Pozitif Düşünmek Gerçekçi Bir Anlayış Değil?
FERHAN KAYA POROY / Radikal
Meşhur pozitif düşünce ve düşüncenin gücü söylemleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Beyin depresyonu yener mi?
Ben kimseye “Pozitif düşünün” demem. Çünkü pozitif düşünme bir süre sonra insanı hayal kırıklığına sürükler. Bu da depresyon açısından, kişinin ruh sağlığı açısından bir risk oluşturur. Önemli olan realist düşünmektir. Depresyondaki insanın birkaç düşünce yanılgısı vardır. Depresyondaki kişi siyah-beyaz düşünce içerisindedir. Eğer belirlediği hedefine ulaşamamışsa bugüne kadar hiçbir şeye ulaşamamış sayar kendini. Bir de depresyondaki kişi genelleme eğilimindedir. Bir konuda yeterli değilse diğer bütün kabiliyetlerini yok sayar. Belirli bir dönemdeki başarısızlığını bütün hayatının başarısızlığı olarak algılar. Depresyondaki kişide seçici algı vardır. Seçici algı, detaydan yola çıkarak o bütünle ilgili karar vermektir. Aslında olay detayı ilgilendiren bir durumken ilişkinin tümünü göremez. Depresyondaki kişi karşısındakinin sadece eksik yanına bakar. Aynı şekilde kendisinin de artı yönlerini görmeyi başaramaz. Sadece negatif olanı görür, hayatındaki diğer başarıları da yok sayar.
Realistler depresyon geçirmez o zaman!
Kategoriyel düşünmek, siyah-beyaz düşüncelerden uzak durmak, genelleme içine girmemek, kişiyi depresyondan koruyan çok önemli faktörlerdir. Bir de depresyondaki kişinin içinde bulunduğu kısırdöngüden kurtulması gerekir.
Kısırdöngü mü? Nasıl?
Depresyon aslında kişinin kendi kendini değerlendirme hastalığıdır. Kendi durumunu olduğundan farklı, yaptığı herhangi bir şeyi olumsuz değerlendirir. Mesela “Ben başarısız, beceriksiz bir insanım” der. Kendine güveni az olan, endişeli insanda üç önemli değişiklik olur. Bunlardan biri, o kişinin enerjisinin azalmasıdır. İkincisi, endişeli insan o endişenin kaynağına daha çok konsantre olur. Endişenin kaynağı da kendi performansıdır. Böylece kendi performansına daha çok dikkat etmeye başlar. Endişe hissetmeye başlar. Kendisini değersiz görür. Kişi kendine ne kadar güven duyarsa isteği de o kadar fazla olur. Kendine güveni azalmış kişi, seçici algı dediğimiz fenomene girer ve daha fazla eksiklerine dikkat eder olur. Bu kısırdöngü en etkili psikoterapi yönteminin de temelini oluşturur. Biz psikiyatristler, kişinin durumunu bu aşamalardan giderek saptarız ve kişinin her aşamasını yeniden test ederiz. Sonra bunları nasıl gerçekçi hale getirebileceğimizi ve kişiye bunlarla nasıl başa çıkabileceğini öğretmeye çalışırız. Kişinin bu duyguları nasıl yeneceğini belirleriz. Kişi, günlük yaşantı içinde çok negatif yaşamaya başladığından pozitif hiçbir şey olmaz düşüncesindedir. Biz ona adım adım nasıl olumlu yönlere dikkat edeceğini gösteririz. Yaşantısını realist olarak planlamasına yardımcı oluruz. Bizim işimiz, kişiyi olduğundan daha yüksek göstermek değildir. Kişinin becerilerini, performansını, potansiyelini görmesini sağlamak ve onu daha verimli kullanmasına yardımcı olmaktır.
Tedavi 3-6 ay sürüyor
* Tedavi süresi üç-altı aydır. İlaçlar ve psikoterapik metotların paralel yürütüldüğü tedavinin etkileri hemen başlamayabilir. Bu süreçte kararlı ve sabırlı olun.
* Doğru ilaç hastanın özelliklerine göre seçilmelidir. Kesinlikle gelişigüzel antidepresan alınmamalıdır.
* Başarılı bir tedavi için ilaçlar doktor tarafından önerilen zamanlarda, düzenli olarak alınmalıdır. Hastanın kendi kendine ilacı kesmesi, daha sonra kendini kötü hissedince ilaca tekrar başlaması faydalı olmaz, hatta zarar verebilir.
* İlaç tedavisi mutlaka psikoterapi ile birlikte yürütülmelidir. Uzun dönem etkilerine bakıldığında, tek başına ilaç tedavisinin, depresyonun sadece birkaç formunda etkili olduğunu görülmüştür.
* Depresyon insanları yalnızlaştırır ve yaşam çemberlerini gittikçe daraltır. Hastanın tanıdıkları, yakınları, arkadaşları, komşuları, varsa çocukları ile temas halinde olması önemli bir destek sağlar. Bir arkadaşla sohbet etmek, komşularla TV programı izlemek ya da işle ilgili kısa bir konuşma yapmak bile yararlıdır.
* Evden dışarı çıkmamak ve meşguliyetsiz bir gün geçirmek de depresyonu ağırlaştırır.
* Depresyondaki kişi kendine, diğer insanlara, olaylara ve geleceğe karşı kayıtsız ve karamsardır. Ancak bu, içinde bulunduğu duygu durumunun bir sonucudur. Geçici bir durum olduğu unutulmamalıdır.
Şiddeti nasıl anlaşılır?
Depresyon şiddetine göre, hafif, orta ve ağır olmak üzere üçe ayrılır.
* Hafif depresyon: Kişi konsantrasyon bozuklukları, uyku ve iştah azalması ya da çoğalması, kendine güven konusunda sorunlar yaşar. Ama bu sorunların şiddeti aile ilişkilerini ve sosyal ilişkilerini sekteye uğratmaz.
* Orta şiddette depresyon: Kişi aile ilişkilerinde zorlanmaya başlar. Ağzından “Her şey bana fazla geliyor, herkes üstüme üstüme geliyor, keşke beni biraz rahat bıraksalar, kimse beni bir süre arayıp sormasa” sözleri duyulur.
* Ağır depresyon: Kişi bu dönemde günlük yaşantısını sürdüremez hale gelir. Kadınsa çocuklarına bakamaz, işine gidemez, ev işlerini yapamaz, uyuyamaz, iştahı yoktur. Doğum sonrası bu tip ağır depresyon vakalarına rastlanabilir. En ağır durumlarda da kişi hezeyanlara kapılır. Gereksiz korkular yaşar. Örneğin varlıklı olmasına rağmen fakirleşeceğini düşünür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.