Korkuyorum Anne!
Hayatta yapmak istediğimiz birçok şeyi korkularımızdan dolayı erteliyoruz ya da yok sayıyoruz. Bu sistem şöyle çalışıyor, doğumla birlikte anne rahminden ayrılan bebek, korumasız ve tehditkâr bir ortam olarak algıladığı çevrede ilk korkusunu yaşar. Zaman geçtikçe anneyi ve çevreyi algılamaya başlayan bebek, doğuştan getirdiği kaygı ve korkuyu yener ve kendini güvende hisseder. Bunu da çevreye gülücük ve mutluluk ifade eden jest ve mimikleriyle gösterir.
Yüksek sese dikkat
İlerleyen yaşlarda çocuk, özellikle üç yaş civarında, çevreden gelen yüksek sesli uyaranlara karşı aşırı tepki gösterip korkabilir. Anne- babanın yüksek sesle konuşması onları korkutabilir, hatta elektrik süpürgesinin gürültüsünden bile korkup rahatsız olabilirler.
Çocuklar unutmaz
Bu dönemde, kendi başına çevreye uyum sağlama çabası artar. Yemeğini kendi yemeye tuvalet ihtiyacını kendi gidermeye başlar. Genelde, çocuğa ailesi tarafından yapılan hata, çocuğun istenilen davranışı yapmaması durumunda verilen cezaların korkutmaya yönelik olmasıdır. Anne-babaların bilmediği en önemli şey ise bu yaş diliminde çocukların bir kayıt cihazı gibi öğrenmeye açık oldukları ve olumlu ya da olumsuz her türlü uyaranı hafızaya kayıt ettikleridir. Çocuğu öcü, hayalet, canavar gibi soyut kavramlarla korkutulduğu yetmiyormuş gibi bir de dişçi-polis öğretmen gibi toplumda yararımıza çalışan kişilerden de korkutuluyorlar. Sonuç olarak, hafızaya kaydedilen bu korku ileride bize dişçi fobisi olarak geri dönüyor. Korku her zaman çocuğa bilinçli olarak aktarılmaz. Örneğin gök gürültüsünden korkan bir anneyi gören çocuk onun, korkulması gereken bir şey olduğunu öğrenir ve korkmaya başlar.
Temel korku
Bu dönemdeki temel korku çocuğun anne-baba ve sevdiklerini kaybetme korkusudur. Aile farkında olmadan çocuğun bu en büyük korkusunu tetikleyecek davranışta bulunabilir. Sokakta birden bire çocuğun yanından ayrılıp bir yerlere saklanıp çocuğun ne yapacağını izleyen anne- babalar, bunu asla yapmayın! Bu davranış, çocuğa ruhsal yaralar açabilir.
Sevmek dokunmaktır
Çocukken dokunulmadan okşanmadan sevilmeyen çocukların sevgi doyumsuzluğu yaşadığı bilinen bir gerçektir. Bu kişilerde özellikle dokunmayla ilgili fobiler görülür. Kimi kişiler şeftalinin tüylü yapısından dolayı, dokunamaz ve bu lezzetli meyveyi başkası soymazsa yiyemez. Çocukluk dönemindeki okşanma eksikliğinin bu davranışa yol açtığı düşünülmektedir. Çocuklarla iletişimdeki en önemli yaklaşım, ortada gerçekten korkulacak bir olay varsa eğer, çocuğa paniklemeden sakin bir şekilde mantıklı açıklamalar yapılarak anlatılmalıdır. Çocuğun kendi gölgesinden korkar hale getirmek, özgüven duygusuna ciddi zarar verecektir. Birbirimize olmamız gerektiği gibi çocuklarımıza da açık ve net bir şekilde olayları abartmadan mantıklı açıklamalarla yaklaşmalı ve onları anlamaya çalışmalıyız.
Sevgiler..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.