baskıyı yapamadığı zaman kendisini baskı altında hissederek kendisine baskı yapıldığını iddia edebilir.
İktidar mücadelesi içinde olan bir yüksek yargıç karşı tarafı kontrol edemediğini hissettiğinde kendisini kuşatılmış gibi hisseder. Çünkü kalesine cephane taşınması engellenmiştir.
Günlük yaşamda aile içi ilişkilerde maganda erkekler eşleri haklarına sahip çıktıkları zaman öfkelenirler ve kendilerini engellenmiş olarak ve baskı altında hissederler.
Yargısal Narsisizm, sivil alanla askeri alanın karıştırılması
Yüksek yargı kendi tekelini besleyen yargı bağımsızlığını yüceltirken, sanıklar için önemli olan tarafsızlığı hiç gündeme almayan bir alışkanlık içindedir. Bu duruma yargısal narsisizm denilebilir.
Konulara hep kendi mesleki avantajları açısından bakan, yargılanan insanları ikincil gören ben merkezci bir davranış söz konusudur.
Son yıllarda toplumsal talep yargıya tarafsız olamadığını hatırlattıkça bağımsız yargı feryatları yükseliyor.
Aslında istenen bağımsız yargı değil kamu oyuna karşı sorumluluk hissetmeyen yargıdır.
Asıl istenen bağımsız yargı değil hesap vermek istemeyen önceliği kendine veren yargıdır.
Asıl istenen bağımsız yargı değil tanrısal ideolojilerine bağımlı yargıdır.
Mahkeme kararı ile arama için gelen savcıya eşkiya diyen, fiziksel olarak direneceğini söyleyen Erzincan Başsavcısı, mahkeme kararına rağmen ifade vermeye direnen orgeneral. Bütün bu davranış kalıpları, gerçekleri bulmak ve geçerli çözümleri üretmek için konuşmak yerine askeri terimler kullanarak ve savaş mantığı ile dost düşman cepheleşmesi yapan medya yolu ile tartışan davranışlardır ve hiç de sağlıklı değildir.
Söyleyecek sözü kalmayanların, kendi masumiyetlerine inancı olmayanların ve bir şeyleri saklayanların davranışları Yargıtay Başkanında, bir Başsavcıda ve bir Orgeneralde olmamalıydı.
Bütün bu yaklaşımlarda askeri birliğin başında savaşı kazanmak için kendi propagandasını yapan rakibinin açığını arayan komutan davranışını gözlemliyoruz. İçinde hiç anlamaya çalışma, iyi doğru güzeli arama çabası yok.
Bütün ülkeyi etkileyek karar mekanizmasının başında olan kişilerin askeri akılla değil ortak akılla hareket etmesi gerekirdi. Sivil alanı askeri kurallara yönetmek geri bir davranıştır.
Savaş alanında geçerli olan bu davranış hukukta olduğunda uniforması eksik yargıtay başkanı görünümü ortaya çıkıyor. Bizim milletimiz gerçekten büyük milletmiş sabırla bekliyor ve bu zihniyeti sandıkta mahkum etmeyi başarıyor.
Yargı reformunun ötesinde kamu reformu gerekiyordu fakat hepsinin başı olan zihniyet reformu genç kuşak hakim ve savcılarda beklenenden hızlı gerçekleşti.
Yargıda kuşak çatışması genç savcı ve yargıçların “Hakkaniyet doktrini”ne uygun davranmaları hiç tesadüfi değilmiş.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.