KELİMELERİN GÖLGESİ

KELİMELERİN GÖLGESİ

Hatırlamakta çok zorlandığımız yılların, en iyi zamanlar olarak yad edildiği bir asırda yaşamaktayız. Kirlenmemek için hiçbir kıpırdamada bulunmadan temiz kalmayı da omzundan atamayan bir nesil bizim neslimiz. Metropollerin tüm merdivenlerini çıkmaya çalışırken eskide kalmayı hayal eden tuhaf bir zihin yapısına sahip bir nesiliz. Bunun mesulü kimdir diye çok boyutlu bir soruya yanıt vermek bu yazının boyutu bahane edilerek terk edilmiş bir konu değildir. Bunun es geçilmesinin de vebali çok büyüktür. Ve herkim yazı yazıyorsa bu konun hacmi ile bu yazı izah edilemez demektedir fakat yazı hala devam etmektedir.

İnsan olmanın en belirgin özelliği de konuşmaktır. Ve bunun ifade edilişi olan yazı yazmaktır. Buda bize öğretilen bir şeydir. Varoluşumuz ile yazı aynı şeydir. Bizim varoluşumuz kayıtlarda tutulmuştur. Ve kayıtlar zabıt altına alınmıştır. Yazıldı ve biz var olduk. Yazmanın en güçlü dinamiği kendimizi hissettirmemizdir. Bu hissettirişte önde olan şey bizim kimliğimizi ortaya koyar. Neyi öne almışsak o biz oluyoruz.

            Modern insan ya kusarak yazar ya da kustuktan sonra kendisinde kalanları yazar. Kusarak yazanların yaptığı zihinsel boşalımdır. Ve çok sancılı da olmaz. Yani mesuliyeti çok yoktur. Kendimizden nefret ederek, yediğimiz kazıkların acısını çıkarırız. Önce kusup sonra yazanlarda tutunacak dalları kalmadığı için bir tövbeyi andırır ki bu yazıda olduğunda kazıkların bittiği anda ya da kazık yeme ihtimali kalmadığı anda yazılan yazılardır. Daha açık bir ifadeyle eğer yenilecek kazık olsa onu da yerdi ve en son kazığa kadar beklerdi. Lakin bu yazılarda, riskin olmadığı zamanlarda yazılır. Yani iflas etmiş birinin piyasanın çirkefliğinden dem vurması gibi bir şeydir bu.

            Dünya, varoluşumuzun icrasının bir sahnesidir. Bu bir ön kabuldür. Aynı zamanda ön reddediştir. Ben yazı yazmanın çok sık kullanılan bir yöntem olmasın da taraf olmayan birisiyim. Yani yazı bir zorlantı ile yazılmamalıdır. Ismarlama yazılar, bizim bari şunu yazayım düşüncesine sürükler ki bu yukarıdaki modern insanın yazıya yüklediği anlamlardan birinin kapsamına sokar. Yazmak öncelikle kişiyi yazma vesilesi ile tanışık hale getirmesi gerekir. Ya küs olmak gerek ya barışık. İki arasında kalmak çok tercih edilen bir şeydir. Yanı ne şiş yanacak ne de kebap. Bu yazının başındaki imkânsız isteğe sürükler bizi. Ulaşma ihtimalimizin olmadığı şeyleri kaleme almak ile ulaştığımız şeyleri kaleme almamız bizim garanti altına aldığımız bir yaşam tarzının devamını sağlamak olur ki bu varoluşumuzla çatışır.

            Eğer insan olma vasfına yüklediğimiz anlamı bilmezse ya da farkındalığını  arttırmazsa  yazdığının  önemine ilk olarak kendisi karşı çıkmış olur. Ve onun içindir hep olamadığımız şeyleri olan halimize çeki düzen vermeden istememiz.

            Bizim kendimizi konu edindiğimiz yazılarımızda yaşadığımız süreçlerden bahsetmemiz yani yaşamaya çalıştığımız şeylerden bahsetmemiz okuyucu erbabını oyalamamızla eşdeğerdedir. Yazmak öncelikle bir zaafın olduğuna ya da olabileceğine dikkat çekmek içindir. Fakat bunu yapan şahsın kendinden yola çıkarak yapmaması lazımdır. Neden diye bir soru sorsak kendimize ben derim ki, bu bir reklâm işi değildir. Modern yaşamın en önemli aracı reklâmdır. Yazı silahtan çıkan mermi gibidir. Artık yazı kelemden çıkınca aynı zamanda da sizin kontrolünüzden de çıkmış demektir. Artık yazı yola çıkınca yazar ne yapıyordur. Ya el ovuşturuyordu ya da dudak ısırıyordur.

Bu yazı toplam 1820 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi