Fatih Kılıçarslan

Fatih Kılıçarslan

Küresel Sorun; “Kadına Yönelik Şiddet”

Küresel Sorun; “Kadına Yönelik Şiddet”

Kadına yönelik şiddet temel düzeyde insan hakları sorunudur. Erkeğin otoritesini mutlaklaştırarak, aile içersinde mutlak iktidar ve mutlak kötülük üretmesidir. Aile içersinde erkek, eşi ve çocuklarının kendisine mutlak itaatle yükümlü öteki bireyler olarak görür. Kendini merkeze alarak diğerlerini ötekileştirir ve dışlar. Kadına yönelik şiddet, erkeğin otoritesinin zafiyete uğratılması neticesinde gücünü koruma ve gösterme davranışı olarak ortaya çıkar.

Kadına yönelik şiddet sadece ülkemizde artan bir eğilim değildir. Gelişmiş toplumlarda hızlı artış eğilimi göstermektedir.

Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet Raporu'na göre (2009), evli kadınların %11-29'u eşinden ağır derecede fiziksel şiddet gördüğünü ifade etmiştir. Eşinden şiddet gören her 2 kadından biri (doğuda her 3 kadından ikisi), gördüğü şiddetle tek başına mücadele etmek durumunda olduğunu belirtmektedir. Bu hizmetlerin yetersiz ve etkisiz olduğunu göstermektedir.

Eşinden ayrılmış ya da boşanmış kadınlarda fiziksel şiddete maruz kalma % 78 çok yüksek bir oran olarak saptanmıştır.

Hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş olduğunu ifade eden kadınların oranı Türkiye genelinde % 35, Doğu Anadolu genelinde bu oran % 40 olarak tespit edilmiştir. En az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade eden kadınların % 49'unun doğuda ise % 63'ünün bu durumdan daha önce kimseye söz etmemiş olmaları ciddi anlamda önemli bir bulgudur.

Avrupa Komisyonu’nca finanse edilen CAHRW araştırmasına (2006) göre Alman kadınların hemen hemen yarısı eş veya sevgililerinden şiddet görmüş. Halen devam eden ilişkisinde dayak yiyen veya başka türlü saldırılara uğrayan Alman kadınların oranı ise % 13,2. Almanya’daki kadın sığınma evlerinin sayısı 500’e yaklaşıyor ve bu evlere sığınan kadın sayısı 50.000 civarında.

Kadına şiddette İsveç, Finlandiya ve Kanada da Kadınlar eşlerinden, sevgililerinden veya anne-babalarından düzenli olarak şiddet görüyor. Örneğin Kanada’da kadınların aile içinde öldürülme olasılığı erkeklerin tam 5 misli. Kanada’nın Ontario eyaletinde yapılan bir araştırmaya göre ise aile içi şiddetin % 94’ünde kurban kadınlar. Bu ülkede her yıl dört üniversiteli kadından en az biri cinsel saldırıya uğruyor.

Amerika’da her yıl kocasından şiddet gören kadın sayısının 5 milyonu aştığı sanılıyor. Bu kadınların yaklaşık % 20’si yedikleri dayak sonrasında tıbbi tedavi almak zorunda kalıyor. Her yıl öldürülen kadınların üçte birini eş veya sevgilileri öldürüyor. Amerika’da her gün tam 3 kadın kocası veya sevgilisi tarafından öldürülüyor. Kocalara elektronik kelepçe de takılıyor, evden uzaklaştırma cezası da veriliyor. Fakat koruma kararlarının en az % 10’u erkekler tarafından ihlal ediliyor.

ABD’de yıllık tecavüz ve cinsel saldırı suçlarının sayısı ise 232.960 (2006). Yani her yıl çeyrek milyon Amerikalı kadın cinsel nedenlerle saldırıya uğruyor.

 

Hindistan da çeyizine el koymak için öldirülen kadın sayısı 1985 de 999 iken 1987 de 1780 olmuştur.

 

Yukarıda paylaştığımız veriler, erkek egemen iletişim kültürünün sağlıksız karakterinin dışa vurumu sonucudur. Eşler arasında ilişki yapısında değişen yaşam koşullarına bağlı ortaya çıkan farklılıkları yönetebilmek, değişime uyum sağlamak kadına yönelik şiddeti azaltacaktır.

Profesyonel Müdahale

Profesyonel müdahale multidisipliner bir ekip çalışması içersinde verilmelidir. Kadını şiddetten koruyucu, önleyici, tedavi edici, tedavi sonrası bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini içermelidir.

Koruyucu ve önleyici çalışmalarda; kadının kişisel, duygusal ve sosyal gelişimini destekleyici eğitim, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini içermelidir. Aile içersinde eşler arası, ana-baba çocuk iletişimi, ilişkilerde ortaya çıkan kriz yönetimi ve çatışma çözme eğitimi verilerek kadının ilişki yönetim becerisi geliştirilir.

Tedavi edici uygulamada ise; Aile içi ilişiklilerde ortaya çıkan sorun karşısında çiftlerden biri ve ya her ikisinin depresyon rahatsızlığı nedeniyle yaşadığı anlama, algılama, değerlendirme, uyum ve davranış bozukluklarının tedavisine yönelik klinik uygulamaları içerir.

Bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinde ise; Aile içersinde sürekli ihmal, istismar ve şiddete maruz kalan her türlü önleyici ve tedavi edici müdahaleye rağmen olumlu sonuç alınamayan kadınlara verilen hizmetleri içerir. Kadın sığınma evlerinde psiko-sosyal destekle barınma hizmeti yürütülürken aynı zamanda rehabilitasyon çalışmasıyla geleceğe hazırlanması ve kendi yaşamsal sorumluluğu alması yönünde destek hizmetlerini kapsamaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde uygulanan tedavi, bakım ve rehabilitasyon hizmetleri sürecinde “adli kolluk kuvvetleri” ile işbirliği ve eşgüdüm içersinde olunmalıdır.

Özellikle hayatın içersinde farklılıklarımıza saygı göstermek, anlamaya çalışmak farklılığı tehdit olarak algılamak yerine yaşamımızı zenginleştireceğine olan güven ve inanç ile ilişkilerde uyumu sağlayacaktır. Kadına yönelik şiddette “hayır” diyebilmek ve sıfır tolerans gösterebilmek için her şeyden önce toplumsal bilinçlenmeyi gerektirmektedir.

Aile ve toplumsal hayat içersinde kadınlar kendilerini geliştirerek bilinçlerini artırmalı ve kişiliklerini güçlendirmelidir. Böylece erkeklerin otorite, baskı ve şiddet tutumlarını durdurabilirler.

Bu yazı toplam 5716 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Kılıçarslan Arşivi