Dr. Recai Yahyaoğlu

Dr. Recai Yahyaoğlu

Kürt Açılımının Psikolojik Kazanımları Neler Olacak?

Kürt Açılımının Psikolojik Kazanımları Neler Olacak?

Açılımın Gücü

Açılım her şeyden önce kelime anlamıyla insanlara güzel ve güçlü gelen bir ifadedir.Bir açılımdan bahsedilmek zorunda kalınıyorsa zaten buna gerek var demektir.Gereği olmayan bir şeyden devleti yönetme sorumluluğuna sahip olan insanlar bahsetme ihtiyacı hissetmez ve bu konuda toplumsal bir mutabakat sağlama çabası göstermezler.

Psikolojik derinliğe sahip uyum; insanların, toplumların, milletlerin ve ülkelerin yan yana olmasıyla değil çok daha güçlü bir ifadeyle hem hal olmalarıyla mümkündür.Yan yana olmada hem hal olma yoktur. Yakınlaşma vardır fakat yakınlaşma her zaman bir ve beraber olmayı mümkün kılmaz.Hem hal olma bir ve beraber olmak ve hatta bunun da ötesinde kaynaşmak ve mükemmel bir uyum içinde bulunmayı ifade eder.

Bu Güç Zaten Var

Aslına bakılırsa Türkler ve Kürtler asırladır hem hal olarak bu topraklarda yaşamaktadırlar.Çünkü hem hal olmayı ifade eden tüm kaynaşmalar bu iki millet arasında sayısız defa yaşanmıştır. Örneğin bu iki millet arasında akrabalık bağları gelişmiş, her iki taraf sayısı tahmin dahi edilemeyecek kadar çok evlilik yaparak aile ve hısım olmuşlardır.Hısım olanlar gerçek manada hasım olamazlar.Tarih boyunca da hep böyle olmuştur…

Hem hal olmak dertleriyle dertlenmek, sevinçlere ortak olmak demektir.Bu durum Selçuklular ve Osmanlı’dan başlayarak, Kurtuluş savaşında, Türkiye’nin katılmak zorunda olduğu tüm savaşlarda aynı ortak kaderi paylaşmak suretiyle zaten yaşanmıştır.

“Giordano Bruno’nun karşıtların birliği/çakışması (coincidentia oppositorum) düşüncesi Heraklit’ten bu yana toplumlara çeki düzen vermektedir. Aristoteles’in “en büyük uyuşmalar, karşıtlıklardan doğar” sözü”(1) hala tüm canlılığıyla gezegenimizde geçerliliğini korumaktadır.’En büyük dostluklar kavga ile başlar’ özdeyişi adeta bu topraklarda bir Atasözü haline gelmiş değil midir?

“TBMM’nin, başkentin geçici olarak Kayseri’ye nakledilip nakledilmemesi konusunu ele aldığı oturumda Kürt Diyap Ağa kürsüye çıkmış ve “Efendiler biz buraya vatanı müdafaa etmeye ve gerekirse ölmeye geldik, kaçmaya değil” demiştir. 1990’ların sonlarına doğru, yani iki taraftan da binlerce insanın hayatını kaybettiği uzun yılların ardından Güneydoğu’da yapılan bir araştırmada halkın sadece yüzde 4’ü Kürtlere belli konularda özerklik verilmesinin uygun olduğunu düşünmüş, ayrı devlet olma konusu ise gündeme getirilmemiştir.” (2)

Bu ifadelerden yola çıkıldığında, halkın yüzde dört oranında belli konularda sadece özerklik talebinde bulunmalarına yanlış ve oldukça tepkisel bir yaklaşımda bulunmanın anlamsızlığı ortaya çıkmaktadır. Düşüncelerin hamasete ve sonrasında yanlış yönlendirmelere maruz bırakılması karşısında akıllı insanların doğru yönlendirmelerine her zaman ihtiyaç vardır.

Akıl ve Mantıkla Güçlendirilmiş Yürekler

Kürt açılımı konusunda hepimiz; duygusallıkla harmanlanmış fakat daha çoğunlukla akılla ve mantıkla güçlendirilmiş yüreklerimizi ortaya koymalıyız.Korkusuz, ön yargısız, en iyi ve saf duygularımızla aklımızı çalıştırmalıyız.Böyle çalışan akıl hem adil olur hem de mutlu…Bu yüzden açılımın hükümet tarafından açıklanması öncesinde her siyasi partiyle ve toplumun çeşitli kesimleriyle birlikte onların görüş ve önerilerine değer verilerek yapılmasının çok büyük önemi vardır.

Ülkemizde yapılmaya çalışılan Kürt açılımı, artık kendimize güven duymaya başladığımızın bir göstergesidir. Kendisine güven duymayan toplum veya milletler kendi içlerine kapanarak kendi insanlarının dış dünya ile olan bağlantılarını olabildiğince azaltmaya çalışırlar. İnternetin, 3G teknolojinin yaygınlaştığı çağımızda bunu başarmanın imkansızlığı ortadadır. Bu yüzden yapılmak istenen açılımın politik değil kendimizi aşmamızın bir sonucu olarak değerlendirilmesi gerekir. Bunu sadece bir kesim için değil; bu topraklarda yaşayan herkes için, bu bölgede, Ortadoğu’da ve dünyada yaşayan insanlar için yaptığımızı bilmeliyiz.

Anaların Dili Üzerinden Konuşmak

Medya üzerinden konuşmak tabiri vardır ya… Bunu genellikle liderler ve siyasiler doğru bir yaklaşım olarak görmezler… Çünkü gerçeği ifade etmezler veya pek çok yanlış bilgilerin karşılıklı olarak hatalı anlaşılmalarına meydan verebilirler. Medya üzerinden değil aslında hepimiz anaların dili, duyguları, göz yaşları üzerinden konuşmalıyız. Etnik farklılığın anası farklı olabilir mi? Ana her yerde anadır ve hepimizin en kutsal varlığıdır…

Nitekim hükümet yetkilileri olayı dramatize etmeden amaçlarının anaların göz yaşlarını dindirmek olduğunu söylerlerken aslında hepimizin Adem ile Havva annemizden gelmekte olduğumuzu farklılıklarımızın analarımız bakımından hiçte önemsenmediğini ifade etmeye çalışmaktadırlar. Bu ifade doğru bir üslup, uygun gerçekçi bir dildir…

Psikolojik Kazanımlar Neler Olacak?

-Bu topraklarda kimsenin diğerine göre etnik bir üstünlüğü olmadığı gerçeği ortaya çıkacaktır… Etnik aidiyete saygılı kardeşliği önceleyen bir birliktelik oluşacaktır…

-Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak önce kendi içimize bakıp sonra dış dünyamızı ve değişen güç dengelerini daha iyi anlama imkanına kavuşacağız… Anlayarak ve dünyayı gerçekte olduğu gibi algılayarak daha sağlıklı olmanın imkanını kazanmış olacağız…

-Dış dünyayı anlamanın ve ülke olarak motivasyonun temel dayanağının kendi içsel bakış keskinliğimizi güçlendirmekten geçtiğini göreceğiz…

-Zihinsel kurgumuz değişecek…Bir ve beraber olmanın tarihsel geçmişten gelen gücüyle ve yeni açılımlarla oluşan sinerjiyi daha ileri seviyelere çıkarma imkanı bulacağız…

-Açılımın aynı zamanda bilimsel gerçeklikler, ölçülebilir, değerlendirilebilir sonuçlarla gelecek kuşaklarda ülkemizin kalkınmasında oynadığı psikolojik rol ortaya çıkacaktır…

- Otomatik prosesleme ile meydana gelen tüm olumlu değişimler otomatik pilota bağlanmış gibi kendi doğallığında ilerleyecek ve her iki millette ciddi bir öğrenme süreci yaşanacaktır…

”Otomatik süreçlerle ilgili en etkili teori Shiffrin ve Schneider(1977) tarafından kurulmuştur. Kontrollü süreçler ile otomatik süreçler arasında teorik bir ayrım yaparlar.

1) Kontrollü süreçler sınırlı kapasiteye sahip olup, dikkat gerektirler ve değişik şartlarda esnek bir şekilde kullanılabilirler.

2) Otomatik süreçlerin kapasite sorunu yoktur, dikkat gerektirmezler ve bir kere öğrenildiğinde bu süreçleri değiştirmek çok zordur.” (3)

-Psikogenetik(Davranış Genetiği): Psikolojik özelliklerin kalıtım ve çevre arasındaki etkileşimini inceleyen bir bilim dalıdır…Bu bilim dalına göre iyice harmanlanmış olan davranış değişikliği uygulamalarının bir ve beraberliğe olan gereksinimlerimizi daha belirginleştirmesi adeta mukadder olacaktır....

