Michael Jackson'ın topraksız krallığı
Bu Regaip Kandili'nde Michael Jackson'ı kaybettik. Yok lafı, acaba gerçekten Müslüman olmuş muyduya getirmeyeceğim. Biliyorsunuz tam da pedofili ile suçlandığı ve davalarının görüldüğü zamanlarda çıktı o "MJ Müslüman oldu" şayiası. O vakitler "lütfen sapıklar dinimize girmesin" tadında bir işkillenmeye garkolmuş, yazıya da dökmüştüm bunu. MJ'nin Müslüman olmuş olması fikri bugün bile bana hoş görünmüyor.
Bugün bile diyorum, çünkü ölümünü duyduğum anda şöyle bir sızı gelip geçti. Tüm o insanüstü varlık olma çabalarına rağmen, MJ bile öldü, iyi mi?
O bir yana, çocukluğuma uzanan uçurtmanın ipi kesilmiş gibi. Liseliliğimin video kayıtları silinmiş, bir fotoğraf albümü kaybolmuş sanki.
***
80'Ii yıllarda ebeveynlerimiz ve öğretmenlerimiz en çok Michael Jackson'dan kıllanırdı. "Kökler" dizisi sayesinde evlad-ü iyal'dan saydıkları "zenci kardeşlerimiz" duygusallığı sıra MJ'ye geldiğinde işe yaramazdı. Bunun en temel nedeni herhalde estetik ameliyatlarla giderek cinsiyetsizleşmesi ve fakat danslarında durmaksızın malum bölgesine el atmasının yarattığı şok hissiydi. "Adam emin değil, haliyle yokluyor, naapsın" gibi pişkinlikler de icat olmamıştı henüz, Michael Jackson yüzünden ele güne mahcup olurduk.
Lakin abesle iştigale indirgeyip paketleyerek çöpe atamazdık ki onu; bir dolu meziyeti vardı: Moonvvalk'ı icad etmişti bir kere. Billie Jean'in büyüsüne kapılmamış olana, neşeden ve ritim duygusundan nasibini almamış bir zavallı olarak bakmak mümkündür gibi gelir bana hâlâ; hakeza Thriller ölüler dünyasının çekiciliğine, çürümüşlüğün estetiğine dair bir dizi şey söyler, hortlakların dansı Moonvvalk'tan çok daha eşsizdi.
Fizik kurallarına, toplumsal cinsiyet ve rol modellerine meydan okurken bir ergenin en çok ihtiyaç duyduğu şeye vurgu yapıyordu: Güç ve başkaları üzerinde bir etki bırakabilme ihtiyacı.
Kırmızı ruj sürebiliyor ve hâlâ "sert" yapan bıçkın bir mahalle delikanlısı efekti yaratabiliyordu (bkz. The VVay You Make Me Feel You Rock klipleri) Bir başkasında spastik hareketler gibi durabilecek figürlerle hikaye anlatabiliyordu. Enerjik, asabi ve boşluğa yer bırakmayan tereddütsüz bir dansı vardı.
Kısa paçalı pantolon, beyaz çorap ve bele bağlanmış saçma bir kuşak üçlüsünü dünyanın en karizmatik kostümü haline getirebiliyor, kadınlık erkeklik arasındaki en avantajsız alanlarda geçişken bir alan oluşturuyordu. Hem av hem avcıydı, hem yetişkin hem çocuk hem "normal insan" olmaktan başka hemen her şeye, bir diktatöre, bir lidere hatta bir zombiye özenmenin aşırı hallerini imtiyaza dönüştüren bir star.
TOPLU HİPNOZ
"Smooth Criminal"in klibi Jackson'ın kısa bir özeti gibidir. Tıpkı Thriller'de olduğu gibi birkaçbölümden oluşan klip, geçmiş yıllara yapılan melodik ve görsel göndermelerle açılır, Jackson bir gece kulübüne girer ve kalabalığı kısa sürede hipnotize eder. Şarkı eşliğinde danslarıyla ona eşlik eden, hem de her zaman olduğu gibi onun "lider" yanının altını çizen kalabalık klibin finaline doğru bir "katharsis" anı yaşar; zaman yavaşlar, müzik durur, iki büklüm kalabalıktan zikir ayinlerinin en doruk noktasında vuku bulan türde kesik çığlıklar yükselir; kalabalığın ortasında yarı tanrısal bir edayla ayakta duran MJ, tuhaf el ve baş trükleriyle tebaasının nedametini ve bey'atını kabul eder, onaylar. "Modern olalım, ama bir şeye de tapalım" arzusu hakkıyla tatmin edilirken, tüm bunlar, topluluğu kırık bir pencereden izleyen iki çocuğun gözlerinden aklanır, (masumiyet meşruiyet kazandırır) ve bina silahlı timlerce sarılır, kalabalık başka bir otoritenin nüfuz alanına iltica etmiştir çünkü.
Klipleri bir topluluğa tesir etme, hipnoz, kaos ve itaat temalarının erotik bir sarmal içinde örgütlenmesinden ibaret gibidir. Hemen her zaman akıl almaz bir uyum içinde en zor figürleri aynı estetik bütünlük-birlik içinde sergileyen ve çeteyi, orduyu, bir inanmış topluluğu temsil eden o kalabalığın her zaman MJ'nin arkasında saf tutuyor olması tek bir şeyi ima eder: MJ'nin topraksız krallığını. Bu durum, Michael Jackson History DVD'sinin girişinde, "Rus ordusunu arkasına almış Michael Jackson" görüntüsünde artık şahikaya varır. Yok, bir Amerikan çıkartması filan da değildir bu, heykeli dikilen Michael'dır. Düpedüz Michael'ın, bizzat şahsının emperyalizmidir söz konusu olan. "Beyaz olma isteği" Amerika'daki beyazları da, siyahlan da sinir ettiğinden, Amerika o kadar da çok sevmemiştir Michael'ı. Dünyanın "Beyaz olmak isteyen" diğer yarısı daha çok sevmiştir onu, en azından bu "beyaz olma" arzusunda büyük ve anlaşılamaz bir tuhaflık görmemişlerdir.
Hızlı değişti, hızlı demode oldu. Zamanın önüne geçerek, zamanla yürümenin avantajlarını ıskaladı. Çılgınlıkta asın giderek sıradanlısa vardı.
80'lere ve 90'lara hakkıyla damgasını vuran MJ'nin derisi de müziği de 2000'lere geldiğinde iflas bayrağını çekmişti. Diana Ross'a âşık olduğu ve ona benzemeye çalıştığı, bütün ameliyatların nedeninin bu olduğu söylenir. Delice, ama romantik olmadığı söylenebilir mi? Özendiği vücuda benzeme, benzediği vücuda özenme. Bir türlü yetişkin olamayan adamın çocuk sevgisini yozlaştıran ve pedofilinin sularına sürükleyen şey de belki bu paradokstu.
Bu tarafta beraat etti, çünkü bu tarafı toptan hipnotize etti. Ama öte tarafta böyle bir şansı olduğunu sanmıyorum, zebani dediğin sonuçta, her türden artizliğe bağışıklık kazanmış bir görevli..
Dolayısıyla Allah yardım etsin diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.