Ölüm Korkusu ve Panik Atak
Asıl adı panik bozukluk olan fakat halk arasında panik atak olarak yayılan kaygı bozukluğunun sık rastlanan sebebi; aşırı ölüm korkusudur. İnsanoğlu evrensel bir korku olan ölümden hep kaçmış,bastırmış ve korkmuştur. Fakat bu ölüm korkusu bazı insanlarda aşırı kaygıya sebep olmuştur. Bazı araştırmalarda panik atağın yaygın nedeni ve sonucu; kişinin bir yakınını aniden kaybetmesi ile ortaya çıkan ölüm anksiyetesi olmuştur. Genellikle yakın zamanda annesini, babasını , akrabasını kaybeden kişiler acil servislerde gezmeye başlarlar. Şikayetleri ise şunlardır;
1 - Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama
2 - Terleme
3 - Titreme ya da sarsılma
4 - Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma
5 - Soluğun kesilmesi
6 - Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma
7 - Bulantı ya da karın ağrısı
8 - Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma
9- Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
10- Ölüm korkusu
11- Uyuşma ve karıncalanma duygusu
12- Üşüme ürperme ve ateş basması
Bu şikayetlerden en az 4 tanesi kişide net gözlenir. Yaygın olarak ölüm anksiyetesinin (kaygı) panik atağın başlamasına sebep olduğu gözlenmiştir. Fakat bunun dışında 6 ay içinde gelişen olumsuz durumlarda oldukça etkilidir. Örneğin; iş hayatını değiştirmek, ayrılık, boşanma, gebelik, göç, evlilik, mezun olmak … Hayatı olumsuz yönde etkileyen her gelişme panik atak için sebep olabilir fakat sonuç tekrar ölüm korkusuna çıkmaktadır.
Danışanların en çok şikayet ettikleri ise bu hastalığın geçmek bilmeyen, sürekli kendini tekrarlayan ve bunun sonucunda oluşan ‘beklenti anksiyetesi’ ile başa çıkamama, çaresizlik durumlarıdır. Beklenti aksiyetesi; atağın yatışmasının ardından sıklıkla yeni bir atak geçirme korkusu olarak tanımlanır ve panik atak geçiren kişinin peşini hiç bırakmaz. Ölüm ve beklenti anksiyetesi, panik atak geçiren kişinin sürekli kaygı halinde kalmasına sebep olur ve kişi her an ölüme yaklaşıyor veya çıldırıyormuş gibi hissetmeye başlar.
Uzun zamandır panik atak rahatsızlığı olan bir danışanın hastalığına bakışı;
‘‘ Annemi kaybettikten birkaç ay sonra hastane, acil servis, doktor dolaştım durdum ve her seferinde panik atakla karşılaştım. Bir çok ilaç kullandım terapi gördüm ve bilinçlendim. Anldım ki ‘ben’ müdahale etmeden geçmeye niyeti yok. Bu yüzden artık belirtileri yaşamaya başladığımda –mesela bende ilk önce ter basması olur- kötü oluşan tüm düşüncelerimi değiştiriyorum. Önce o panikle kriz geçiriyorum derken arkasından bu panik atak beni korkutamaz heycanlandığım için kalp atışım hızlandı, hava sıcak olduğu için ter bastı.. gibi olumlu düşüncelerle kendimi rahatlatıyorum ve hemen sakinleşiyorum. Farkındalık ve telkin ile daha sakin bir hayat sürmeye, çocuklarımla ilgilenmeye başladım. Hastanelerde sürünmekten kurtuldum. Fakat şunu da bilin; bu hastalık hep cepte durur, hala aklımda ‘ya bir şey olursa’ düşüncesi vardır. Ama en azından artık başka şeyler de düşünebiliyorum.’’
Bahsedilen danışan; kontrollere düzenli devam eden ve ilaçlarını kullanan, bilinçli, farkındalığı yüksek ve ölüm anksiyetesiyle yüzleşmeyi öğrenmiş bir danışandır. Ölüm hepimizin hayatında var olan ve değiştiremeyeceğimiz bir gerçek. Önemli olan bu korkuyu kaygı düzeyine getirmemektir. Yapılması gereken kesinlikle uzman desteği almak ve olumsuz düşüncelerle savaşmayı öğrenebilmektir. Yaşadığımız ‘anksiyete çağı’ndan sadece yüzleşerek çıkabiliriz fakat bu yüzleşme bilinçli ve farkındalıkla yapılmalıdır. Bu yeteneğe sahip olmak için de destek almanın ilk koşul olduğunu unutmamalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.