Çevreyle ve genetik özelliklerde olan farklılaşmanın aslında bir süre sonra tamamen ortadan kalkacağı gerçeğiyle tanışacağız…İnsanlar olarak genetik farklılıklarında önemli olmadığını asıl bir ve beraber olmamızı sağlayan temel unsuru kendi inanç köklerimizde aramamız gerektiğini kavrayacağız…

-Lisanın evrimi insanın devrimidir. Lisan kelimelerle hayat bulur.Kelimelerin psikolojisi(4) bize anlatmaya çalıştığı bireysel ve evrensel anlamda gizlidir.Anlamı bir kere derinlikli olarak kavradığımızda Türkçe Kürtçe’ye, Kürtçe Türkçe’ye dönüşecektir…Biz de kelimelerin gücüyle evrilip gelişecek adeta ruhsal ve zihinsel bir tekamül yaşayacağız…

Strinberg, “Şam’a Doğru” yapıtında bir karaktere şunları söyletir: “Sav, onamadır. Karşısav, yadsımadır. Bireşim, kavramadır. Her şeyi onayarak başlarız. Yadsıyarak yaşarız. Kavrayarak bitiririz. O yüzden tek yanlı olma. ‘Ya o, ya bu’ deme. ‘Hem o, hem bu’ de.””(5) Bizlerde bu süreçte hem o, hem bu deme özgürlüğüne kıyamete kadar sahip çıkacak şekilde bağlanacağız…

-Dünya din, etnik köken farklılıklarını önemsemezken, Amerika Birleşik Devletleri Başkanını bir zamanlar dışlanan zenciler içinden seçerken, farklılıklarda ayrışmayan bilakis güçlenen devlet ve milletleri var etmenin mücadelesini vermektedirler. Amerika’yı şimdiki süper güce ulaştıran özgürlüklerdir.Türkiye; başta Kürt açılımı olmak üzere üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmakla, azınlıklara verdiği haklarda gelişme kaydederek özgürlükleri çoğalttıkça dünyanın ikinci Amerika’sı olacaktır.

-Kürt açılımının verdiği olumlu psikoloji; dış politikada gelişen yenilik ve hamleler, özgürlükler ve azınlıklara verilen haklarla birlikte büyük bölgesel güç olan Türkiye’yi dünyanın gelişmiş ilk beş ülkesi içine üç yıl gibi kısa süre içinde sokacaktır.

-Unutulmamalıdır ki gelişme, modernleşme, zenginleşme ve motivasyon politik değil daha çok psikolojik kavramlardır.Rakamsal olarak büyürüz belki fakat psikolojik olarak gelişemez ve ilerleyemezsek rakamların verdiği anlam yerinde saymaya ve tekrar aşağıya kaymaya her zaman mahkumdur.

-Son yıllarda ülkemizin bölgesinde ve dünyada saygınlığının artması kendine duyduğu güven ve olumlu psikolojiden kaynaklanmaktadır.Türkiye her kesin kaybettiği bir oyunu kendi içinde ve bölgesinde her kesin kazandığı bir oyuna çevirmeyi başarmıştır.Bu oyun kazan-kazan oyunudur…

- Ortadoğu’nun durumu, Kuzey Irak’taki yapılanma, AB süreci, demokratikleşme, azınlık haklarında iyileşmeler, yakın komşu ülkelerle kurulan sıfır problem esasına dayanan olumlu ilişkiler, dünyanın ve bölgenin konjonktüründen değil; bu topraklarda yaşayan insanlar için olduğunu kavramaya başladığımızda tüm psikolojimiz ve ruh halimiz düzelmeye başlayacaktır…

-Böylesine hayati öneme sahip süreçlerde mızıkçılık yapıp oyun bozan tavırlar gösterenler olacaktır.Onlar geleceği göremeyen ve ulusal çıkarları yeteri kadar özümseyememiş olmalarının tarihe düşen kaydıyla birlikte anılmaya devam edeceklerdir.İnsanlar ülkelerine hizmet ederler veya kendi iplerini kendileri çekerler…Oysa ki onlarda Prof.Dr.Numan Kurtulmuş’u örnek alarak “Barış ve kardeşlik için gönüllü birliktelik projesi” gibi harika projeler ortaya koyabilirlerdi…

-Üniversitelerde kurulan Kürt Enstitüleri vasıtasıyla yazılı kültür ve edebiyat alanında oldukça zayıf olan Kürt’lerin yazılı eserler vermeleri ve kültürel inşalarının sağlanması bakımından kayda değer anlamlı bir gelişme yaşanacaktır.Kürtlerin entelektüel birikimleri artacaktır. Buralarda bir çok Türk genci Kürtçe öğrenme imkanı elde etmiş olacaktır.Böylelikle her iki milletin kaynaşmasında dil; lokomotor görevi yapacaktır…

-Bu süreçte; dinsel ve ulusal kimliğimiz etnik kimliğimizden doğan yapay çatışmaları ortadan kaldırmakta çok önemli fırsatlar sunacaktır…Böylece dinin, manevi değerlerin, milletleri ve kitleleri birbirine bağlayan çok güçlü bir çimento olduğu gerçeğini hepimiz kavramış olacağız…

-Değiştirerek disipline ettiğimiz ve kimi zaman törpüleyerek düzelttiğimiz bazı sivriliklerimiz bizim insani yönlerimizi temsil ederler.Değiştiremeyeceğimiz özelliklerimizi(etnik kimliğimiz gibi) önceleyip sorunları büyütmek yerine, değiştirebileceğimiz insani yönlerimizi gündeme getirerek çok daha sağlıklı bir iletişim imkanı bulacağız…

-Bu süreçle yapmacık mağduriyet psikolojisinin kökü kurutulmuş olacaktır.Bunu kullananların ellerinden son imkanları alınmış olacaktır. Böylelikle ülkemizde iç dinamikler ve buna bağlı gelişen uluslar arası konjonktür her geçen gün lehimize işleyerek iç barışın ve mutabakatın daha rahat kazanılmasına zemin hazırlayacaktır.

