TATİLE GİRERKEN…
Okullar kapanıyor. Yeni bir mevsime girerken, yeni heyecanlar da kapıda. Her yaşın farklı bir güzelliği vardır ya hani, karne alan öğrencilerimiz için de bu ay en güzel şey, karnelerinin güzel notlarla dolu olması herhalde. Buna bir de anne babaları dahil edersek, mutluluk tablosu büyümeye devam eder. Ama işin bir de tersi var: notların iyi olmaması durumu…
Hem öğrencileri, hem öğretmenleri, ve belki de en çok anne babaları üzen bir durum. Üstelik hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Bir aile içinde hüzün, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor evlerin içine. Somurtkan bakışlarla başlayan bir kahvaltı, suçluluk bakışları… Bir sene boyunca çalışılıp, emek veriliyor. “Çocuklar derslerinde başarılı olsun da, arkasından gelen şu sınav var, bu sınav var, onları da atlatırsak…”. Atlatırsak ne oluyor, başarılan bir sınav gelecekte yeni bir “sınav” olarak çıkıyor karşımıza. Sınavlar bitmiyor; tabir yerindeyse hayatın kendisi bir sınav…
Bu noktadan bakarsak, kötü bir karneyi nasıl ele almalıyız? İşin duygusal kısmı elbette var. Her anne baba çocuğunun karnesinin kötü olmansa çok üzülür. Hele hele eğer çocuklarının daha iyisini yapabileceğini biliyorlarsa. Bu durumda, nedenlerin analizinin iyi yapılması gerekiyor. Evet “üzgünlük” bir şekilde çocuğa yansıyacak. Bunu asla reddedemeyiz. Ama en azından “kızgınlık” şeklinde yansımamalı. Anne ve babalar öncelikle kötü karnelerin nedenleri üzerinde kendi aralarında tartışmalılar. Ve bu nedenler iyice belirlenmeden çocukla konuşma yapılmamalı. Bizler yetişkinler olarak “düşüncelerimizi netleştirmeden”, o anki duygularımızla, çocuklara tepki vermemeliyiz. Çocuğun notları neden kötü? Yeteri kadar çalışmıyor mu? Dikkatini çalıştığı konulara veremiyor mu? Yoksa ikisini de yapmasına rağmen başarılı olamıyor mu? Bu nedenlerden hangilerinin ağır bastığı, sonrasında bir aile toplantısı şeklinde çocukla da konuşulabilir. Çocuğun kötü notları hakkında neden-sonuç ilişkileri kurması ve kendi çözüm yollarını sunması, problem çözme becerilerinin gelişmesi anlamında desteklenmelidir. Aile toplantısında, yaz için konu açıklarını kapatma amaçlı ders çalışma ya da özel ders alma zamanları planlanmalıdır. Bu planlar yapılırken, çocuğun fikirleri alınmalıdır. Ne de olsa programı uygulayacak olan anne baba değil, çocuğun kendisidir! Bizim buradaki fonksiyonumuz, ona rehberlik etmek, yardıma gereksinmesi olduğu konularda onu desteklemektir.
Eğer çocuğunuz aslında yeterince çalıştığını, ama dikkatini toplamakla ilgili bir problem yaşadığını ya da dikkatini toplayabildiği halde başarısız olduğunu ve sürekli düşük notlar aldığını düşünüyorsanız, uzman bir psikolojik danışmana başvurmanızda yarar vardır. Bu anlamda aile rehberliği almanız, hem çocuğunuz hem de sizin için daha işlevsel olacaktır. Özellikle eğer çocuğunuzun aile içinde ya da okulda bazı psikolojik ya da psikososyal problemler yaşadığı düşünüyorsanız, bir uzmanla işbirliği yapmak kesinlikle gereklidir.
Unutmayalım, “her kötü karnenin birkaç çok iyi nedeni vardır”. Önemli olan bunları iyi analiz edebilmek, çocuğun eğitim yaşamına ilişkin uygun hedefleri çocukla birlikte seçip, onun “kendini yönetme ve yaşamını programlama” becerilerini artırmasına yardımcı olmak. Üretken bireyler olabilmeleri için bizlerin ve öğretmenlerinin rehberliklerine ihtiyaçları var! Tatilde ders çalışma saatlerinin ve boş vakit aktiviteleri zamanlarının iyi planlanması çok önemli. Hiçbir çocuk tatilden muaf tutulmayı hak etmiyor!
Huzurlu bir yaz tatili diliyorum.
Öykü Özü
Uzman Psikolojik Danışman
İzmir Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.