-Kitle psikolojisi olumlu yönde etkilenecektir…Sabit, batıl, katı, tutucu, abartılı ve negatif yönde olan bütün şartlanmalar önemli oranda rahatlayacaktır.Toplumsal barış ve işlenen suç oranlarında bile bu olumlu psikolojinin etkileri kendisini kısa zamanda gösterecektir.

- Şehit ailelerinin ikna edilerek onların sürece dahil edilmeleri çok büyük önem taşımaktadır.Empati yapıp onların ocağına düşen ateşi anlayışla karşılayıp onların gözyaşlarının artık kuruması için bu açılımın yapılmakta olduğu çok açık ve net bir şekilde açıklanmak zorundadır.Unutulmamalıdır ki şehit ailelerine rağmen bu sürecin başarılı olma şansı yoktur. Binlerce insanın kanının akmasına neden olanların muhatap kabul edilmesi süreci kesinlikle ters yüz edecektir.

Sonuç

Sürecin koordinatörü çok dikkatli davranmak mecburiyetindedir.Gerektiğinde bilim adamlarından oluşan bir heyeti danışma ve istişare heyeti olarak değerlendirebilir ve onların fikirlerinden faydalanmaya çalışabilir.Sürecin pek çok boyutu, kristalize ve çabuk kırılgan bir yapısı vardır.Bin düşünüp bir hareket etmek veya konuşmak gerekir.Artık siyasiler için konuşma zamanı geçmiştir.Onlar icraatlarını ortaya koyma zamanındadırlar. Gecikme onların aleyhine olacaktır…

Sonuçta bu süreçte herkes kazanacaktır.Psikolojik kazanımlar böyle süreçlerde çok çeşitli şekillerde ve hatta inanılmaz boyutlarda gelişme kudretine sahiptirler. Şimdiden hepsini öngörebilmemiz bu yüzden mümkün değildir. Fazla uzatmadan sonuca gelmekte fayda var. Ülkemiz her alanda vites yükseltecektir. İç barış ve gelişme, kalkınma süreci Kürt açılımıyla birlikte büyük bir ivme kazanacaktır.Türkiye dünyanın süper güçleri arasındaki yerini üç yıl gibi çok kısa süre içinde alacaktır.Bu süreç; kendisine olumlu katkıda bulunan tüm siyasilerin kazanmasını sağlayacaktır. Kuşkusuz en büyük kazanç iktidar partisinin olacaktır.

Mızıkçılık yapanları bu milletin zihni kesinlikle affetmeyecektir. Kürt açılımını yapmaya çalışanlarda en az onlar kadar vatanseverdirler.İnsanların vatanlarını sevmesi, sevmemesi, fazla yada az sevmesi kimsenin tekelinde değildir. Bu millet ve ülke çok büyüktür. Kimseden korkusu yoktur.Hepimiz bu geminin içindeyiz.Batarsak birlikte batacağız.Fakat batmaya niyetimiz yoktur. Çıkışımız başlamıştır ve bu sürecin sinerjisi inanın çok muhteşem olacaktır.

(1)   Bir yaşıtından sayın Baykal’a mektup, Sami Selçuk, 18 Ağustos 2009 Salı Star Gazetesi

(2)   Bıji bıratiya turk u kürda, Prof.Dr Metin Heper Bilkent Üniversitesi, 17 Ağustos 2009 Pazartesi Star Gazetesinin eki Açık Görüş

(3)   Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi, Prof.Dr. Sibel A. Arkonaç, Alfa Yayınları, sayfa: 142

(4)   Kelimelerin Psikolojisi, Dr.Recai Yahyaoğlu, makaleye www.google.com.tr den Kelimelerin Psikolojisi yazarak veya https://www.aktuelpsikoloji.com/artikel.php?artikel_id=688 linkini tıklayarak ulaşabilirsiniz.

(5)   Bir yaşıtından sayın Baykal’a mektup, Sami Selçuk, 18 Ağustos 2009 Salı Star Gazetesi

 

Dr.Recai Yahyaoğlu

www.tamtip.com

Bu yazı toplam 3630 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dr. Recai Yahyaoğlu Arşivi

YDS-2

26 Haziran 2013 Çarşamba 00:00